Translation of "لكنّ" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "لكنّ" in a sentence and their turkish translations:

لكنّ الاشتراكية ستنتصر.

Sosyalizm kazanacak.

لكنّ الرأسمالية ليست الجواب.

Ama çözüm, kapitalizmde değil.

لكنّ هذا ما حدث.

Oluverdi.

لكنّ روحهم ما تزال قوية.

Ancak ruhları hâlâ güçlü.

نعم، أعلم، لكنّ هذه رائعة.

Evet, biliyorum ama bunlar harika.

لكنّ هذا التقدم ليس مضموناً أبداً.

Ancak gelişme asla garanti edilemez.

لكنّ هذه المرشّحات ليست دقيقةً للغاية،

Fakat bu filtreler de hata yapabiliyor.

لكنّ الإنسان يتعلّم من الألم والمعاناة

ama insan acılardan ve zorluklardan, zaferlere ve kolay şeylere kıyasla

لكنّ الفكرة هي ألا نتوقّع منهم

Ama burada fikir,

لكنّ بناء جدار لا يتم بسهولة وسرعة.

Ama bir duvar, çabucak ve kolayca inşa edilmez.

لكنّ التاريخ والتطورات في التاريخ، حوّلتنا إلى رأسماليين.

Ama tarih ve gelişmeler bizi kapitalistlere dönüştürdü.

لكنّ هذا المشروع فقط للأكثر فقراً في "الأوروغواي".

Ama tüm bunlar Uruguay'ın en yoksul kesimi için.

ليست لدينا مشكلة اقتصادية الآن. لكنّ لدينا مشكلة.

Artık bu bir ekonomik sorun değil, sorun burada.

لكنّ "الولايات المتحدة" و"بريطانيا" لا تريدان ذلك.

Birleşik Devletler istemiyor. İngiltere de öyle.

لكنّ هذا من وجهة نظر ماليّة فحسب، أليس كذلك؟

Bu yalnızca finansal açı.

قتلتمونا بهذه الزهور الاصطناعية. لكنّ هناك زهوراً طبيعية أيضاً.

Bu suni çiçeklerle öldürdünüz bizi. Gerçek çiçeklerimiz de var.

‫لكنّ عظامًا خاصة في أذنيه‬ ‫تلتقط الهزات الطفيفة في الرمال.‬

Fakat kulaklarındaki özel kemikler kumdaki en ufak titreşimleri algılar.

لا نسطيع رؤية الأشعّة فوق البنفسجيّة، لكنّ الحشرات تستطيع أن تراها.

Biz ultraviyole ışınları göremiyoruz ama böcekler görürler.

كانت ليلى تبدو بريئة لكنّ الوقوع في حبّها كان أمرا خطيرا.

Leyla masum görünüyordu ama sevmek için tehlikeliydi.

نسيت ليلى هاتفها في المطعم، لكنّ سامي خرج بسرعة ليقدّمه لها.

Leyla telefonunu restoranda unuttu ama Sami koştu ve ona verdi.

حاول توم إخباري شيئًا، لكنّ ماري قاطعته قبل أن ينطق ببنت شفة.

Tom bana bir şey söylemeye çalıştı fakat Mary bir şey söyleyemeden onun sözünü kesti.

كان سامي طبيبا جيّدا من وجهة نظر تقنيّة، لكنّ مشكل إدمانه على الكحول منعه من ممارسة مهنته.

Sami teknik açıdan iyi bir doktordu ama alkol bağımlılığı onun çalışmasını engelledi.

- طعن سامي في إدانته ثلاث مرّات لكنّ كلّ طعونه رُفِضت.
- قدم سامي ثلاث طعون ضد إدانته لكنها كلها قوبلت بالرفض.

Sami, mahkumiyetine karşı üç itirazda bulundu. Her biri reddedildi.