Translation of "فتاة" in Turkish

0.063 sec.

Examples of using "فتاة" in a sentence and their turkish translations:

إيمي فتاة حسنة.

Emi iyi bir kız.

اتصلت بي فتاة.

Bir kız beni aradı.

أنت فتاة جميلة.

Sen güzel bir kızsın.

اغتصب سامي فتاة.

Sami bir kıza tecavüz etti.

لستُ سوى فتاة عاديّة.

Ben sadece normal bir kızım.

توم تجوز فتاة محلية

Tom yerli bir kızla evlendi.

أخبرتها أنك فتاة لطيفة.

Ben ona hoş bir kız olduğunuzu söyledim.

هذه فتاة بيضاء وفتاة عربية.

Bir beyaz bir kız ve bir Arap kız.

لكن منذ كنت فتاة صغيرة،

Ama genç bir kız olduğumdan beri,

يا لها من فتاة جميلة!

Ne kadar tatlı bir kız çocuğu!

أريد أن أتزوج فتاة مثلها.

Onun gibi bir kızla evlenmek istiyorum.

رأيت فتاة واقفة تحت الشجرة.

Şu ağacın altında duran bir kız görüyorum.

أيمكنني القول بأنّك فتاة جميلة؟

Sizin güzel bir kız olduğunu söyleyebilir miyim?

تزوّج سامي من فتاة مسلمة.

Sami Müslüman bir kızla evlendi.

أصبح لدي ولد، ومن بعده فتاة.

Bir oğlum ve bir kızım var.

"بريا" هي فتاة تبلغ 6 سنوات

Priya altı yaşında

وقابلنا فتاة فرنسية عمرها خمس سنوات،

5 yaşında Fransız bir çocukla karşılaştık

"بيل قيبسون" فتاة استرالية صغيرة وسعيدة

Belle Gibson mutlu, genç bir Avustralyalıydı.

كل سبع دقائق، فتى أو فتاة

Dünyanın herhangi bir yerinde her yedi dakikada bir

أي ما يعادل 650 مليون فتاة.

Yani altı yüz elli milyon kadın.

كانت فيكي فتاة مضطربة بشكل واضح.

Vicky oldukça sorunlu bir çocuktu.

- هذا لأنكِ فتاة.
- ذلك لأنك بنت.

Sebebi senin bir kız olmandır.

رأيت توم يرقص مع فتاة أخرى.

Tom'u başka bir kızla dans ederken gördüm.

كانت ليلى فتاة مشهورة في الثّانويّة.

- Leyla lisede popüler bir kızdı.
- Leyla lisede sevilen bir kızdı.

"هل هذا فتى أو فتاة؟" "اسأله".

"Bu çocuk oğlan mı kız mı?" "Onlara sor."

لقد استمعت إلى فتاة يافعة من فلوريدا

Florida'daki genç bir kızdan haber aldım,

كان من طبيعتها أنها فتاة خجولة جداً.

O, çok utangaç bir kızdı.

إنهُ وصل مع فتاة حسناء علي ذراعهُ.

O, kolunda güzel bir kızla geldi.

فتاة حسناء مثلك حتما تكون قد لوحظت.

Senin gibi güzel bir kız kesinlikle fark edilir.

كان فاضل يواعد فتاة مسلمة من مصر.

- Fadıl, Mısırlı Müslüman bir kızla flört etti.
- Fazıl Mısırlı Müslüman bir kızla çıkmıştı.

بدأ فاضل يواعد فتاة مسلمة من مصر.

Fadıl, Mısırlı Müslüman bir kızla çıkmaya başladı.

جلست بقرب فتاة كنا نتنافس على نفس المنصب،

aynı görev için rekabet ettiğim bir kızın yanına oturdum,

ما يجعلني أعود بذاكرتي عندما كنت فتاة صغيرة،

Bu yüzden küçük bir kız olduğum zamanı

تعرّف فاضل على فتاة ساحرة الجمال إسمها دانية.

Fadıl, Dania adlı büyüleyici bir kızla tanıştı.

ظنّت ليلى أنّ فاضل كان يتحدّث مع فتاة.

Leyla, Fadıl'ın bir kızla konuşuyor olduğunu düşündü.

وقع سامي في حبّ فتاة مسلمة اسمها ليلى.

- Sami Leyla adında Müslüman bir kıza âşık oldu.
- Sami Leyla isimli Müslüman bir kıza abayı yakmıştı.

كانت فتاة في الثانية أو الثالثة من العمر أيضًا،

Yaklaşık iki üç yaşlarında o küçük kız ile aynı yaşlarda

ماري, أنتِ فتاة مسكينة, أين كنتِ؟ ماذا حدث لكِ؟

Mary, seni zavallı çocuk, neredeydin? Sana ne oldu?

اعتدى فاضل بطريقة وحشيّة على فتاة عمرها تسع سنوات.

Fadıl dokuz yaşındaki bir kıza vahşice saldırdı.

لتتأكد بأن لدى كل فتاة دقيقة واحدة فقط على الدمية.

tam olarak bir dakika geçirmesi için bir kronometre var.

لم يسبق لي و أن رأيت فتاة جميلة مثل هذه.

Ben daha önce böyle güzel bir kız hiç görmemiştim.

وقع فاضل بشكل عميق في حبّ فتاة مسلمة من مصر.

Fadıl, Mısırlı bir Müslüman kadına derinden aşık oldu.

تعرّف سامي على فتاة مسلمة، وقع في حبّها و تزوّجها.

Sami Müslüman bir kızla tanıştı, sonra ona âşık oldu ve evlendi.

‫فتاة من "الفليبين" في الـ7 من عمرها‬ ‫لُدغت وماتت في اليوم التالي.‬

Filipinler'de yedi yaşındaki bir kız ısırıldı ve ertesi gün öldü.

النظرة الاخيرة كونها من الشعب ليس اكثر قبل ان تتحول من فتاة

Suriye'de iktidara gelirken , Esma Suriye'ye geldi . Halkın son bakışı, daha fazla değil,

كانت لفاضل علاقة غير لائقة و مخالفة للقانون مع فتاة صغيرة السن إسمها ليلة.

Fadıl'ın Layla adında genç bir kızla uygunsuz ve yasadışı bir ilişkisi vardı.

- ولد مثل توم لا يستحق فتاة مثل ماري.
- ولد مثل توم لا يستحق بنت مثل ماري.

Tom gibi bir çocuk Mary gibi bir kızı hak etmiyor.

كانت ليلى فتاة مصمّمة و غير متعلّمة و من الأرجح أنّها لم تكن راشدة بما يكفي كي تصبح أمّا.

Leyla tek yönlü, eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla olgunlaşmamıştı.