Translation of "سوى" in Turkish

0.027 sec.

Examples of using "سوى" in a sentence and their turkish translations:

هذه ليست سوى البداية

bu sadece başlangıç

لستُ سوى فتاة عاديّة.

Ben sadece normal bir kızım.

ليس لدينا خيار سوى الدفع.

ödemekten başka şansımız olmaz.

‫لا نرى سوى ظلال متحركة.‬

Biz en fazla silüet görürüz.

لم يأت أحد سوى ماري.

Mary hariç kimse gelmedi.

لا خيار لنا سوى المتابعة.

Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.

لا شيء سوف تجنيه سوى دمار عقلك،"

bir kazancın yok, beynini yok etmek dışında."

أربعة أيام، لم نقم بشيء سوى التزلج.

Dört gün boyunca sadece kaydık.

‫لن يكون أمامك خيار‬ ‫سوى طلب الإنقاذ.‬

Kurtarma ekibi çağırmaktan başka çok az seçeneğiniz olacaktır.

‫ليس لدي خيار هنا،‬ ‫سوى طلب النجدة.‬

Kurtarma ekibini çağırmaktan başka çarem yok.

بطريقة ما لا تبدو سوى مجرد وقاحة.

Oysa kaba olmak öyle değil.

هذا المجتمع ليس له مخرج سوى التعليم.

Eğitimden başka bir çıkışı yoktur bu toplumun.

ليس لدى البروليتاريا شيء تفقده سوى قيودها.

Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri yoktur.

لم يكن بوسعي سوى الشعور بأنني سأرتكب خطأ

hayatımın böylesine önemli bir kısmını paylaşmamak

لا تحظى سوى بفرصة واحدة لتترك الانطباع الأول،

İlk izlenim oluşturmak için sadece bir şansınız vardır

‫لا توجد سوى بضع ليال مضيئة كل شهر.‬

Her ayda sadece birkaç aydınlık gece olur.

لم تر الأم سوى لطخة ضبابية من اللون الأصفر

Anne bir anlığına, bulanık bir şekilde sarı rengi görüyor,

ولا يمكنني المساعدة سوى أن أتساءل: "لماذا كل هذا؟"

Kendime "Neden böyle?" diye sormadan yapamıyorum.

إن معرفة أنني قد لا أملك سوى بضعة أشهر للعيش،

Sadece birkaç ay ömrümün kaldığını öğrenmek,

‫ربما لا يوجد سوى 10‬ ‫في مساحة ألف كيلومتر مربع.‬

1.000 kilometrekarede belki sadece on tane vardır.

‫أسفل المظلات،‬ ‫لا يصل من ضوء القمر سوى 2 بالمئة.‬

Ağaç örtüsünün altındaki ormanın zeminine ay ışığının sadece yüzde ikisi ulaşıyor.

لم يترك الأرشيدوق تشارلز سوى تقدم صغير حارس لتأخير الفرنسيين.

Arşidük Charles Fransızları ertelemek için sadece küçük bir artçı birliği bırakmıştı.

وقلنا: "سيد المحافِظ، إنه لن يكلفك سوى 1.1 مليون دولار."

ve dedik ki "Sayın başkan, bu size sadece 1.1 milyona mal olacak."

لا خيار أمامي سوى فعل كلّ ما طلبوا منّي فعله.

Bana yapmamı söyledikleri he şeyi yapmaktan başka seçeneğim yoktu.

‫ليس أمامنا الآن سوى 30 دقيقة لطلب النجدة‬ ‫والذهاب إلى المستشفى.‬

Şimdi yardım çağırmak ve hastaneye gitmek için sadece 30 dakikamız var.

لم يستطع صدربعل فعل شيء سوى مشاهدة الرومان وهم يتابعون أسطوله

Hasdrubal bu esnada filosunu azimle kovalamakta olan Romalıları izleyebiliyor.

الملك غي ليس لديه خيار سوى أن يأمر رجاله بإقامة معسكر

Kral Guy'ın adamlarını sipariş etmekten başka seçeneği yok nerede durdukları yerde kamp yapmak için.

‫بحيث لا يمكننا سوى الاتجاه نحو الشمال،‬ ‫أو جنوباً إلى يميننا.‬

yani sadece kuzeye, yani sola ya da güneye, yani sağa gidebiliriz.

‫اقتربنا من نهاية مسار السلسلة الباردة.‬ ‫وقرية "إمبارا" لا تبعد سوى كيلومترات.‬

Soğuk zincir güzergâhının sonuna yaklaşıyoruz. Embarra Köyü sadece birkaç kilometre uzaklıkta.

‫لكن ضفادع التونغارا لا تعيش سوى لعام.‬ ‫قد تكون هذه آخر فرصه للتزاوج.‬

Fakat tungaralar sadece bir yıl yaşar. Bu, üremek için son şansı olabilir.

‫عندما تجد نفسك في موقف كهذا، ‬ ‫لا يصبح لديك خيار،‬ ‫سوى طلب انتشالك.‬

Kendinizi böyle bir durumda bulursanız tahliye ekibi çağırmaktan başka şansınız yok demektir.

‫وعليها أن تتعلّم بسرعة،‬ ‫إذ ليس أمامها سوى نحو عام لتعيشه.‬ ‫"اليوم الـ52"‬

Ve hızlı öğrenmesi gerek çünkü bir yıldan biraz fazla bir ömrü var. 52. GÜN

ليس لدى سكيبيو خيار سوى التراجع بما أنه كان مدرك أنه في منطقة معادية

Scipio'nun geri çekilmekten başka çaresi yok, farkediyor ki düşman bölgesinin içerisinde sıkışmış.

بعد هزيمة الملك جوزيف وجوردان في فيتوريا ، لم يكن أمام سوشيت خيار سوى الانسحاب

daha fazla birim çekiyordu . Kral Joseph ve Jourdan, Vitoria'da mağlup olduktan sonra, Suchet'in

لكن الشيء الوحيد الذي نعرفه هو أننا لا نعرف سوى القليل جدًا عن تاريخ البشرية

fakat bildiğimiz bir şey var o da insanlık tarihi hakkında çok az şey bildiğimizdir