Translation of "زال" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "زال" in a sentence and their turkish translations:

ما زال يُعد عائقًا يا جماعة، ما زال عائقًا.

O hala bir yük millet, hala bir yük.

‫ما زال حياً. انظر.‬

Hatta hâlâ yaşıyor, bakın.

ما زال ذراعي يؤلمني.

Kolum hâlâ acıyor.

ما زال توم مجرد طفل.

Tom hâlâ sadece bir bebek.

ما زال توم في المستشفى.

Tom hâlâ hastanede.

لا زال سامي يشتاق لليلى.

Sami hala Leyla'yı özlüyor.

لكن هناك شيء ما زال يقلقني.

Fakat beni hâlâ endişelendiren bir şey var.

وما زال هناك المزيد في المستقبل.

Dahası da gelecek.

‫وما زال الحر شديداً.‬ ‫حر شديد.‬

Ve hâlâ çok sıcak. Çok sıcak.

‫ما زال الحطام على مسافة كبيرة.‬

Enkaz hâlâ çok uzakta.

ما زال لدينا الكثير من الوقت.

Hâlâ zamanımız var.

ما زال لدينا الكثير من الطعام.

Hâlâ bir sürü yiyeceğimiz arttı.

ما زال يتوجب علينا فعل ذلك.

Biz hâlâ onu yapmak zorundayız.

ما زال طفلانا يذهبان إلى المدرسة.

Çocuklarımız hâlâ okula gidiyorlar.

فإنّه ما زال بمقدورنا أن نغيَّر مسارنا.

yörüngemizi hâlâ değiştirebiliriz.

فلا زال لديكم الكثير لتتعلمونه حول الرؤية.

görmek ile ilgili öğrenmeniz gereken hâlâ çok şey var.

وحتى الأن الكثير منها ما زال مشوش.

şu an hâlâ çoğu hayal gibi.

‫ما زال الأمر يبدو خطراً بعض الشيء.‬

Hâlâ biraz riskli.

ما زال عندنا ما يكفي من الوقت.

- Hala yeterince zamanımız var.
- Hala bol zamanımız var.

هل ما زال ذلك الحليب صالحاً للشرب؟

O süt hâlâ iyi mi?

أو هو الان ما زال يكافح مع الاكتئاب.

şu anda depresyonla mücadele eden kişiler var.

وما زال لدينا ستة أشهر من العلاج أمامنا.

ve tedavinin daha altı ayı vardı.

‫وعندما تجتازها،‬ ‫تدرك أنه ما زال أمامك كيلومترات.‬

Bunu aştıktan sonra, hâlâ kilometrelerce uzakta olduğunu fark ediyorsunuz.

‫ما زال أمامي مسافة طويلة أقطعها سيراً‬ ‫من ذلك الاتجاه.‬

Uzun mesafeler yürümem gerekecek, bu tarafa doğru.

‫ما زال أمامي 100 متر لأقطعها،‬ ‫مستحيل أن أنجح في هذا.‬

Hâlâ yüz metrelik mesafe var. Bunu yapmamın imkânı yok.

‫نجح الطيار في الهبوط بمظلة بأمان،‬ ‫ولكن حطامها ما زال مفقوداً.‬

Pilot paraşütle güvenli şekilde indi, ama enkaz hâlâ kayıp hâlde.

وأرى نفسي وقد زال شبابي. وشريكتي هي ملجئي من التوتّر، والعكس بالعكس.

gençlik yıllarımdaki hâlime bakıyorum, ki çoktan geçti gitti. Gerilimler karşısında hayat arkadaşıma sığınıyorum. O da bana sığınıyor.

وخمسة عشر ما زال يوماً تاريخياً في مكافحة تغير المناخ بعد توقيع

küresel ısınma oranını sanayi öncesi değerlere kıyasla iki santigrat derecenin altında

‫ولكنني أعتقد أن الحطام ‬ ‫ما زال على مسافة 5 كم تقريباً جهة الشرق.‬

ama sanırım enkaz dört buçuk kilometre doğuda kalıyor.

‫ما زال مذاق ذلك الفطر في فمي...‬ ‫رائحته ومذاقه...السيئان ما زالا في فمي.‬

Ağzıma o mantarımsı tat geliyor. Ağzımda... Kötü bir tat ve koku var.

بإمكان هذا الطفل أن يعد إلى مئة مع أنه ما زال لديه أربع سنوات.

O çocuk sadece dört yaşında fakat şimdiden yüze kadar sayabiliyor.

‫إذا كنت تتصور أنه ما زال بوسعك‬ ‫العثور على ماء والاستمرار في مهمتنا،‬ ‫اختر "أعد المحاولة".‬

Hâlâ su bulabileceğinizi ve göreve devam edebileceğinizi düşünüyorsanız "Tekrar Dene"yi seçin.

‫ما زال هناك جزء كبير من الصحراء لنستكشفه،‬ ‫ولكن سم الحية ‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

‫ولكن في التضاريس الصحراوية الوعرة كهذه،‬ ‫ يمكن أن يكون العثور عليها صعباً.‬ ‫ما زال رخواً بعض الشيء،‬

Ama burası gibi aşırı çöl arazilerinde bunu bulmak zor olabilir. Hâlâ biraz gevşek