Examples of using "زال" in a sentence and their turkish translations:
O hala bir yük millet, hala bir yük.
Hatta hâlâ yaşıyor, bakın.
Kolum hâlâ acıyor.
Tom hâlâ sadece bir bebek.
Tom hâlâ hastanede.
Sami hala Leyla'yı özlüyor.
Fakat beni hâlâ endişelendiren bir şey var.
Dahası da gelecek.
Ve hâlâ çok sıcak. Çok sıcak.
Enkaz hâlâ çok uzakta.
Hâlâ zamanımız var.
Hâlâ bir sürü yiyeceğimiz arttı.
Biz hâlâ onu yapmak zorundayız.
Çocuklarımız hâlâ okula gidiyorlar.
yörüngemizi hâlâ değiştirebiliriz.
görmek ile ilgili öğrenmeniz gereken hâlâ çok şey var.
şu an hâlâ çoğu hayal gibi.
Hâlâ biraz riskli.
- Hala yeterince zamanımız var.
- Hala bol zamanımız var.
O süt hâlâ iyi mi?
şu anda depresyonla mücadele eden kişiler var.
ve tedavinin daha altı ayı vardı.
Bunu aştıktan sonra, hâlâ kilometrelerce uzakta olduğunu fark ediyorsunuz.
Uzun mesafeler yürümem gerekecek, bu tarafa doğru.
Hâlâ yüz metrelik mesafe var. Bunu yapmamın imkânı yok.
Pilot paraşütle güvenli şekilde indi, ama enkaz hâlâ kayıp hâlde.
gençlik yıllarımdaki hâlime bakıyorum, ki çoktan geçti gitti. Gerilimler karşısında hayat arkadaşıma sığınıyorum. O da bana sığınıyor.
küresel ısınma oranını sanayi öncesi değerlere kıyasla iki santigrat derecenin altında
ama sanırım enkaz dört buçuk kilometre doğuda kalıyor.
Ağzıma o mantarımsı tat geliyor. Ağzımda... Kötü bir tat ve koku var.
O çocuk sadece dört yaşında fakat şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
Hâlâ su bulabileceğinizi ve göreve devam edebileceğinizi düşünüyorsanız "Tekrar Dene"yi seçin.
Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.
Ama burası gibi aşırı çöl arazilerinde bunu bulmak zor olabilir. Hâlâ biraz gevşek