Translation of "مجرد" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "مجرد" in a sentence and their turkish translations:

هذه مجرد--

Bu...

وكان مجرد بداية

sadece başlangıcıydı aslında

أنت مجرد طالب.

- Sen öğrenciden başka bir şey değilsin.
- Alt tarafı bir öğrencisin.

تلك مجرد إشاعة

Bu sadece bir söylenti.

إنها مجرد نظرية.

O sadece bir teori.

انا مجرد سائح .

Ben sadece bir turistim.

إنه مجرد طفل .

O sadece bir çocuk.

- أنا مجرد موظف كأي موظف.
- أنا مجرد موظف عادي.

Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.

"جوي، أنت مجرد شاب.

"Joey, daha birinci sınıftasın" diyordum.

وإذا كان مجرد وهم،

Ve eğer bu bir illüzyonsa

إنها ليست مجرد صدفة.

Bu yalnızca bir tesadüf değil.

هو ليس مجرد بلاستيك.

Artık sadece plastik değil.

مجرد رقم رقمي اليوم

Bugün sadece dijital bir rakam

‫مجرد التلامس كاف لإنقاذ حياته.‬

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

الأمل لي إنه مجرد حلم

bir umut işte benimki hayal işte sadece

كان مجرد طفل ، يذهب إليهم

Daha çocuktu bu onların yanına gidiyor

إنها مجرد قوانين العرض والطلب.

Bu sadece arz-talep kuralı.

ما زال توم مجرد طفل.

Tom hâlâ sadece bir bebek.

كانت مجرد قبلة على الخد.

O sadece yanaktan bir öpücüktü.

قصدي لم يكن مجرد قطع الكوميديا.

Sadece komediyi kırmak değildi.

فجأة، لم يعد هذا مجرد تنظير.

Bu artık bir teori olmaktan çıkmıştı.

مجرد التفكير بهذا يجعلك مريضاً، صحيح؟

Bunu düşünmek bile sizi hasta ediyor, değil mi?

أنتم أكثر من مجرد مستهلكين ومتسوقين،

Endüstri sizi tüketici ve müşteri olarak sınırlamak istiyor olsa da

هل هو مجرد شيء تجمعه المذنبات؟

acaba sadece kuyruklu yıldızların bir araya getirdiği bir şey mi?

هذا مجرد مثال من عدة أمثلة.

Bu birçok örnekten sadece biri.

لكن Google ليست مجرد محرك بحث.

Ama Google sadece arama motoru değil.

كان مجرد أداة للنظر إلى قريتنا.

Eskiden sadece köyümüze bakmak için kullandığımız bir araçtı.

لأن دور المدرسة ليس مجرد اكتساب المعرفة؛

Çünkü eğitimin amacı sadece bilgiyi iletmek değildir;

- " لا، أنا مجرد صبي مستعبد." - "سوف تفعل."

"Hayır, ben sadece bir köle oğlanım." "Bileceksin."

تمثل علاجًا محتملا وليس فقط مجرد رعاية.

gerçek bir iyileştirme anlamına geleceği bir gelecek tasavvur edebiliyorum.

لأن في حال كانت اللغة مجرد أداة،

Çünkü dil sadece bir araçsa

هل هو موجود حقاً أم مجرد مجاز؟

Gerçek mi yoksa tamamen mecazi mi?

هي مجرد لقطة في تطوير الذكاء الإصطناعي.

yapay zekânın evriminde anlık bir görüntüdür.

أن هذا لم يكن مجرد مصنع قديم.

buranın yalnızca eski bir fabrika olmamasıydı.

أم أنها مجرد مرحلة طبيعية يمرون بها؟

yoksa bu geçtikleri doğal bir süreç mi?

إنها مجرد نجم مثل ملايين النجوم الأخرى.

Diğer milyonlarca yıldızdan sadece bir tanesi.

بطريقة ما لا تبدو سوى مجرد وقاحة.

Oysa kaba olmak öyle değil.

لكن هذه الأفكار والبرامج هي مجرد بداية.

Ama bu fikir ve programlar sadece bir başlangıç.

دانييل كرافت: حسناً، مجدداً، فهذا مجرد نموذج.

Daniel Kraft: Tekrarlıyorum, bu bir prototip.

هذه القصة البطولية ليست مجرد أسطورة أخرى.

Bu kahramanlık öyküsü başka bir efsane değil.

في هذا الفيلم كان مجرد انعكاس مضحك

bu filmde ise sadece komik bir yansımasıydı o kadar

مجرد جزء من الثانية بعد الإنفجار العظيم.

büyük patlamadan hemen sonrası.

‫جزء من هذا المكان، ولست مجرد زائرًا.‬

buranın bir parçası olduğumu hissetmeyi öğretti.

تتويبا: لأن اللغة أكثر من مجرد كلمات.

Tatoeba: Çünkü bir dil sözcüklerinin toplamından daha fazladır.

وكانت تروي قصة أكثر من كونها مجرد تمجيد.

ve yüceltmekten çok hikâye anlatımıyla ilgiliydi.

سواء كانت حالات طارئة أو مجرد ضغط يومي.

acil ya da günlük stres olmasına göre değişebilir olarak gösteriliyor.

وهي مجرد بداية لقصة بحثنا في هذا الموضوع.

ve bizim bu konu üzerine olacak çalışmalarımızın yalnızca başı.

وهو ليس مجرد مكان نجعل فيه المساعدين يختفون،

Orada, asistanlarımızı görünmez yapmanın yanı sıra

ففي البداية، هي مجرد نقطة لم تتشكل بعد

İlk başta şekilsiz bir leke oluşturuyorlar.

أو الحصول على معنى مجرد في الدفء العائلي

veya aileye olan sevginin sade anlamını bulmak

وهذا أكثر أهمية لي من مجرد امتلاكها اليوم.

ve bu bana, ona sadece bugün sahip olmaktan daha anlamlı geliyor.

ويجب أن نحل كلها، ليس مجرد الأكثر أطراف.

Bunu tümden çözmemiz gerekiyor, yalnızca en aşırı olanlarını değil.

هي أكثر فاعلية من مجرد إخبارهم بما تريده.

yalnızca söylemekten çok daha güçlü.

ولكنني مجرد شاب استيقظ بعد 30 عامًا وأدركتُ

Fakat ben 30 yıl sonra uyandım ve bir anlaşmazlık durumunda

هذه في الواقع مجرد بداية لمرض مهم للغاية

bu aslında çok önemli bir hastalığın sadece başlangıcı

ومع ذلك الأرض ليست مجرد صندوق لحفظ الكربون.

Ama toprak sadece basit bir karbon deposu da değil.

أصبحت أكبر من مجرد مشاركة درس بسيط في فصلي.

Benim sınıfımda sadece bir dersi paylaşmak değil daha fazla şeyi ifade ediyor...

أعتقد أنها رخيصة لأن في جوهرها، هي مجرد أحجية.

İşe yaramaz bir gösteri çünkü özünde bu bir bulmaca.

لكن الصور هي بالتأكيد أكثر من مجرد رموز رسومية.

Tabii görseller grafik ikonlardan çok daha fazlası.

لأن الآن بدلاً من مجرد كراهيتي ومحاولة فهمها الشديدة

çünkü anlamam gereken yalnızca kendi nefret ve zalimliğim yerine

وأنه كان مجرد خيط طويل أنا بدأت في سحبه

ve tamamı sökülür umuduyla çekmeye başladığım

وليس مجرد الأفكار التي نعرضها عليهم أو نتفاعل معها.

benimsediğimiz veya tepki verdiğimiz fikirler olarak değil.

"هذا مجرد رجل كورِيٍّ مجنون يبلغ من العمر 30 عاماً

"Almanya'ya breakdansı geri getirmeye çalışan 30 yaşlarında çılgın bir Koreli"

إذا كُنّا نحن البشر مجرد مخلوقات أنانية تسعى وراء مصالحها

Eğer biz insanlar basitçe bencil, çıkarcı varlıklarsak

‫ولكن انظر، هذا مجرد جدار...‬ ‫من نبات الساوجراس أمامنا هنا.‬

Bakın, önümüzde uzun otlardan oluşan bir duvar duruyor.

هذه القصة بالنسبة لي ليست مجرد النظر إلى الجانب المشرق

Benim için, hikâye Polyannacılık oynamakla ilgili değil

لذا هنا مثال فقط، قصاصة مجرد قصاصة من واحدة من مكالماتنا

Aramalarımızdan küçük bir örnek.

خانني برتييه ، الذي كان مجرد طائر حوَّلته إلى نوع من النسر."

Sadece benim tarafımdan bir tür kartala dönüştürülmüş bir kaz yavrusu olan Berthier tarafından ihanete uğradım."

لم يكن الفرنسيون مجرد أجانب متغطرسين الدوس على شرفهم الوطني - هم

Fransızlar sadece milli onurlarını kirleten yabancılar değillerdi

لم يهدر هذا فقط قدرات سولت القيادية ، لأن دوره الجديد كان مجرد

Bu, Soult'un komuta yeteneklerini boşa harcamakla kalmadı, çünkü yeni rolü sadece

يمثل إدراك أوجه الإنسانية المشتركة فيما بيننا بطبيعة الحال مجرد البداية لمهمتنا.

Elbette, ortak insanlığımızı tanıma sadece bizim görevin başlangıcıdır.

كن من تكن؛ مسلما، مسيحيا أو ملحدا؛ فأنت مجرد إنسان يستحق الاحترام.

Müslüman, Hristiyan ya da ateist; her kim olursanız olun, benim için saygıyı hak eden bir insansınız.

نستطيع تعلم كثير من الأمور عند استخدامنا الجُمَل. وأكثر بكثير من مجرد الكلمات.

Cümleler bize çok şey öğretebilirler ve kelimelerden çok daha fazlasını.

لم يكن ناي مجرد تكتيكي فطري ، ومن الواضح أنه محصن ضد الخوف أو التعب ...

Ney sadece içgüdüsel bir taktikçi değildi ve görünüşe göre korku ya da yorgunluğa karşı bağışıktı…

لكن هذه ليست الصورة الكاملة. تتويبا ليس مجرد قاموس جمل مفتوح، وتعاوني، ومتعدد اللغات فحسب. بل إنه جزء من نظام نريد بناءه.

Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.

إنها الإجابة التي رددها كل صغير وكبير، غني وفقير، ديمقراطي وجمهوري، أسود، أبيض، لاتيني، مواطن أمريكي أصلي، مثلي، عادي، معاق، غير معاق؛ إنهم أمريكيون وجهوا للعالم رسالةً تقول أننا لم نكن أبداً مجرد خليطٍ من ولايات جمهورية وأخرى ديمقراطية: لقد كنا، ولا زلنا، وسنكون الولايات المتحدة الأمريكية.

Bu genç ve yaşlı, zengin ve fakir, Demokrat ve Cumhuriyetçi, siyahi, beyaz, Hispanik, Asyalı, Amerikan yerlisi, eşcinsel, düz, engelli ve engelsizler tarafından konuşulan cevaptır. Sadece bir bireyler koleksiyonu veya bir kırmızı ve mavi eyaletler koleksiyonu asla olmadığımızı belirten, dünyaya mesaj gönderenler Amerikalılardır. Biz, ve her zaman Amerika Birleşik Devletleri olacağız.