Examples of using "انظر" in a sentence and their turkish translations:
bak bak bak!
-Kuran Gupta: Herkes, bak. -Seyirci: Bak.
Bakın. Şuna baksanıza.
Bana bak.
Bakın!
Şuna bakın.
Bir: Bak.
Vay canına, şuna bakın.
Durun. Baksanıza.
Evet, baksanıza.
Şuna bakın.
Buraya bakalım.
Evet, baksanıza!
Vay canına, şuna bakın.
Sıçanlar. Bakın!
Tanrım, bakın!
Vay canına, Baksanıza!
Arkana bak!
Ona bak.
Bakın, orada bir ışık demeti de var, bakın!
İlki: Bak.
Şu bölgeye baksanıza.
Şuna bakın.
Bakın, küçük yumurtalar.
Bakın, burada.
Bakın, onları böyle bırakacağız.
Şunlara bakın...
Baksanıza, kazmak çok kolay.
Bakın, mantarlar!
Şuna bakın!
Baksanıza, eski bir fıçı!
Bakın, bir tane var.
Baksanıza, deniz minareleri!
Tanrım, bakın!
Tanrım, baksanıza.
İşte böyle, bakın.
Bakın, böyle kırıyorsunuz.
Şuna bakın.
Bakın, işte.
Olamaz, durun. Bakın.
Çevrenize bir bakın.
bayrama bak be!
Dosdoğru bakın.
Resme bakın.
Tekrar bak.
Bu atlamayı gördün mü?
- Ona bir göz at.
- Şuna bir göz atın.
- Şuna bir göz at.
Bak, bir gelincik!
Fiyata bak.
Tamam, bakın burası açıklık.
Şuna bakın. Baksanıza. Bunlar kurbağa yumurtaları.
Olamaz, bakın. Kaçtı.
Baksanıza. Biraz dikkatli olmalıyız.
Büyük bir yılan, baksanıza.
Ama aslında baksanıza!
Bunu takalım. Pekâlâ. Bu tamam, tamam, tamam!
Evet, bakın fıstıklarla dolu bir sincap zulası.
Tanrım, bakın, bir kartal!
Bakın, kartal orada!
Bir balık avlama deliğimiz oldu. Şuna bakın!
Oldukça kötü kokuyor! Evet, bakın!
Bakın, bu böyle dönüyor.
Hey, bakın. Eski aletler var.
Evet, bakın, tüm aletler burada.
Evet, bakın, siyah.
Bakın, küçük bir köknar ağacı.
Bakın, alev de ona göre hareketleniyor.
Şuraya baksanıza.