Translation of "جيدا" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "جيدا" in a sentence and their turkish translations:

يبدو جيدا

O iyi görünüyor.

اعتنوا بأنفسكم جيدا

Kendinize iyi bakın

يتكلم الإنجليزية جيدا.

O, çok iyi şekilde İngilizce konuşur.

ذلك يبدو جيدا

O iyi görünüyor.

أملك قاموسا جيدا.

İyi bir sözlüğüm var.

جودي ترقص جيدا.

Judy çok iyi dans eder.

يعرفنا توم جيدا

Tom bizi iyi tanır.

إصغِ إليها جيدا، أيضاً.

aynı zamanda dinleyin.

تستطيع ماري الرقص جيدا.

Mary iyi dans edebilir.

نمتُ جيدا الليلة الماضية.

Dün gece çok iyi uyudum.

يوتيوب ليس موقعًا جيدا.

YouTube güzel bir web sitesi değil.

وجدت مطعما مكسيكيا جيدا.

İyi bir Meksika restoranı buldum.

استفد من وقتك جيدا.

- Zamanınızı iyi kullanın.
- Vaktini iyi kullan.
- Zamanını iyi kullan.

هذا اللحم مشوي جيدا.

Bu et iyi kızartıldı.

عملت جيدا بامتحان الفرنسي

Fransızca sınavımda iyi yaptım.

فأنا أريدكم أن تصغوا جيدا،

dikkatinizi vermenizi istiyorum.

ولم نعي لتلك المخاطر جيدا.

ve bu riskleri ciddiye alırız.

مدفأتنا الكهربائية لا تعمل جيدا.

Elektrikli ısıtıcımız iyi çalışmıyor.

لا أعرف هذا الحي جيدا.

Ben bu çevreyi çok iyi bilmiyorum.

كان الطقس جيدا حتى اليوم.

Hava bugüne kadar iyiydi.

حسب علمي، كان طالبا جيدا.

Bildiğim kadarıyla, o iyi bir öğrenciydi.

أنا وأنت نشكل فريقا جيدا.

Sen ve ben iyi bir takım oluruz.

لو خططت ايمي ليكون موعدها جيدا،

Eğer Amy buluşmanın iyi geçeceğine göre plan yapsaydı

بالنسبة لي كان ذلك خبرا جيدا.

Benim için bu iyi haber.

ولكنه ليس جيدا لتعزيز المناقشات المدروسة.

Ancal mantıksal tartışma olmadığı için kötü.

جيدا أن النمل يغذي حشرات المن

peki karıncaların yaprak biti beslediğini

- نتفائل به.
- نحمل شعورا جيدا تجاهه.

Biz onun hakkında iyi hissediyoruz.

هذا الكتاب بيع جيدا في اليابان

Bu kitap, Japonya'da iyi sattı.

هلّا اقترحت مكانا جيدا لأكل الطعام الكوري؟

Kore yemeği yenilecek güzel bir mekan tavsiye edebilir misin?

أعلم جيدا أن المكروه لا يأتي بمفده.

Talihsizliklerin asla tek başına gelmediklerini unutmuyorum.

ولكن لفهم هذا جيدا، علينا ان نفهم اولا

Ama bunu anlayabilmek için kahraman ve kötüyü

أعلى، لو سمحت، لا أستطيع أن أسمع جيدا.

Daha yüksek sesle lütfen, iyi duyamıyorum.

يمثل الليمون الساخن مع العسل علاجا جيدا للزكام.

Ballı sıcak limon soğuk algınlığı için iyi bir ilaçtır.

أنا أعرفك جيدا و أنت لا تساوي شيئا.

Seni tanıyorum ve sen hiçbir şeysin.

لا تستطيع الحكم على شخص إن لم تعرفه جيدا.

İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.

ليس لدينا الكثير من الوقت لذا أنصت لي جيدا.

Çok az zamanımız var, bu yüzden dikkatlice dinle.

أنه لا يهم كيف كان دار الأيتام الخاص بي جيدا،

yetimhanem her ne kadar güzel olsa da

لا يحتاج توم إلى دراسة الفرنسية، فهو يستطيع تحدثها جيدا.

Tom Fransızca çalışmak zorunda değil. Zaten onu oldukça iyi konuşabiliyor.

ذهبت إلى المسرح في وقت مبكر جدا كي أجد مقعدا جيدا.

İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim.

- تأكد جيدا من اغلاق الباب قبل ان تغادر.
- تأكد ان تغلق الباب قبل ان تخرج.

Gitmeden önce kapının kilitli olduğundan emin ol.

تقدم الجنود القرطاجيون إلى ساحة المعركة بكل قوتهم بما أنهم نالوا قسطا من الراحة وتغذوا جيدا

İyi dinlenmiş ve karnı tok Kartacalılar muharebe meydanına hazırlar.

متلازمة باريس هي نوع من الصدمة الحضارية. إنه مصطلح نفسي يوصف به الأجانب الذين يبدأون العيش في باريس، مجذوبين إلى صورة المدينة بوصفها مركزًا للموضة، ثم لا يستطيعون الاندماج جيدا مع التقاليد والثقافة المحليين، فيفقدون توازنهم العقلي وتظهر عليهم أعراض قريبة من الاكتئاب.

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.