Examples of using "الزمن" in a sentence and their turkish translations:
zaman yolculuğu mümkün!
oradaki ıstakozları koruyorlar.
ve zamanla, hem ekranda hem de ekran haricinde
Peki zaman yolculuğu mümkün mü?
Zaman durmuş gibi görünüyordu.
zaman geçtikçe çelişkili hâle geliyor.
Bugünkü konumuz zaman yolculuğu
İşte bunlar zaman yolculuğu ile mümkün
çok uzak bir zaman -- 2100 yılı.
İzlediğim bir film vardı "Time Machine"
Bu da bazı dersleri modası geçmiş kılıyor.
Benim görevim onu gelecek nesillere bırakmak
Fakat siz bir zaman makinesi yapsaydınız bunu söyler misiniz?
Sevdiği kadın öldüğü için bir zaman makinesi icat ediyor
Zaman yolculuğuna en büyük kanıtta budur zaten
zaman çizelgesinde ileriye bakmak için var.
fakat bu durumu çözebilmek için adeta bir zaman yolculuğuna ihtiyacımız var
İntikam ve şiddet uzun dönemde aşırılık sorununda işe yaramaz.
doğanın eşsiz yollarla kendini bize sunduğunu görürüz.
Bulduğumuz şey, taşma noktasına önümüzdeki on yıl içinde ulaşacağımız.
Zaman yolculuğundan daha çok ölümsüzlükle ilgili fikirler ortaya atıldı
Aynı benzer bir olay var aslında zaman yolculuğuyla
zamanla yarışan ülkeyi ilerletmek için çok işi var. Emirates
Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
Zaman akıp gider mi? Yoksa zaman duruyor biz mi zamanda ilerliyoruz?
gelişmiş bir cephaneye sahip, kâbus gibi bir yaratıktır. Hızlı, agresif ve son derece zehirlidir
Geçmişi değiştirmek mümkün mü? Kaybettiğimiz sevdiklerimizi kurtarabilmek için zaman yolculuğu yapabilir miyiz?
Biz her dilin tüm benzersizliğini yakalamak istiyoruz. Ve biz zaman içinde onların evrimini de yakalamak istiyoruz.
Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.