Translation of "عبر" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "عبر" in a sentence and their turkish translations:

عبر الإنترنت.

VPN'lere aşina değilseniz, işte Surfshark

توم عبر النهر.

Tom nehrin karşısına geçti.

شق رسول عثماني طريقه عبر الأرض باتجاه نيكوبوليس، متسللًا عبر

Osmanlı kuryesi Niğbolu'ya doğru ilerledi,

عبر طلاء تلك الجدران،

O duvarları boyarken

نزحوا دائما عبر التاريخ

tarih boyunca hep yer değiştirmiş

السفر عبر الزمن ممكن!

zaman yolculuğu mümkün!

هي سافرت عبر أوروبا.

O, Avrupa'da dolaştı.

مشينا عبر أدغال كثيفة.

Biz yoğun çalılıkların arasından yürüdük.

- كان سامي يسترق النّظر عبر النّوافذ.
- كان سامي يختلس النّظر عبر النّوافذ.

Sami pencereleri gözetliyordu.

والذي يمتد عبر 36 شركة،

onlarca milyar pazar geliri sağladığım

‫خُلد ذلك عبر المجتمع والثقافات،‬

Bu yüzden, bu hayvana karşı duyulan korku toplum ve kültürler aracılığıyla

تكون عبر القصص وليس المزاح.

hikâyelerden geçtiğini keşfettim.

تشكلت أجسام سينيستيا عبر الكون.

Sinestiler evren boyunca yaratılmıştır.

وأبحرنا عبر عواصف المحيط الأطلنطي.

Atlantik fırtınalarının içinde gittik.

وإذا سافرت عبر آسيا اليوم

Bugün Asya'da gezerseniz

وبينما أشق طريقي عبر الممر،

Ve koridorda ilerlerken,

لقد قاتلنا دائما عبر التاريخ

tarih boyunca hep savaşmışız

وأذهب عبر الكاميرا ونقلها إليك

ve kamera karşısına geçip bunları size aktarıyorum

فهل السفر عبر الزمن ممكن؟

Peki zaman yolculuğu mümkün mü?

يوجد هناك فندق عبر الشارع.

Sokağın karşısında bir otel var.

سأتواصل معك عبر الهاتف غدا.

Yarın seninle telefonda temas kuracağım.

أظن أننا تحادثنا عبر الهاتف.

Telefonda konuştuğumuza inanıyorum.

ألقى سامي بكرسيّ عبر النّافذة.

Sami pencereden bir sandalye attı.

تعلمون بأن الضوء ينتقل عبر موجات،

Işık, dalgalar hâlinde hareket eder

سأحاول كسر تركيزكم عبر هذه المنطقة،

Bu sınırlı alan üstündeki odağınızı dağıtmaya çalışacağım.

التي تعمم ويعاد تدوريها عبر المنشأة،

tesis genelinde devridaim ettirilerek geri dönüştürülen

ينتشر الأكسجين بسهولة عبر غشاء رقيق،

Oksijenin difüzyonu ince zarlarda daha kolay gerçekleşir

واليوم تستخدم المدارس عبر العالم تطبيقنا.

Bugün uygulamamız dünya genelindeki okullar tarafından kullanılıyor.

يمر خلال النهر عبر جسر عائم.

nehrin karşısına geçebiliyor.

إنها تشبه الضوء المتبعثر عبر أجسامنا.

ışığın bedenimizde dağılmasına bir örnek olarak düşünebilirsiniz.

عبر هذه الوديان العميقة، والأراضي المعزولة.

1 saatte okula yürüyerek gidiyor.

‫يطرق مطلقًا تحذيرًا يتردد عبر الرمال.‬

Kuma vurarak oluşturduğu titreşimlerle rakibini uyarıyor.

‫نداءات طويلة المدى تنتقل عبر الظلام.‬

Karanlıkta uzun mesafeli çağrı yapıyorlar.

‫عبر الاهتزازات،‬ ‫يمكنها تقدير الحجم والسرعة.‬

Titreşimler aracılığıyla şeklini ve boyutunu kestirebilir.

كل يوم عبر أمريكا وحول العالم،

Her gün Amerika'da ve dünya çevresinde

موضوعنا اليوم هو السفر عبر الزمن

Bugünkü konumuz zaman yolculuğu

هذه ممكنة مع السفر عبر الزمن

İşte bunlar zaman yolculuğu ile mümkün

عبر ماسينا الحدود البرتغالية وحاصر ألميدا

Masséna Portekiz sınırını geçti ve Almeida'yı kuşattı

ويمكن أن تنتقل عبر اتصال لاسلكي

doktorla, hastayla ya da ona ihtiyacı olan kişiye

كانت تسير عبر صوفيا نحو بلوفديف.

var Sofya üzerinden Filibe'ye yelken açtılar

وهي قدرته على الانتقال عبر الهواء.

Hava yoluyla seyahat edebilme yeteneğine.

مما أثار احتجاجات واسعة عبر البلاد

-- bu da, ülke çapında büyük protestoları fitilledi

قررت أن تعطي المواعدة عبر الأنترنت فرصة .

Şansını internet sitelerinde denemeye karar verdi

وبينما كان الجرذ يركض عبر دروب المتاهة،

Fare labirentte koşarken,

‫تناولت الكثير من أعشاب البحر عبر السنوات‬

Yıllar içinde çok fazla yosun yedim

‫ويسيل السم عبر أنيابها‬ ‫في الإناء الزجاجي.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar.

‫ويسيل السم عبر أنيابها في الإناء الزجاجي.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar.

‫ويسيل السم عبر أنيابها في الإناء الزجاجي.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar.

عبر 11 دولة من (رواندا) إلى (أوغندا).

Ruanda'dan Uganda'ya kadar dağıttı.

يمكن الاتصال به عبر مسافة 60 قدمًا،

bir Bluetooth cihazı ile donatılmış,

ومع ذلك، إليكم ما اخترته عبر الإنترنت:

Ama gelin görün ki internette şunları seçiyordum:

عبر 170 مليون من كاميرات الدوائر المغلقة.

yüz tanıma sistemini uygulamakta.

‫هناك حوالي 14000 فهد طليق عبر البلاد،‬

Yaklaşık 14.000 pars ülkede başıboş şekilde dolaşıyor,

قام الفيلق المخضرم بالتسلل عبر مشاة الغال

Deneyimli Lejyonerler adeta Galyalı piyadeleri kırıp geçiyor.

‫قليل من النسيم يمر عبر الأشجار المتلاصقة.‬

Yoğun şekilde iç içe geçmiş ağaçların arasında pek esinti yok.

‫الرائحة أداة قوية‬ ‫لإرسال الإشارات عبر الظلام.‬

Koku, karanlıkta sinyal yollamanın güçlü bir aracı.

‫ويمكنه التزلّج لـ150 مترًا عبر مظلات الغابة.‬

Üstelik ağaçlar arasında 150 metreye kadar süzülebiliyor.

‫يحمل هواء الصباح الراكد أغانيها‬ ‫عبر الظلال.‬

Durgun sabah havası şarkılarını ağaçtan ağaca, uzaklara taşır.

يمران مباشرةً عبر الجليد دون التفاعل معه.

hiçbir etkileşime geçmeden buzun içinden geçerler.

والآن أصبح يتابع حنبعل عبر جبال الأبنين.

Ve şimdi Hannibal'ı Apeninler'in üzerinden takip ediyordu.

تخزن التربة الكربون عبر عملية التمثيل الضوئي،

Karbon, yeşil bitkilerin atmosferden karbondioksiti alıp bünyelerinde

وآمل، بينما يتحرك الناس عبر المكان يوميًا،

Yine umuyorum ki insanlar her gün bu parktan geçtiklerinde

وسوف تنتشر عبر موقع على شبكة الإنترنت.

Ve bir İnternet sitesi üzerinden yayacaksınız.

وحكومتها الديمقراطية كانت تنال الثناء عبر العالم

Ayrıca bu demokratik devlet dünya çapında övgüyle anılırdı

- تريد عبور النفق؟
- تريد الذهاب عبر النفق؟

Tünel yoluyla mı gitmek istiyorsun?

عبر محاولة إفهام الأطراف المختلفة من هذه القضية

farklı kutuplardaki insanlara bu sorunları ve bir genç olarak

يمكننا وبشكل فعال تخفيض تحيزاتنا عبر قوة الإرادة،

Önyargılarımızı irade gücü ile etkin bir şekilde azaltabiliriz.

‫كان الأمر‬ ‫أشبه بسحبي لثلاجة خلفي عبر الغابة.‬

Sanki arkamda buzdolabı sürüklüyorum gibiydi.

أحاول أن أعيش في العالم عبر عيون شخصياتي

karakterlerimin gözünden o dünyada yaşamaya çalışmak

‫ويسيل السم عبر أنيابها في الإناء الزجاجي.‬ ‫حسناً.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar. Tamam.

‫ويسيل السم عبر أنيابها في الإناء الزجاجي.‬ ‫حسناً.‬

ve böylece zehir, yılanın dişlerinden bu cam kavanoza akar. Tamam.

إذا كان ثمة نهر يجري عبر المكان المقدس،

Tapınağın oradan akan bir ırmak,

وكان لتلك القصة أيضًا صداها عبر الطيف السياسي.

Bu hikâye de politik spektrumu yansıttı.

فإنها ستصل إلى أذهان الناس عبر الطيف السياسي.

politik spektrum boyunca insanların aklına yer edecek.

بينما يمكنك المشي عبر مسارات مهجورة دون خوف

Korkmadan ıssız patikalardan yürüyebiliyorken

لقد تأثر الفقراء بهذه الأحداث والفيروسات عبر التاريخ.

Tarih boyunca bu tarz olaylardan ve virüslerden hep fakir kısım etkilenmişti

هذا هو أكبر دليل على السفر عبر الزمن.

Zaman yolculuğuna en büyük kanıtta budur zaten

قاد المارشال لانز وماسينا الطريق عبر الجسور المرتجلة ،

Mareşal Lannes ve Masséna, Mareşal Bessières süvarileri tarafından desteklenen

عبر الاعمال الانسانية خصوصاً تلك المتعلقة بالاطفال والمرأة

kendini tanıtmayı genişletti , özellikle çocuklar ve kadınlarla ilgili olarak,

عبر اختيار منتجاتٍ قابلةٍ لاعادة الاستخدام واستخدام وسائل

ve klimada enerji kullanımını azaltmak için duvarlarda ve tavanlarda yalıtım

أطلق سامي النّار على ليلى مرّتين عبر وسادة.

Sami yastıkla Leyla'ya iki kez vurdu.

كما حصل هذا للكثير من العائلات عبر الولايات المتحدة.

ABD'de daha pek çok kişinin başına geliyor.

لذلك دعونا نكون لطفاء جدا لبعضنا البعض، عبر حدودنا

O yüzden birbirimize çok iyi davranalım, sınırlarımızı aşalım

‫عبر هذا.‬ ‫حسناً، سنتجه في هذا الاتجاه نحو المياه.‬

Bunların hepsi. Tamam, suya dönmek için bu taraftan gidiyoruz.

فلنستخدم هذه الأدوات للنظر بعيدًا عبر الزمن لكشف المستقبل.

zaman çizelgesinde ileriye bakmak için var.

إن الأغلبية الساحقة من أقسام الشرطة عبر الولايات المتحدة

Birleşik Devletler'deki polis merkezlerinin büyük çoğunluğu

التي أتت من الحبشة عبر اليمن خلال القرن 17.

Yemen üzerinden Habeşistan'dan gelmiş kremalı cappucino var.

لأن هذا ما تفعله المواعدة عبر الإنترنت بشكل جيد.

Burada hangi konuda iyi olduğu yazıyor.

وهذا ما لا تفعله المواعدة عبر الإنترنت بشكل جيد.

Burada da iyi olmadığı konular.

عندما عبر الجيش المغولي نهر الأردن فوجئوا بوحدة بيبرس

Moğol ordusu Şeria Nehrini geçtiği gibi Baybarsın birlikleri tarafından saldırıya uğradılar.

وهكذا تبدأ رحلة حنبعل المحفوفة بالمخاطر عبر جبال الألب

Ve artık Hannibal'in riskli Alpler yolculuğu başlıyordu.