Translation of "الحرارة" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "الحرارة" in a sentence and their turkish translations:

- الطقس اليوم شديد الحرارة.
- الجو اليوم شديد الحرارة.

Bugün hava çok sıcak.

تليها الحرارة الحارقة ،

kavurucu sıcaktan sonra,

‫لكن درجة الحرارة تنخفض.‬

Fakat hava soğumaktadır.

الطقس اليوم شديد الحرارة.

Bugün hava çok sıcak.

الحرارة مرتفعة جدا هنا

Hava burada çok sıcak.

لا أستطيع تحمل الحرارة.

Sıcağa dayanamıyorum.

‫درجة الحرارة أصبحت أقل بكثير.‬

Burası çok daha serin.

فهو يعزل وينظم درجات الحرارة

Su ve bildiğimiz yaşam için

نظام التهوية ودرجة الحرارة والرطوبة

havalandırma, sıcaklık ve nem sistemi

ليست شديدة الحرارة ولا شديدة البرودة.

ne çok sıcak, ne de çok soğuk.

‫وترى انعكاساً بعيداً، يتلألأ بسبب الحرارة،‬

sıcak dolayısıyla uzakta parlayan bir yansıma görebilirsiniz.

‫قد يوفر الليل راحة من الحرارة،‬

Gece gelince sıcaktan kurtulmak mümkün...

‫درجة الحرارة الآن سالب 10 مئوية.‬

Sıcaklık eksi 10'a düşmüş durumda.

مما يساهم في ارتفاع درجات الحرارة

bu kötü durumu çok daha kötü

حتى اليوم درجة الحرارة تحت الصفر.

Hava sıcaklığı bugün bile sıfırın altında.

‫لذا لم يعد انخفاض درجة الحرارة يتهددني.‬

Yani artık hipotermi tehlikesi yok.

‫القرار لك، ولكن أسرع. الحرارة شديدة هنا.‬

Karar sizin ama acele edin, burası çok sıcak.

الجفاف الشديد الكبرى وموجات الحرارة المدمرة والعواصف

dereceden altı dereceye bir artışa yol açacaktır . Nedeniyle küresel ısınmaya gezegenin

انخفاض درجة الحرارة يحول الماء إلى جليد.

Düşük ısılar suyu buza çevirir.

بشرة الإنسان حساسةٌ جدا للتغير في الحرارة.

- İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
- İnsan cildi sıcaklık değişimlerine karşı çok hassastır.

‫ورفع الحرارة كما لو أنك تحظى بحمام ساخن‬

Banyo yapıyormuş gibi sıcaklık yavaşça artırılmalı,

شيء من هذه الحرارة يتشعب نزولًا لأعماق المحيط

Isının bir kısmı derin okyanusa doğru yayılır

‫ترتفع درجة الحرارة للغاية‬ ‫في الصحاري المكسيكية الحارقة...‬

Kavurucu Meksika çölleri o kadar ısınır ki...

‫ربما يكون هذا جيداً، الحرارة تتزايد‬ ‫هنا الآن.‬

Bu muhtemelen iyi olur, yukarıda hava hava çok ısınmaya başlamıştı.

‫وهذا ما يحدث ‬ ‫عندما ترتفع درجة الحرارة بدرجة هائلة‬

Hava çok sıcak olduğunda bu yaşanabilir,

‫عندما تغرب الشمس ‬ ‫تصبح درجة الحرارة ألطف على السطح.‬

Güneş batarken, yüzey serinliyor.

‫ولكن سم الأفعى‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

انتظر صلاح الدين ارتفاع الحرارة لرؤية ما سيفعله المسيحيون

Saladin, ısının yükselmesini ve Hıristiyanların ne yapacaklarını görün.

‫بأول خيط نور من الفجر،‬ ‫ترتفع درجة الحرارة كثيرًا.‬

Şafağın sökmesiyle... ...sıcaklık tepeye fırlıyor.

‫وهي الوديان الشديدة الحرارة ‬ ‫التي تمتد على مرمى البصر.‬

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var.

درجات الحرارة المتزايدة كل يومٍ جراء الاحتباس الحراري تسرع

, Kuzey Kutbu ve Antarktika'da buzun erime oranını

التي ستغرق معها دولاً باكملها. فيما تزداد درجات الحرارة

. Bekaa'nın geri kalanında küresel sıcaklıklar artarken

ارتفاع درجات الحرارة وزيادة حموضة المحيطات. ما يغير النظم

Okyanusların ısınması ve asitlenmesinden dolayı köpekbalıkları bile nesli tükenme tehdidi altındadır

‫يمكن لدرجات الحرارة هنا أن تهبط‬ ‫إلى 30 تحت الصفر‬

Sıcaklık burada eksi 30 dereceye kadar düşebiliyor.

‫وهذا يجعله مكاناً رائعاً لتواجد الزواحف‬ ‫حتى تختبئ من الحرارة.‬

Bu da burayı börtü böceğin sıcaktan korunması için harika bir yer haline getiriyor.

‫بارتفاع درجة الحرارة،‬ ‫يزداد خروج الماء من الأشجار في الجو.‬

Sıcaklık ne kadar artarsa ağaçlar atmosfere o kadar su salıyor.

بعد بضع ايام فقط نزلت درجات الحرارة الى ماتحت التجمد

Birkaç gün sonra ise sıcaklık sıfırın altındaydı.

درجات الحرارة سيمحو اشجار الكاكاو في غانا وساحل العاج ما

. Ve kahve çekirdeklerinin tamamen tükeneceğini bilseydiniz

الفين ثمانين. وعلى الرغم من ان درجات الحرارة المرتفعة تمثل

temsil etse de , küresel ısınma muz tarlalarının

الحرارة خلال المئة عامٍ الاخيرة الى ارتفاع مستوى المياه بمعدل

, toplam erime, denizlerdeki ve okyanuslardaki su seviyesini

العالم سيؤدي الى زيادة درجات الحرارة العالمية من اربعة الى

genelinde enerji kullanımındaki artışla birlikte fosil yakıtlara olan

تتراوح درجة الحرارة في الصيف من ثلاثين إلى أربعين درجة.

Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.

‫ولكن الحرارة أعلى بـ20 درجة على الأقل هنا‬ ‫من داخل الكهف.‬

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

‫ولكن الحرارة أعلى بـ20 درجة على الأقل هنا،‬ ‫من داخل الكهف.‬

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

‫هذا قرار مهم،‬ ‫يمكنه أن يساعدني ‬ ‫على تجنب انخفاض درجة الحرارة.‬

Bu, hipotermiden kaçınmamı sağlayacak önemli bir karar.

‫سيمثل كل هذا عزلاً جيداً.‬ ‫بحيث لا أخسر الحرارة عبر الأرض.‬

Bunlar iyi izolasyon sağlamalı böylece zemin nedeniyle ısı kaybetmem.

‫يمكن لدرجة الحرارة على السطح ‬ ‫أن تصل إلى 63 درجة مئوية‬

Yüzeydeki sıcaklık 62 dereceye ulaşabiliyor.

‫عمل جيد!‬ ‫ولكن سم الأفعى‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

İyi işti! Ama yılan zehri bu sıcakta çok dayanmaz.

‫تكاتفها معًا يوفر لها حرارة كافية‬ ‫للنجاة في درجات الحرارة الباردة.‬

Toplaşarak, dondurucu soğuklardan sağ çıkacak ısıyı koruyabiliyorlar.

‫إنها نهاية فصل حار وجاف طويل.‬ ‫تربو درجات الحرارة نهارًا عن 40 مئوية.‬

Uzun, susuz ve sıcak bir mevsimin sonuna gelinmiş. Gündüz sıcaklıkları 40 dereceyi aşıyor.

‫وهي الوديان الشديدة الحرارة ‬ ‫التي تمتد على مرمى البصر.‬ ‫جروف الحجر الرملي شديدة الانحدار،‬

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var. Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla

‫يمكن لمنجم تحت الأرض ‬ ‫أن يكون أقل بـ20 إلى 30 درجة‬ ‫عن درجات الحرارة فوق سطح الأرض.‬

Bir yeraltı madeni, yüzeydeki sıcaklıktan 20-30 derece daha serin olabilir.

‫ما زال هناك جزء كبير من الصحراء لنستكشفه،‬ ‫ولكن سم الحية ‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

‫حيث تنخفض درجة الحرارة إلى 22 مئوية.‬ ‫على أسرة الفيلة هذه العثور‬ ‫على مياه شرب قبل إشراق الشمس.‬

22 dereceye düşen sıcaklığa katlanılabiliyor. Bu fil ailesi güneş çıkmadan içme suyu bulmak zorunda.