Translation of "محاولة" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "محاولة" in a sentence and their turkish translations:

محاولة إقناع عميل

müşteriyi ikna etmek

دون محاولة إصلاح الأمور.

onları dinleyemez miyiz

توقف عن محاولة إبهاجي.

Beni neşelendirmeye çalışmaktan vazgeç.

في محاولة لجعل الأمورسهلة ومرحة.

eğlenceli ve keşfetmesi kolay olmak.

يجب علينا محاولة تغيير ذلك.

Bunu değiştirebiliriz.

ما إذا كان الشخص يريد استخدام هذه الأسلحة أو محاولة استخدامها أو محاولة صنعها

isteyen istediği gibi buna benzer silahlar kullansın veya kullanmaya çalışsın veya yapılmaya çalışılsın

لا ينبغي لي محاولة سباق أسد...

Bir aslandan koşarak kurtulmaya çalışmamalıyım

هو محاولة استبعاد نفسي من المعادلة.

kendimi denklemden çıkarmak.

أوّل محاولة انقلاب فاشلة في "تشيلي".

Şili'de ilk darbe denemesi başarısız oldu.

هل سبق لكم محاولة فهم فتى مراهق؟

Bir ergeni anlamaya hiç çalıştınız mı?

والتراجع، في محاولة لجذب المماليك إلى المطاردة

Memlükleri kendilerine çekip yemlemelerini emretti.

ولكن هذا لا يكفي محاولة تدمير التركية

ama bu yetmiyor Türklüğü de yok etmeye çalışıyor

لا فائدة من محاولة حل هذه المسألة.

Bu sorunu çözmeye çalışmanın faydası yok.

عبر محاولة إفهام الأطراف المختلفة من هذه القضية

farklı kutuplardaki insanlara bu sorunları ve bir genç olarak

وفي عام 1964، كانت هناك محاولة في "البرازيل".

Daha önce de 1964'te Brezilya'da olmuştu.

تكلّمت الصحف الأمريكية عن محاولة الانقلاب في "البرازيل"

ABD gazeteleri daha darbe olmadan önce

‫تكمن الغريزة الأولى‬ ‫في محاولة إخافة أسماك القرش.‬

İlk hissettiğin içgüdü, köpek balıklarını korkutup kaçırmaktı.

و محاولة التعلم أكثر قليلا حول الأشياء بصفة عامة

matematik zihnimden çıkmama ve gerçek matematikçilerle

‫ما أسعى له اليوم ‬ ‫هو محاولة العثور على عقرب.‬

Bu gece bir akrep bulmaya çalışacağım.

‫ما أسعى له اليوم ‬ ‫هو محاولة العثور على عقرب.‬

Bu gece bir akrep bulmaya çalışacağım.

من عبور النهر مطلقًا. اقتصر دور المارشال على محاولة

asla nehri geçemedi. Mareşal'in rolü,

حسناً، التفطّن لمثل هذا الأمر يختلف كلياً عن محاولة إثباته.

Bu sezgi ve onu kanıtlamak arasında dağlar kadar fark var.

فلقد أمضيت وقتًا طويلًا في محاولة تصوّر المدينة في المستقبل.

geleceğin şehrini resmetmek için çok zaman harcadım.

‫الآن، كل ما يمكننا عمله ‬ ‫هو محاولة الاحتفاظ بالدفء والانتظار.‬

Yapabileceğimiz tek şey kendimizi sıcak tutup beklemek.

‫الآن، كل ما يمكننا عمله‬ ‫هو محاولة الاحتفاظ بالدفء والانتظار.‬

Yapabileceğimiz tek şey kendimizi sıcak tutup beklemek.

‫يمكنهم محاولة صيد هذه الفصيلة‬ ‫في بضع ليال من الربيع.‬

Bu avı ancak baharda birkaç gece yakalamaya çalışabilirler.

محاولة لقلب الجانب الروسي. عندما تم طرد رجاله ، حشدهم دافوت ،

yine çok önemli bir rol oynadı . Adamları geri püskürtüldüğünde Davout onları topladı ve

‫ولكن الصعب هنا هو محاولة تحديد‬ ‫جهة الشمال والشرق والجنوب والغرب.‬

Ama burada kuzeyi, güneyi, doğuyu ve batıyı belirlemek zor.

محاولة إنقاذ من الحامية في نيكوبوليس أثناء الهجوم على موقع بايزيد.

Bayazid'in konumuna hızla saldırdılar. korkmuşlardı.

‫هل نحفر لإخراجه؟‬ ‫أم أعود واستخدم بعض المياه ‬ ‫في محاولة لطرده للخارج؟‬

Kazalım mı? Yoksa geri dönüp biraz su alarak onu oradan çıkartmaya mı çalışayım?

‫هل نحفر لإخراجه؟‬ ‫أم أعود وأستخدم بعض المياه ‬ ‫في محاولة لطرده للخارج؟‬

Kazalım mı? Yoksa geri dönüp suyu aldıktan sonra çıkartmayı mı deneyeyim?

عند رؤية راية جون تتساقط، أمر سيغيسموند بهجوم كاسح، في محاولة يائسة

John'un bayrağının yere düştüğünü gören Sigismund,

أنا لا أعرف مفتاح النجاح، لكن مفتاح الفشل هو محاولة ارضاء الجميع .

Ben başarının anahtarını bilmiyorum ancak başarısızlığın anahtarı herkesi hoşnut etmeye çabalamaktır.

‫عادة ما يكون هذا أفضل كثيراً من محاولة صيد‬ ‫فرائس كبيرة في الغابة.‬

Ormanda büyük avların peşinde koşmaktan çoğu zaman iyidir.

يشير تقرير المخابرات الامريكية في 1980 المفصل حول محاولة ايران مساعدة جماعات شيعية

CIA'in 1980'deki konuyla ilgili raporunda, İran'ın, Irak, Afganistan ve Suudi Arabistan'daki yönetimleri devirmek için...

على الرغم من أننا نؤمن ببعض القضايا من خلال محاولة عدم التهاون بأننا جيدون،

bazı konularda iyi olduğumuza kibirli olmamaya çalışarak inanmış olsak da,

إن محاولة شق طريقه عبر أي من هذه النقاط المحصنة ستكون خطيرة بالنسبة لحنبعل

Bu tahkim edilmiş noktalaradan zorlamayı denemek Hannibal için tehlikeli olacaktı...

‫لا أظن أن الناس يجب أن تخاف منها،‬ ‫لكن علينا أن نحترمها.‬ ‫علينا حمايتها وليس محاولة قتلها.‬

Bence insanlar onlardan korkmaktansa saygı göstermeli. Onları korumalıyız ve öldürmeye çalışmamalıyız.

‫تُحبس الأنفاس مع كل محاولة صدم يقوم بها،‬ ‫تحاول السيارات الهروب واحدة تلو الأخرى‬ ‫من هذا الوحش المُدمر.‬

Yürek hoplatan tehlikeli yakınlaşmalar nedeniyle araçlar teker teker kemikleri kıracak güce sahip canavardan kaçmaya çalışıyor.