Translation of "أخبر" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "أخبر" in a sentence and their turkish translations:

أخبر الجميع

Herkese anlat.

أخبر زوجتك بي.

Karına benden bahset.

أريد أن أخبر سيدي

yahu adet olsun efendime söyleyeyim

يظهر أنه أخبر كِذبةً.

O, bir yalan söylemiş gibi görünüyor.

أنا لن أخبر توم.

Tom'a söylemeyeceğim.

عليّ أن أخبر زوجي.

Kocama söylemek zorundayım.

أخبر هذا الفيلم الأشخاص المهتمين

çıkarcı insanları anlattı yine bu film

كان علي أن أخبر أحدا.

Birisine anlatmak zorundaydım.

لم أخبر توم أني أعرفك.

Tom'a seni tanıdığımı söylemedim.

أخبر توم بمن التقيت اليوم.

Tom'a bugün kimle buluştuğunu söyle.

أخبر توم ماري عن الحادث.

Tom Mary'ye olaydan bahsetti.

أخبر فاضل الشّرطة بشأن ليلى.

Fadıl, Leyla'yı polise sattı.

وبينما كنت أخبر الموظف بالمعلومات المطلوبة

Santrala adres, adım, her nedense doğum günüm gibi

وتوجب علي الجلوس وأن أخبر نفسي،

Oturup kendime şunları söyledim,

لا أخبر الناس أني أحبهم فقط،

İnsanlara onları sevdiğimi yalnızca sözlü olarak dile getirmiyorum,

أخبر هؤلاء المعلمون أيضًا الرؤساء الإداريين

bu öğretmenler durumu idari amirlerine de söylemiş

أخبر توم ماري بأن علاقتهما انتهت.

Tom Mary'ye ilşkilerinin bittiğini söyledi.

أخبر توم بأن عليه غسل الصحون.

Tom'a bulaşıkları yıkamak zorunda olduğunu söyle.

علي أن أخبر جمال بما سمعته.

Jamal'a ne duyduğumu söylemeliyim.

أخبر فاضل أسرته أنّه اعتنق الإسلام.

Fadıl ailesine İslam'a geçtiğini söyledi.

ليتني لم أخبر توم بمعرفتي بماري

Keşke Mary'yi tanıdığımı Tom'a söylemeseydim.

أخبر توم أنه يمكنه الذهاب عندما ينتهي.

Tom'a hazır olduğunda gidebileceğini söyle.

رجاء أخبر توم أني آسف لما حدث.

Lütfen Tom'a olanlar için üzgün olduğumu söyle.

أخبر سامي الشّرطة أنّه قد ارتُكبت جريمة.

Sami polise bir cinayet işlendiğini söyledi.

أخبر سامي الشّرطة أنّه لم يكن هناك حتّى.

Sami polise orada bile olmadığını söyledi.

أخبر سامي الشّرطة أين كانت تسكن ليلى بالضّبط.

- Sami, Leyla'nın tam olarak nerede yaşadığını polise anlattı.
- Sami, Leyla'nın yaşadığı yeri tam olarak polise anlattı.

كان من المفترض أن أخبر توم أين عليه الذهاب.

Nereye gideceğimi Tom'a söylemem gerekiyordu.

أخبر الطّبيب ليلى أنّها لم تكن قادرة على الإنجاب.

Doktor, Leyla'ya çocuk sahibi olamayacağını söyledi.

هل تريدني حقاً أن أخبر توم بشأنك أنتَ و ماري؟

Senden ve Mary'den gerçekten Tom'a bahsetmemi ister misin?

- روى فاضل للشرطة كلّ شيء.
- أخبر فاضل الشّرطة بكلّ شيء.

Fadıl her şeyi polise anlattı.

عندما تم تأكيد التقرير ، أرسل رسالة إلى دافوت: "أخبر المارشال أنه

Rapor onaylandığında Davout'a bir mesaj gönderdi: "Mareşal'e kendisinin,

أخبر توم ماري بأنها لا يجب أن تذهب إلى هناك بمفردها.

Tom Mary'ye oraya yalnız gitmemesini söyledi.