Translation of "عليّ" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "عليّ" in a sentence and their turkish translations:

- عليّ أن أجدها.
- عليّ العثور عليها.

Ben onu bulmak zorundayım.

الحساب عليّ.

- Ben ödeyeceğim.
- Hesap bana ait.

ضحك عليّ.

Onun tarafından gülündüm.

كذبوا عليّ.

Onlar bana yalan söyledi.

عليّ الاختباء.

Saklanmalıyım.

- عليّ أن أنام.
- عليّ الذهاب إلى النوم.

Yatmaya gitmek zorundayım.

ضحك الجميع عليّ.

Herkes bana güldü.

أطلق عليّ الرّصاص.

O bana ateş etti.

عليّ أن أدرس.

Çalışmak zorundayım.

بإمكانك الإعتماد عليّ.

Bana güvenebilirsiniz.

عليّ أن أساعده.

Ona yardım etmeliyim.

عليّ أن أبدأ.

Başlamalıyım.

لقد أُغميَ عليّ.

Ben bayıldım.

عليّ إيقاظ توم.

Tom'u uyandırmalıyım.

إنها غاضبة عليّ.

O bana deli oluyor.

سدّ عليّ الطريق.

O benim önümü kesti.

حُكِم عليّ بالموت.

Ben ölüme mahkum edildim.

- عليّ الذهاب إلى النوم.
- عليّ أن أخلد إلى النوم.

- Uyumam lazım.
- Ben yatmaya gitmeliyim.
- Yatmak zorundayım.

- عليّ أن أنام.
- عليّ الذهاب إلى النوم.
- لازم أنام.

- Yatmaya gitmek zorundayım.
- Uyumam lazım.

كان عليّ أن أقرّر.

Almam gereken bir karar vardı.

وكان عليّ التعامل معها،

ve onlarla baş etmek zorunda kaldım,

وكان عليّ أن أعرف،

Şunu da bilmeliydim ki

يصعب عليّ تصديق ذلك.

- İnanması güç geldi.
- Ona inanmayı zor buluyorum.

ماذا عليّ أن أحضر؟

Ne getirmem gerekir?

عليّ أن أتصل بتوم.

Tom'u aramalıyım.

سيكون شيئًا عليّ بَرْمَجَتُهُ.

Bu proglamam gereken bir şey olurdu.

عليّ أن أدرس للإمتحان.

Ben test için çalışmalıyım.

ماذا عليّ أن أفعل؟

Ne yapmalıyım?

هذا الحذاء كبير عليّ.

Bu ayakkabılar benim için çok büyük.

عليّ الذهاب إلى النوم.

Uyumam lazım.

كان عليّ أن أحاول.

Denemek zorunda kaldım.

لن يُلقى القبض عليّ.

Yakalanmayacağım.

عليّ أن أدرس اليابانية.

Japonca çalışmak zorundayım.

لست بحاجة للاتصال عليّ.

Bana telefon etmene gerek yok.

عليّ أن آخذ الدواء.

İlaç almak zorundayım.

هذا القميص صغير عليّ.

Bu Tişört benim için çok küçük.

عليّ أن أخبر زوجي.

Kocama söylemek zorundayım.

- ماذا عليّ أن أفعل؟
- ما الذي عليّ فعله؟
- ماذا علي أن أفعل؟

- Ne yapmam gerekiyor?
- Ne yapmalıyım?
- Ne yapıyor olmalıyım?
- Ne yapmak zorundayım?

‫تملي عليّ أن أتراجع بروية.‬

yavaşça uzaklaşmamı söyledi.

‫لكن تغلبت عليّ مشاعري تجاهها.‬

Ama ona karşı olan hislerim üstün geldi.

‫لكن كان عليّ أن أتنفس.‬

Ama nefes almak zorundaydım.

عليّ أن أذهب إلى المسجد.

Camiye gitmek zorundayım.

لم يكن عليّ أكل هذا.

Onu yememeliydim.

- قمت بواجبي.
- قمت بما عليّ.

Görevimi yaptım.

عليّ أن آخذ ساعتي لِتُصْلح.

Saatimi tamir ettirmeliyim.

لم يكن عليّ فعل شيء.

Bir şey yapmak zorunda değildim.

كم مرّة عليّ تكرار ذلك؟

Kaç kere bunu tekrarlamak gerekiyor?

لا أحد سيطلق النّار عليّ.

Kimse bana ateş etmeyecek.

كان عليّ أنْ أتخلّى عن ذلك.

Geri adım atmak zorundaydım.

قال: "بم عليّ إخبارك؟ إنه مقعدي!"

"Siz laftan anlamıyor musunuz? O koltuk benim!"

كان عليّ أن أقبل واقعي الجديد.

yeni gerçekliğimi kabullenmek zorundaydım.

عليّ إرجاع الكتب إلى المكتبة الإثنين.

Pazartesi günü kitapları kütüphaneye geri götürmek zorundayım.

- لا تقلق عليّ.
- لا تقلق علي

Benim hakkımda endişe etmeyin.

عليّ أن أعيد الكتاب قبل السبت.

Kitabı Cumartesiden önce geri vermek zorundayım.

كان عليّ فعل هذا منذ زمن.

Bunu yıllar önce yapmalıydım.

هناك أمور عليّ فعلها في المنزل.

Evde yapacak bazı şeylerim var.

"سامحني." "و ماذا عليّ أن أسامح؟"

"Beni affet." "Affedecek neyim var?"

- ماذا عليّ أن أفعل؟
- ما الذي عليّ فعله؟
- ماذا أفعل الآن؟
- ماذا علي أن أفعل؟

Ne yapmalıyım?

فهو أن التواصل لا يعتمد عليّ فقط.

o da bu ilişkinin sadece bana bağlı olmadığı.

وكان عليّ اتخاذ تدابير إضافية لحماية عائلتي.

ve ailemi korumak için eksta önlemler almam gerekti.

اختنقت تحت ضغط هذه العيون التقييمية عليّ.

Değerlendiren gözlerin baskısı altında tıkandım.

‫وحينها قفز الفهد عليّ وجذبني إلى الأسفل.‬

ve o anda pars üstüme atladı ve beni yere yıktı.

- سأدفع الفاتورة.
- الحساب عليّ.
- أنا سأدفع الحساب.

Hesabı ben ödeyeceğim.

يصعب عليّ جدا أن أفهم هذا الكتاب.

Bu kitap benim anlamam için çok zor.

كان عليّ فعل هذا منذ أشهر خلت.

Bunu aylar önce yapmalıydım.

ملأ الدخان الغرفة حتى صعُب عليّ التنفس.

Oda o kadar duman doluydu ki zorlukla nefes alabildim.

ينبغي أن تفهم أنه عليّ الذهاب الآن.

Şimdi gitmek zorunda olduğumu anlamak zorundasın.

كان عليّ أن انشئ مفهومي الخاص عن الرجولة،

kendi çarpık erkeklik algımı kurmak zorundaydım.

- عليّ أن أشتري واحدة.
- لابد أن اشتري واحدة.

Ben bir tane almalıyım.

منذ أن كذب عليّ ماريو، لم أعد أكلمه.

Mario bana yalan söylediğinden beri artık onunla konuşmuyorum.

لا أصدق أن عليّ أخذ اختبار يوم الأحد!

Pazar günü bir sınava girmek zorunda olduğuma inanamıyorum!

أدركت أنه لا يجب عليّ فقط أن أفعل شيئاً ،

sadece bir şey yapmam gerektiğini değil,

أتمنى لو لم يجب عليّ أن أخبرك هذا، ولكن...

Keşke bunu sana söylemek zorunda olmasam, fakat...

مرفقي يُؤلِمني جدّا. أظن أنّه عليّ الذهاب إلى المستشفى.

Dirseğim çok acıyor. Sanırım hastaneye gitmek zorundayım.

وذلك لا ينطبق فقط عليّ وعلى أصدقائي ممّن يختبرون هذا.

Bunu deneyimleyen sadece ben ve arkadaşlarım değil.

- لا أعرف ماذا أفعل.
- لا أعرف ما الذي عليّ فعله.

- Ne yapacağımı bilmiyorum.
- Ne yapılacağını bilmiyorum.

كان عليّ أن أعرف أنه في لحظة وقوعي في حب الواقع.

Gerçekliğe aşık olduğum o an bilmeliydim ki

كنتُ لأحب كتابة مئات الجمل في تتويبا، لكن، عندي أشياء عليّ عملها.

Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.

- ما الذي عليّ فعله الآن بعد أن سجّلت؟
- ماذا أفعل الآن بعد أن أصبحت عضواً؟

Artık kayıtlı olduğuma göre ne yapmam gerekiyor?

‫أمضى هذا الحيوان ملايين السنين‬ ‫يتعلّم الاختباء ليستحيل إيجاده.‬ ‫كان عليّ أن أتعلّم كيف تبدو آثار الأخطبوط.‬

Bu hayvan, bulunması imkânsız olmayı öğrenmek için milyonlarca yılını harcadı. Ahtapot izlerinin görünüşünü öğrenmem gerekiyordu.