Translation of "Kayıp" in Spanish

0.026 sec.

Examples of using "Kayıp" in a sentence and their spanish translations:

Kayıp yavru.

El cachorro perdido.

Kayıp mısın?

- ¿Te has perdido?
- ¿Estás perdido?

Bagajım kayıp.

Mi equipaje se perdió.

Örneğin, maddi kayıp:

Por ejemplo, pérdida financiera:

Kayıp Balık Nemo

Buscando a Nemo

Kayıp mı oldunuz?

- ¿Te has perdido?
- ¿Os habéis perdido?
- ¿Estás perdido?

Kayıp kişiler misiniz?

- ¿Ustedes están perdidas?
- ¿Ustedes están perdidos?

Hepiniz kayıp mısınız?

¿Os habéis perdido?

Kayıp dilin arayışındayım.

Estoy en búsqueda de la lengua perdida.

Siz kayıp görünüyorsunuz.

Parecen algo perdidos.

Kayıp dolar nerede?

¿Dónde está el dólar que falta?

Düzinelercesi hala kayıp.

Decenas de personas siguen desaparecidas.

Kayıp mı olduk?

¿Estamos perdidos?

Ne kayıp ama!

¡Qué pérdida!

Bir çocuk kayıp.

Hay un niño perdido.

Birkaç kayıp verdik.

Hemos tenido unas cuantas bajas.

Bir çatal kayıp.

Falta un tenedor.

Tom'un bavulu kayıp.

- La maleta de Tom está perdida.
- Falta la valija de Tomás.

Kayıp eşya bürosu nerede?

¿Dónde está "objetos perdidos"?

Kayıp bir bıçak var.

Falta un cuchillo.

Oğlan kayıp anahtarı arıyordu.

El niño estaba buscando la llave perdida.

Polisler kayıp çocuğu aradılar.

La policía buscó al niño perdido.

Üç kişi hâlâ kayıp.

Todavía faltan tres personas.

Kayıp kediyi henüz bulmadık.

- Todavía no encontramos al gatito perdido.
- Todavía no hemos encontrado al gatito perdido.

Kimse kayıp şeyleri toplamaz.

Nadie recoge las cosas perdidas.

Kayıp zamanı yakalamak zorundayız.

Tengo que recuperar el tiempo perdido.

Kaç tane kaşık kayıp?

¿Cuántas cucharas faltan?

- Birisi kayıp.
- Birisi eksik.

Falta alguien.

Kayıp 2,000,000 dolara ulaştı.

La pérdida ascendió a los 2.000.000 $.

Polis kayıp çocuğu aradı.

La policía buscó al niño desaparecido.

Sonunda kayıp anahtarını buldu.

Ella finalmente encontró sus llaves perdidas.

- Kedi kayboldu.
- Kedi kayıp.

El gato desapareció.

Herkes kayıp çocuğu aradı.

Todos buscaron al niño extraviado.

Kayıp kedi henüz bulunmadı.

Todavía no se ha encontrado al gato desaparecido.

Kayıp gençliğim için ağlıyorum.

Lloro por mi juventud perdida.

Cüzdanım ve pasaportum kayıp.

Me faltan el pasaporte y la cartera.

Kayıp için ona pes etmemelisin.

No tienes que darlo por perdido.

Kayıp çocuk için ormanı aradık.

Buscamos en el bosque al niño perdido.

Kim kayıp için sorumluluk alıyor?

¿Quién tomará responsabilidad por la pérdida?

Kayıp anahtar için odayı aradı.

Buscó en el cuarto por la llave perdida.

Erkek kardeşi bir süredir kayıp.

Su hermano lleva un tiempo desaparecido.

O hâlâ kayıp eşya bürosunda.

Sigue en el limbo.

Kayıp bir milyon doları buluyor.

El déficit se eleva a un millón de dólares.

Şans eseri kayıp kamerasını buldu.

Encontró por casualidad la cámara que había perdido.

Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.

Todos buscaron al niño perdido.

Bütün gün kayıp kedisini aradı.

Él rastreó a su gato perdido todo el día.

Kayıp zamanı telafi etmem gerekiyor.

Tengo que recuperar el tiempo perdido.

Kayıp çocuk giysilerinden tespit edildi.

El niño desaparecido fue identificado por su vestimenta.

Onun kayıp olduğunu rapor ettik.

Lo reportamos como perdido.

O, kayıp olarak kabul ediliyor.

- Está considerado como desaparecido.
- Se considera desaparecido.

Geri döndüğümde kayıp arabamı buldum.

Cuando volví, mi auto había desaparecido.

Kayıp anahtarları ararken odayı dağıttı.

Revolvió la habitación buscando las llaves perdidas.

Ve bu, ormanda büyük bir kayıp.

Y eso, en la jungla, es una gran pérdida.

Bir kayıp verdiyseniz veya travma yaşadıysanız,

Cuando has sufrido una pérdida o un trauma,

Yeni aşk ve yeni kayıp olasılıklarına.

a las posibilidades de un nuevo amor, una nueva pérdida.

Ancak bu kayıp buzul havzasından gelen

Pero esta pérdida se puede superar

Görüntüler kayıp oluyor ve yahutta siliniyor

Faltan imágenes o se eliminan

En yakın kayıp eşya bürosu nerede?

¿Dónde está la oficina de objetos perdidos más cercana?

Kayıp çocuk iki gün sonra bulundu.

El niño perdido fue encontrado dos días después.

Tom kayıp çocuğu bulduğu yere şaşırmadı.

No le sorprendió a Tom dónde encontró al niño perdido.

Ben bu adamın kayıp olduğunu düşünüyorum.

- Creo que este hombre se ha perdido.
- Creo que este hombre se ha extraviado.

Tom, kız kardeşinin kayıp olduğunu bildirdi.

Tom informó acerca de la desaparición de su hermana.

- Eksik biri var.
- Kayıp biri var.

Falta alguien.

Aniden cüzdanının kayıp olduğunu fark etti.

- Repentinamente notó que le faltaba su billetera.
- De repente se dio cuenta de que le faltaba la cartera.

Umutsuzluğa kapılma henüz hepsi kayıp değil.

No desesperes, todavía no está todo perdido.

Bavulumun kayıp olduğunu bulmak için uyandım.

Cuando desperté, mi maletín había desaparecido.

Onun erkek kardeşi şimdi bir süredir kayıp.

Su hermano lleva desaparecido bastante tiempo.

O kayıp çocuğa ne olduğunu merak ediyorum.

Me pregunto qué le habrá pasado al niño perdido.

O, kayıp kız hıçkırıklar arasında adını söyledi.

Entre sollozos, esa niña perdida dijo su nombre.

İki yüzden fazla kayıp insan hakkında konuşuluyor.

Se habla de más de doscientas personas desaparecidas.

Tüm bu buzun ve karın üzerinden kayıp geçmeliyim.

Debería saltar sobre toda esta nieve.

Birinci görevimiz enkazı bulmak ve kayıp kargoyu kurtarmak.

La primera misión es encontrar los restos y recuperar la carga perdida.

Kayıp zamanı telâfi etmek için sıkı çalışmak zorundayım.

Tengo que trabajar duro para recuperar el tiempo perdido.

Tren yerine bir uçağa binerek kayıp zamanı telafi edebilirsin.

Puedes recuperar el tiempo perdido cogiendo un avión en vez de un tren.

Kayıp olan balıkçı teknesi güvenli bir şekilde limana döndü.

El barco pesquero que había desaparecido regresó sin ningún percance a su puerto.

Pilot paraşütle güvenli şekilde indi, ama enkaz hâlâ kayıp hâlde.

El piloto logró lanzarse en paracaídas, pero los restos siguen perdidos.

Dün bavulumu bagaj odasına koydum ama şimdi kayıp gibi görünüyor.

Ayer puse mi maleta en la sala de equipajes, pero ahora parece haberse perdido.

Onun ölüm haberiyle ağladı. "Fransa için ve benim için ne büyük bir kayıp".

lloró con la noticia de su muerte. “Qué pérdida para Francia y para mí”.

Kayıp bir adamın karısı onun nerede olduğu hakkında bilgi almak için halka bir duyuru vermiştir.

La esposa de un hombre desaparecido, ha emitido un conmovedor llamamiento al público para obtener información sobre su paradero.

Fillerinin çoğunu kaybederek(büyük ihtimalle biri hariç hepsini) Hannibal için en büyük kayıp bu oluyor Trebia'da.

Perder a la mayoría de sus elefantes ( posiblemente todos menos uno) es la única perdida grave para Hannibal en Trebia.

- Lunaparkta Mary yalnız başına ağlayan bir oğlan buldu ve yumuşak bir sesle "Merhaba yavrum, sorun nedir? Kayıp mı oldun? Seni Kayıp Çocuklar Şubesine götüreyim mi?" dedi.
- Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. "Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?"

- En el parque de diversiones, Mary encontró un niño solo llorando, y le habló suavemente. "Oye, mijito, ¿qué pasa? ¿Estás perdido? ¿Quieres que te lleve al Departamento de Niños Perdidos?
- En el parque de atracciones, Mary encontró a un niño solo llorando, y le dijo amablemente. "Oye, chico, ¿qué te pasa, estás perdido? ¿Quieres que te lleve al centro de niños perdidos?