Translation of "John'u" in Spanish

0.624 sec.

Examples of using "John'u" in a sentence and their spanish translations:

John'u sev.

Con cariño, John.

Kütüphanede John'u gördüm.

He visto a Juan en el biblioteca.

- John'u kaptan olarak seçtik.
- Biz kaptan olarak John'u seçtik.

Elegimos a John como capitán.

Tom bana John'u hatırlatıyor.

Tom me recuerda a John.

Tom Mary'ye John'u hatırlattı.

Tom le recordó a Mary sobre John.

John'u ikna etmek zordur.

Es difícil convencer a John.

John'u memnun etmek kolaydır.

John es fácil de complacer.

Tom, Mary'ye John'u sordu.

- Tom le preguntó a Mary acerca de John.
- Tomás le preguntó a María acerca de Juan.

- Ben 1976 yılından beri John'u tanırım.
- 1976'dan beri John'u tanıyorum.

Lo conozco a Juan desde 1976.

Tom Mary'nin John'u yenebileceğini düşündü.

Tom creyó que Mary podría derrotar a John.

Tom, Mary'nin John'u aramasını istedi.

Tom quería que Mary buscase a John.

Tom Mary'nin John'u sevdiğini biliyor.

Tom sabe que Mary ama a John.

Tom Mary'nin John'u sevdiğini biliyordu.

Tom sabía que Mary amaba a John.

Tom Mary'nin John'u öptüğünü gördü.

Tom vio a Mary besar a John.

Tom Mary ve John'u izliyordu.

Tom estaba observando a Mary y a John.

Tom Mary'nin John'u seveceğini düşündü.

Tom pensó que a Mary le gustaría John.

Tom Mary'nin John'u seveceğini biliyordu.

Tom sabía que a Mary le gustaría John.

Tom Mary'nin John'u sevmeyeceğini düşündü.

Tom pensaba que Mary no amaba a John.

Tom ve Mary John'u beklemedi.

Tom y Mary no esperaron a John.

John'u kaptan olması için seçtik.

- Elegimos a John como capitán.
- Elegimos a John como capitán del equipo.

Tom ve Mary John'u izlediler.

Tom y Mary siguieron a John.

Tom Mary'nin John'u öptüğünü biliyordu.

Tom supo que Mary había besado a John.

Tom ve Mary, John'u arıyorlar.

Tom y Mary andan buscando a John.

Tom ve Mary John'u bağladı.

Tom y Mary ataron a John.

Tom Mary'nin John'u tanıdığını düşündü.

Tom creía que Mary conocía a John.

Onlar John'u takımın kaptanı seçti.

Eligieron a John como capitán del equipo.

Tom Mary'ye John'u beklememesini söyledi.

Tom le dijo a Mary que no esperara a John.

Tom, Mary ile John'u tartışırlarken gördü.

Tom vio a Mary y John discutiendo.

Tom ve Mary'nin John'u öldüreceğini düşündüm.

Pensé que Tom y María matarían a John.

Tom ve Mary, John'u sakinleştirmeye çalışıyorlar.

Tom y Mary están intentando calmar a John.

Tom Mary'ye John'u görüp görmediğini sordu.

Tom le preguntó a Mary si había visto a John.

Tom Mary'nin John'u tehdit ettiğini biliyordu.

Tom sabía que Mary había amenazado a John.

John'u beklerken Tom ve Mary'yi gördüm.

Vi a Tom y a Mary cuando estaba esperando a John.

Tom ve Mary, John'u evlat edindiler.

Tom y Mary adoptaron a John.

Tom Mary'ye yıllarca John'u görmediğini söyledi.

Tom le dijo a Mary que no había visto a John durante años.

Tom Mary'ye John'u tanıyıp tanımadığını sordu.

Tom le preguntó a Mary si conocía a John.

Tom, Mary'nin John'u öptüğünü gördüğünde üzgündü.

Tom se molestó cuando vio a Mary besar a John.

Tom, Mary'nin John'u öptüğünü gördüğünde sinirlendi.

Tom se enfadó cuando vio a Mary besar a John.

Ben her zaman, John'u Paul ile karıştırıyorum.

Siempre confundo a John con Paul.

John'u çoğunlukla ikiz erkek kardeşi ile karıştırıyorum.

A menudo confundo a John con su hermano gemelo.

Tom hem Mary'yi hem de John'u sevmiyordu.

A Tom no le gustaban ni Mary ni John.

Tom Mary'nin John'u öptüğünü gördüğünde şaşırmış görünüyordu.

Tom parecía sorprendido de ver a Mary besando a John.

Mary çocuklarını başıboş bıraktığı için John'u suçladı.

Mary culpó a Jack por dejar sus niños desatendidos.

Tom John'u tanımadığını söylediğinde Mary'ye yalan söyledi.

- Tom le mintió a María cuando dijo que no conocía a John.
- Tom mintió a Mary al decirle que no conocía a John.

Tom ve Mary John'u düğünlerine davet etmediler.

Tom y Mary no invitaron a John a su casamiento.

John'u beklerken Tom ve Mary ile konuştum.

Hablé con Tom y Mary mientras estaba esperando a John.

Tom Mary'den John'u bulmasına yardım etmesini istedi.

Tom pidió a Mary que le ayudase a encontrar a John.

Tom Mary'ye John'u Alice ile gördüğünü söyledi.

Tom le dijo a Mary que había visto a John con Alice.

Belki Tom gerçekten Mary'nin John'u öptüğünü gördü.

Es posible que Tom sí que viera a Mary besar a John.

Tom ve Mary John'u yalnız bırakarak çıktılar.

Tom y Mary se fueron, dejando a John solo.

Tom ve Mary John'u izlemeye karar verdi.

Tom y Mary decidieron seguir a John.

Tom ve Mary'nin ikisi de John'u tanıyor.

Ambos, Tom y Mary, conocen a John.

Tom Mary'nin John'u öptüğünü gördüğünde şok oldu.

Tom se quedó conmocionado cuando vio a Mary besar a John.

Tom Mary'ye ocak ayında John'u gördüğünü söyledi.

Tom le dijo a Mary que él había visto a John en enero.

Tom hem Mary'yi hem de John'u tanır.

Tom conoce tanto a Mary como a John.

Tom ve Mary John'u öldürme girişiminde bulundular.

Tom y Mary intentaron matar a John.

Tom Mary'nin John'u öptüğünü gördüğünde kendini kontrol edemedi.

Tomás no se pudo controlar al ver a María besando a Juan.

Tom ve Mary John'u yalnız bırakarak odadan çıktılar.

Tom y Mary se marcharon de la habitación, dejando a John solo.

Tom Mary ve John'u yalnız bırakarak yola çıktı.

Tom se marchó, dejando a Mary y John solos.

Tom John'u ziyaret etmek için Boston'a gitmemizi istiyor.

Tom quiere que vayamos a Boston para visitar a John.

Tom, Mary'nin John'u öldürmekle tehdit ettiğini duyduğunu söyledi.

Tom dijo que oyó a Mary amenazar con matar a John.

Hem Tom hem de Mary John'u çok sevmiyor.

Ni a Tom ni a Mary les gusta demasiado John.

Tom ve Mary John'u evlatlık almaya karar verdi.

Tom y Mary decidieron adoptar a John.

Tom, Mary'nin John'u arabayla havaalanına götürmesini rica etti.

Tom le pidió a Mary que llevara a John al aeropuerto.

Tom Mary'yi John'u işe alması için ikna etti.

Tom convenció a Mary de emplear a John.

Mary, "işe yaramadı." diye düşündü ve John'u aramaya gitti.

"No funcionó" pensó Mary, y fue a llamarle a John.

Tom Mary'nin John'u görmek için Boston'a gitmek istediğini düşündü.

Tom pensó que Mary quería ir a Boston para ver a John.

Tom Mary'yi John'u partiye davet etmesi için ikna etti.

Tom convenció a Mary para que invitase a John a la fiesta.

Tom bir an için Mary ve John'u yalnız bıraktı.

Tom dejó solos a Mary y John momentáneamente.

John'un komşusu John'u uyuşturucu satarken görünce, onu ihbar etti.

Cuando la vecina de John lo vio vendiendo drogas, lo denunció.

Tom Mary'ye John'u en son ne zaman gördüğünü sordu.

Tom le preguntó a Mary cuándo fue la última vez que había visto a John.

Ben her zaman John'u ve onun ikiz erkek kardeşini karıştırırım.

Siempre confundo a John con su hermano gemelo.

Tom hafta için John'u ve Mary'yi ziyarete gitmenin eğlenceli olacağını düşünüyordu.

Tom pensó que sería entretenido ir a visitar a John y a Mary por el fin de semana.

Tom ve Mary her ikisi de John'u aynı zamanda fark etti.

Ambos, Tom y Mary, se percataron de John al mismo tiempo.

- Tom Mary'nin neden John'u tokatladığını biliyordu.
- Tom Mary'nin John'a neden tokat attığını biliyordu.

Tom supo por qué Mary abofeteó a John.

Tom Mary'ye John'u yardım etmesi için ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcamamasını söyledi.

Tom le dijo a Mary que no perdiese su tiempo intentando convencer a John de que ayudara.

Tom Mary'yi seviyor fakat Mary John'u seviyor. İşleri daha ilginç hale getiren, John Alice'i seviyor fakat Alice Tom'u seviyor.

A Tomás le gusta María, pero a María le gusta Juan. Para hacer las cosas aún más interesantes, a Juan le gusta Alicia, pero a Alicia le gusta Tomás.