Translation of "Eşit" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Eşit" in a sentence and their spanish translations:

Eşit işe eşit ücret.

Mismo salario por el mismo trabajo.

Kumu eşit dağıtın.

Extienda usted la arena por igual.

Eşit Haklar Tasarısı destekçisiydim.

Apoyaba la enmienda de derechos igualitarios.

Eşit üye ülkeler olarak,

como países miembros igualitarios,

İki dağ eşit yüksekliktedir.

Las dos montañas son de igual altura.

3 eşit parçaya bölüyor.

Tres partes iguales

Senin durumun benimkiyle eşit.

Tu situación es igual a la mía.

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

- Toda persona tiene derecho, sin discriminación alguna, a igual salario por trabajo igual.
- Todos, sin distinción, tienen el derecho de obtener el mismo sueldo por un mismo trabajo.

Eşit bir hak olması gerektiğine

que la educación debería otorgar igualdad de oportunidades,

Bizim zamanımız ışık hızına eşit

Nuestro tiempo es igual a la velocidad de la luz.

İnsanlar eşit doğar diyebilir miyiz?

¿Se puede decir que todas las personas son iguales al nacer?

Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

Tienen que repartir el pastel en partes iguales.

Bütün insanların eşit hakları vardır.

Todos los hombres tienen los mismos derechos.

[ Her çocuk eşit hakları hak eder.

[Todo niño merece las mismas oportunidades.]

Ama şu an eşit olmadığımızı söylediğimizde

cuando les decimos que tal vez, tal vez tengamos igualdad,

4 yüzeyin toplamı yüksekliğin karesine eşit

La suma de 4 superficies es igual al cuadrado de la altura.

Adamın IQ seviyesi ile yaşı eşit

El nivel de coeficiente intelectual del hombre es igual a la edad

Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.

La propiedad fue dividida equitativamente entre los herederos.

Bu doğruyu yirmi eşit parçaya bölünüz.

Divida este segmento en veinte partes iguales.

Sana bir dolar ödersem, eşit oluruz.

Si te pago un dólar, estaremos en paz.

Tom pastayı üç eşit parçaya böldü.

Tom partió la torta en tres partes iguales.

Tom tüm insanların eşit yaratıldığına inanıyor.

Tom cree que todos los hombres son creados iguales.

Yasa tüm insanların eşit olduğunu söylüyor.

- La ley dice que todos los hombres son iguales.
- La ley establece que todos los hombres son iguales.

Bir kare dört eşit kenara sahiptir.

Un cuadrado tiene cuatro lados iguales.

Fırsat eşitliği mutlaka eşit sonuçlar sağlar mı?

¿La igualdad de oportunidades debe equipararse a la igualdad de resultados?

Ödülü kim kazanacak? Her hayvan eşit doğmaz.

¿Cuál ganará el premio? No todos los animales son iguales.

Başkaları için de eşit fırsatlar yaratarak büyürler.

Y crezcan creando oportunidades iguales para otros.

İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.

Juntas, las edades de los dos niños equivalían a la edad de su padre.

Bir demokraside bütün vatandaşların eşit hakları vardır.

En una democracia, todos los ciudadanos tienen los mismos derechos.

Erkeklerle eşit olmaya çalışan kadınlar hırstan yoksundur.

A las mujeres que pretenden ser iguales a los hombres les falta ambición.

Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.

Partir una tarta en partes iguales es bastante complicado.

Hayatı herkes için eşit derecede zorlayıcı yapmak için

Tecnología que ayuda y asiste a aquellos de nosotros con alteraciones neurológicas

Harika bir seçimdi. Sürünmek, ağırlığınızın eşit dağılmasını sağlar

Fue una gran elección. Arrastrarse reparte mejor el peso

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

Mientras estas dos alas no sean equivalentes en fuerza,

Benim acım seninkine eşit. Ordumdaki en seçkin generali

Mi dolor es igual al tuyo. Perdí al general más distinguido de mi ejército

Herkesi eşit bir şekilde aydınlatmak için her gün doğuyor.

que sale cada dia para brillar sobre todos de la misma manera

Çünkü her çocuk eğitim için eşit hakkı hak eder.

Porque cada niño merece igualdad de oportunidades en educación.

Eşit alanlara sahip değiliz ve bu hep böyle oldu.

No hay igualdad de oportunidades, nunca las ha habido.

Bu, tüm dünyadaki yolculukların 3'te 2'sine eşit.

Eso es dos tercios de todos los viajes realizados en todo el mundo.

Ve eşit şekilde çizgiler çekildiğinde İsa resmin tam ortasında

Y cuando las líneas se dibujan igualmente, Jesús está justo en el medio de la imagen.

Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.

- Dividiremos la gran extensión del terreno familiar alícuotamente entre nuestros hijos.
- Dividiremos equitativamente la gran extensión de terreno familiar entre nuestros hijos.
- Segregaremos la amplia extensión de terreno de la familia en partes iguales entre nuestros hijos.

Her eylem için eşit ve karşıt bir tepki vardır.

Para toda acción hay una reacción opuesta e igual.

Eşit alan haritası olarak bilinen Gall-Peters projeksiyonunu kullanabilirsiniz.

que se denomina mapa de áreas iguales.

O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.

Él creyó que los negros podían ganar su lucha por derechos iguales sin violencia.

Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.

Un entero es natural si, y solo si, es mayor o igual a 0.

Esperanto ile diğer ülkelerden gelen insanlarla eşit olarak iletişim kurabilirsiniz.

Con el esperanto te puedes comunicar en igualdad con gente de otros países.

Maduro; resmi döviz kurunu '1 Amerikan doları 10 bolivar'a eşit' olarak sabitledi

Maduro fijó la tasa oficial de cambio a 10 bolívares por dólar (USD)

Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.

Tanto elijas a Leones o Tigres para ganar, el resultado será el lanzamiento de una moneda, porque ambos equipos son igualmente fuertes.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos y, dotados como están de razón y conciencia, deben comportarse fraternalmente los unos con los otros.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.

Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos y, dotados como están de razón y conciencia, deben comportarse fraternalmente los unos con los otros.

Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

- Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos y, dotados como están de razón y conciencia, deben comportarse fraternalmente los unos con los otros.
- Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos. Ellos son dotados de razón y consciencia, y deben actuar el uno con el otro en espíritu de hermandad.

Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.

Todos los seres humanos nacen libres e iguales en dignidad y derechos y, dotados como están de razón y conciencia, deben comportarse fraternalmente los unos con los otros.

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.

Dios no es un ser limitado que se sienta solo en un trono de oro en las nubes. Dios es la conciencia pura y está dentro de todo. Entendiendo esta verdad, aprende a aceptar y amar a todos por igual.

Halkın iradesi kamu otoritesinin esasıdır; bu irade, gizli şekilde veya serbestliği sağlayacak muadil bir usul ile cereyan edecek, genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak olan devri ve dürüst seçimlerle ifade edilir.

La voluntad del pueblo es la base de la autoridad del poder público; esta voluntad se expresará mediante elecciones auténticas que habrán de celebrarse periódicamente, por sufragio universal e igual y por voto secreto u otro procedimiento equivalente que garantice la libertad del voto.

Diğer insanlar tarafından nefret edilmekten korktuğunu söylüyorsun fakat bizzat senin de hoşlanmadığın bazı insanlar vardır, değil mi? Rakamsal olarak konuşursak, senin hoşlanmadığın ve senden hoşlanmayan eşit sayıda insan vardır. Birisiyle ilgili nefretinden vazgeçsen, başka biri de senden nefret etmekten vazgeçecektir demiyorum; bu sadece sen birinden nefret edersen, o zaman başka biri de senden nefret eder gerçeğini değiştiremezsin anlamına gelir. Sadece vazgeçip ve o gerçeği kabul edersen hayat çok daha kolay olacaktır.

Dices que te da miedo no gustar a otras personas, pero hay personas que a ti tampoco te gustan, ¿no es cierto? Aritméticamente, hay el mismo número de personas que no te gustan que personas a las que no les gustas. No digo que si alguien te deja de caer mal, a otra persona también dejarás de caerle mal; sino que no puedes cambiar el hecho de que si alguien te cae mal, entonces a otra persona tampoco le vas a caer bien. Tu vida irá mucho mejor si simplemente lo dejas correr y aceptas esta verdad.