Translation of "Düşünmüyordu" in Russian

0.006 sec.

Examples of using "Düşünmüyordu" in a sentence and their russian translations:

Tom onu düşünmüyordu.

Том не подумал об этом.

Tom bunun olacağını düşünmüyordu.

Том не думал, что это случится.

Tom, Mary hakkında düşünmüyordu.

Том не думал о Мэри.

Tom geri çekilmeyi düşünmüyordu.

Том не планировал отступать.

Tom onun komik olduğunu düşünmüyordu.

Тому это не показалось смешным.

Onların korumasına ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.

Он не считал, что нуждается в их защите.

Tom bir suç işlediğini düşünmüyordu.

- Том не думал, что совершает преступление.
- Том не считал, что совершает преступление.

Tom bunun adil olduğunu düşünmüyordu.

Том не думал, что это справедливо.

Tom, Mary'nin yorgun olduğunu düşünmüyordu.

Том не подумал, что Мэри устала.

Tom Mary'nin hazır olduğunu düşünmüyordu.

Том не думал, что Мэри готова.

Tom, Mary'nin burada olduğunu düşünmüyordu.

Том не думал, что Мэри здесь.

Tom Mary'nin meşgul olduğunu düşünmüyordu.

Том не думал, что Мэри занята.

Tom Mary'nin utangaç olduğunu düşünmüyordu.

Том не думал, что Мэри застенчивая.

Tom bir korumaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.

Том не думал, что ему нужен телохранитель.

Herkes onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyordu.

Не все считали её великой актрисой.

Tom hesabı ödemek için cüzdanında yeterli parası olduğunu düşünmüyordu.

Том знал, что у него недостаточно денег для оплаты счета.

- Tom, Mary'nin onu dinlediğini düşünmemişti.
- Tom Mary'nin onu duyduğunu düşünmüyordu.

Том не думал, что Мэри его слышит.

Tom'un avukatı jürinin Mary'nin güvenilebilir bir tanık olduğunu düşüneceğini düşünmüyordu.

Адвокат Тома не думал, что суд присяжных посчитает Мэри надежным свидетелем.

O ona sigara içmeyi azaltmasını tavsiye etti fakat o yapabileceğini düşünmüyordu.

Она рекомендовала ему курить поменьше, но он не думал, что смог бы.

Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.

Тому не казалось, что у него был шанс преуспеть в этом, но по крайней мере он дал себе шанс.