Translation of "Için" in Polish

0.016 sec.

Examples of using "Için" in a sentence and their polish translations:

O için için ağladı.

Gorzko płakała.

Yaşamak için yemelisin.Yemek için yaşamamalısın.

Musisz jeść, by żyć, a nie żyć, by jeść.

Yanmamak için,

aby się nie poparzyć,

Hayvanlar için de insanlar için de,

Zarówno dla zwierząt jak i ludzi,

- Senin için geldim.
- Sizin için geldim.

To po ciebie przyszedłem.

- Benim için önemlidir.
- Benim için önemli.

Dla mnie jest to ważne.

- Yorumlarınız için teşekkürler.
- Yorumların için teşekkürler.

Dziękuję za komentarze.

- Bu sizin için.
- Bu senin için.

To dla ciebie.

Sağ kalmak için, yaşamak için mücadele ediyoruz.

By przetrwać, musimy walczyć.

- Benim için önemlidir.
- Bu benim için önemli.

Dla mnie jest to ważne.

Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.

Lubię uprawiać sport dla zabawy, nie dla współzawodnictwa.

Burası için mi, yoksa götürmek için mi?

Na miejscu czy na wynos?

- Biletler için teşekkür ederim.
- Biletler için teşekkürler!

Dzięki za bilety!

Bozuk olduğu için telefonumuzu onarım için götürüyorum.

Ponieważ nasz telefon nie działa, oddam go do naprawy.

- Bunun için seni suçlamam.
- Bunun için sizi suçlamam.
- Bunun için seni suçlamıyorum.

Nie winię cię za to.

Onun için endişeliydim

Ja się o niego martwiłem,

Insanlığın gelişmesi için

Żeby ludzie stali się lepsi,

Alınmak için hazırız.

Jesteśmy gotowi do ewakuacji.

Alınmak için hazırız!

Gotowy do ewakuacji!

Dışlamak için hariç,

chyba że w celu defekacji.

Sonra unutmamak için.

i nie zapomnieć ich.

Sağlığımızı korumak için

by lepiej chronić zdrowie

Nedenini anlamak için

Aby zrozumieć dlaczego,

Bunu göstermek için

Żeby to zilustrować,

özellikle benim için.

zwłaszcza dla mnie.

Bizim için harika.

Mamy szczęście, prawda?

Mimari topluluklar için

Architektura jest sztuką

Kendilerini korumak için

zaczęły organizować grupy samoobrony

Donmuş olduğu için

A skoro jest zastygła, to z czasem

Uruguaylılar için çalışmalısınız,

Powinieneś pracować dla Urugwajczyków,

Benim için kişisel

które biorę bardzo do siebie.

Hayat için minnettarım,

jestem niesamowicie wdzięczna za życie,

Ne için bekliyorsun?

Na co czekasz?

Mektup benim için.

Ten list jest do mnie.

Yemek için teşekkürler.

Dzięki za jedzenie.

Bugün için yeterlidir.

- Starczy na dziś.
- Na dziś wystarczy.
- Dość na dziś.

Uğradığın için teşekkürler.

Dziękuję, że przyszedłeś.

Güvenliğin için endişeli.

Ona martwi się o twoje bezpieczeństwo.

Sağlığın için endişeliyim.

Martwię się twoim zdrowiem.

Karışıklık için üzgünüm.

Przepraszam za bałagan.

Bunlar kim için?

Dla kogo są te?

Sizin için çalışamam.

Nie mogę dla ciebie pracować.

Onlar için endişeleniyorum.

Martwię się o nich.

Cevap için teşekkürler.

Dziękuję za odpowiedź.

Rahatsızlık için üzgünüz.

Przepraszamy za niedogodności.

Bunlar Tom için.

To jest dla Toma.

Tom için hazırdım.

Byłam gotowa na Toma.

Ziyaretiniz için teşekkürler.

Dziękuję Ci za wizytę.

Tom için yazacağım.

Napiszę do Toma.

Senin için bekleyeceğim.

Poczekam na ciebie.

Açıklaman için teşekkürler.

- Dziękuję za wyjaśnienie.
- Dziękuję, że mi to wyjaśniłeś.

Başkanlık için uygundur.

On spełnia warunki na prezydenta.

O senin için.

To dla ciebie.

Bunun için hazırım.

Jestem na to przygotowana.

Hayatı için savaşıyor.

On walczy o swoje życie.

İş için Osaka'daydım.

Byłem w Osace w interesach.

Sanat için sanat.

Sztuka dla sztuki.

Bu senin için.

To jest twoje.

Bu onun için.

- To jest dla niej.
- To dla niej.

Bilgi için teşekkürler.

Dzięki za informację.

Kaybın için üzülüyoruz.

Przykro mi z powodu Twojej straty.

Yardımın için minnettarım.

Jestem wdzięczny za twoją pomoc.

O, Tom için.

To jest dla Toma.

Yardım için ara.

Wezwij pomoc.

Kendin için düşün.

- Myśl samodzielnie.
- Myśl za siebie.

Bu Tom için.

To jest dla Toma.

Teşvik için teşekkürler.

Dzięki za zachętę.

Onlar için çalışırdım.

Kiedyś dla nich pracowałem.

Onun için çalışıyorum.

Pracuję dla niego.

Bu onlar için.

- To jest dla nich.
- To dla nich.

Senin için ödemeyeceğim.

Nie zapłacę za ciebie.

Benim için özelsin.

Jesteś dla mnie wyjątkowy.

Kamera için gülümse.

Uśmiechnij się do aparatu.

Bu ne için?

- Po co to jest?
- Do czego to jest?

Noel için sabırsızlanıyorum.

Czekam na Święta.

Bunun için hazırdım.

- Byłem na to przygotowany.
- Byłem na to gotowy.

Kaç gecelik için?

Na ile nocy?

Desteğin için minnettarız.

- Jesteśmy wdzięczne za twoją pomoc.
- Jesteśmy wdzięczne za waszą pomoc.
- Jesteśmy wdzięczni za waszą pomoc.
- Jesteśmy wdzięczni za twoją pomoc.

Senin için geldim.

To po ciebie przyszedłem.

Yiyin ve için.

Jedzcie i pijcie.

Araba alabilmek için mi, borçlarınızı ödeyebilmek için mi

Czy to samochód, spłata kredytu

Pekâlâ, bunun için hazırlanalım. Atlamak için hazır olun.

Okej, przygotujmy się. Przygotujmy się do skoku.

- Buraya ne için geldiniz?
- Ne için buraya geldiniz?

Po co tu przyszedłeś?

Bir dergi erkekler için ve diğeri kızlar için.

Jedno z czasopism jest dla chłopców, drugie - dla dziewcząt.

Birçok insan günümüz için değil gelecek için yaşıyor.

Wielu ludzi żyje przyszłością, nie teraźniejszością.

- Bunu para için yapmıyorum.
- Bunu parası için yapmıyorum.

- Nie robię tego dla pieniędzy.
- Nie robię tego za pieniądze.

- Tom, Mary için çalışıyor.
- Tom, Mary için çalışır.

Tom pracuje dla Mary.

Burada yemek için mi yoksa çıkarmak için mi?

Na miejscu czy na wynos?

- Geç kaldığım için beni bağışlayın.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Geç kaldığım için beni affedin.

Wybacz spóźnienie.

Bu orangutanlar için yeterince iyiyse benim için de iyidir.

Jeśli to wystarczy orangutanom, wystarczy i mnie.

- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Geç kaldığım için özür dilerim.

Przepraszam za spóźnienie.

Su balık için neyse, hava da insan için odur.

Powietrze jest dla człowieka tym, czym woda dla ryby.

- O, kim için çalışır?
- Kimin için çalışıyor?
- Kime çalışıyor?

Dla kogo on pracuje?

Senin için iyi olan şey benim için de iyidir.

Co jest dobre dla ciebie, jest dobre dla mnie.

Lambaya açmak için bir, kapatmak için iki kez dokunun.

Dotknij raz podstawy lampy, aby ją włączyć i drugi raz, aby wyłączyć.

- Onu kendim için görmeliyim.
- Omu kendim için görmem gerekiyor.

Muszę zobaczyć to na własne oczy.