Translation of "şeye" in Korean

0.005 sec.

Examples of using "şeye" in a sentence and their korean translations:

Bunun bir şeye

어떤 상관인지,

Bir şeye benzetecek olursam,

은유적으로 말하면,

Kendimizi tamamen bir şeye vermeyi

전적으로 무언가에 몰두하여

Başka bir şeye odaklanmalarını istedik.

의도적으로 일부러 더 집중해 달라고 부탁하였습니다.

Yalnızca şu iki şeye ihtiyacımız var:

PTSD 치료 시 필요한 건,

Hem de yaşadığı onca şeye rağmen.

유니크가 겪었던 모든 일을 생각하면 더욱 그랬습니다.

Sizi zor bir şeye davet ediyorum.

제가 도전 과제를 하나 드리죠.

Bunları nasıl tek bir şeye indirgeyebilirsiniz?

어떻게 하나로 융화될 수가 있죠?

şu anda oldukça nadir bir şeye bakıyorsunuz.

지금 여러분앞에 서있는 저는 꽤 보기 드문 사람입니다.

Bir şey yaratmak, bir şeye başlamak istiyorsanız,

제가 이야기 할 것은 여러분이 뭔가를 만들고 싶고

Bana koruma sağlayacak bir şeye ihtiyacım olacak.

피난처로 삼을 곳을 찾아야겠습니다

En çok yapılacak şeye sahip olan biziz.

할 일이 가장 많습니다.

Fakat işe doğru şeye odaklanarak başlamamız lazım.

단, 초점을 제대로 잡고 시작해야 해요.

Bunun, benim üç sessiz devrim dediğim şeye

그리고 제가 말씀 드릴 수 있는 건,

Bu problemi imkansızdan çözülebilir bir şeye dönüştürürüz.

해결불가능한 문제가 풀수 있는 문제로 바뀝니다.

Kostümüyle birlikte bambaşka bir şeye dönüşmesine benziyordu.

그리곤 그와 외골격이 합쳐져 어떤 특별한 무엇이 되었죠.

Ama okumak için birçok şeye erişimim var,

저는 할 수 있는 일이 많고

Bir şeye doğrudan bakıp onu tamamen gözden kaçırabilirsiniz

여러분은 무언가를 정확히 보면서도 완전히 못 볼 수 있습니다.

Aramızda bir bağ yaratan bir şeye ilham veren,

그들에게 영감을 불어 넣고 서로를 연결해주며

En acı dolu olanları komik bir şeye dönüştürebileceklerini

가장 고통스러운 것도 웃을 수 있는 것으로 바꾸어

Birini argümanlarla, sebeplerle bir şeye ikna etmeye çalıştıysanız

누군가에게 뭔가 설득시키려고

Ben bile sistemin benim hakkımda inandığı şeye inanırken

저는 시스템이 저를 어떻게 생각하는지를 바꾸지 못했습니다.

Ama umudu iptal etmek, inandığımız her şeye aykırıydı.

하지만 희망을 버리는 것은 우리가 믿는 모든 것에 반하는 거였죠.

Uzaktan sensörlü verilerin ötesinde bir şeye ihtiyacımız var:

원격 센서가 수집한 자료 이상의 것이 필요합니다.

Öyleyse her şeye neden olan ilk olayı destekliyorsunuz.

국가의 폭력에 반응하는 시민들의 폭력을 더 나쁘게 생각하나요?

Başarının tarifi için değerlendirdiğimiz hiçbir şeye sahip değillerdi.

우리가 보는 성공 공식이라고 생각되는 비슷한 것도 갖고 있지 못 했습니다.

Bu, bir şeye başlamayı çok daha kolay hale getirecek

이 방법은 일을 훨씬 쉽게 시작할 수 있도록 도와주고

Belki de kelimeleri her şeye rağmen öfke dolu değildi.

어쩌면 그는 화가 나서 말한 것이 아니었을 수도 있고

Rusya'nın dayanıklılığı, sahip olduğu her şeye benzemiyor hiç karşılaşmadım.

러시아의 회복력은 그가 이전에 부딪혔던 그 어떤 것과도 달랐다.

O an sıra dışı bir şeye şahit olduğumu bilmiyordum.

‎그때는 몰랐지만 ‎진귀한 광경을 목격한 거죠