Translation of "Yalnızca" in Korean

0.014 sec.

Examples of using "Yalnızca" in a sentence and their korean translations:

Yalnızca örnekleme adına

오로지 예를 들어보자면,

Basitçe, nüfusumuz yalnızca büyümüyor,

간단히 말해서 전세계 인구가 커질 뿐 아니라

"Yalnızca bir kere" kuralı,

원스 온리는 꽤 강력한 규칙이어서,

Şirket yalnızca yoğurttan değil,

그래서 이 폐업은 요구르트만 그만 만드는 게 아니라

Yalnızca 146 milyon dolar.

고작 1억 4,600만 달러에 불과해요.

Bu yalnızca finansal açı.

하지만 이건 오로지 재무적 관점인 것이죠?

Ancak yalnızca sabit değil.

그렇다고 이게 그냥 가만히 있는 게 아닙니다.

Yalnızca bu da değil.

그 뿐만 아니라

"yalnızca bir kere" olarak adlandırılıyor.

"원스 온리(딱 한 번)"입니다.

Son 30 yılda yalnızca ABD'de

지난 30년에 걸쳐서 미국에서는

Yorgun olan yalnızca ben değilim.

저만 지친 게 아니에요

Yalnızca Dünya ve Ay ikizlerdir.

오직 지구와 달만이 쌍둥이죠.

Cesur olan yalnızca siz değilsiniz.

본인만 용기를 낸 게 아니에요.

Yalnızca insanların duyum düzeyine indirgiyorum

저는 단지 그 음을 인간이 들을 수 있는 범위로 가져오는 것 뿐이죠.

Çizimler yalnızca görsellerin iletişimi sağlamıyor,

그림은 단순히 이미지로 의사소통하는 것이 아니라

Bu yalnızca bir tesadüf değil.

이것은 단순한 우연의 일치는 아닙니다.

Yalnızca söylemekten çok daha güçlü.

단순히 말을 하는 이상의 강력한 도구입니다

Yalnızca akademiden değil ayrıca hastalardan

학계에서 온 반응 뿐 아니라 환자분들께서 보내 주신 반응,

Yalnızca ilk yıkamada 700,000 tane.

첫 세탁만으로도 70만개 이상이 넘게 빠졌습니다

Çevrenizdeki insanların yalnızca iş arkadaşı,

여러분 주변에 있는 사람들을 알아차리기 시작할 거예요.

Yeni ekonomi, yalnızca beş kural öneriyor.

새로운 경제학 이론은 실용적인 다섯가지 원칙을 제시합니다.

Yalnızca Hindistan'da yılda 5.000 ölümden sorumlu.

인도에서만 한 해에 5천 명 정도가 사망하죠

Yalnızca şu iki şeye ihtiyacımız var:

PTSD 치료 시 필요한 건,

Bir natüralistin yalnızca doğada özgür olmasıdır.

자연주의자가 자연에서 자유로움을 느낀 순간이며

Buranın yalnızca eski bir fabrika olmamasıydı.

이게 그냥 오래된 공장이 아니라는 거였어요.

Ne yaptığımızı düşünürken yalnızca bunu hatırlayın.

어떤 상황이든, 꼭 기억하세요.

Amaç yalnızca bir soruya yanıt bulmak:

다음 질문에 답을 내기 위해서요

Yalnızca popülasyonlarının sağlıklı olmasıyla devam edebilir,

그 개체들이 건강할 때만 유효합니다.

Ama atmosferde kalan karbondioksit yoğunluğu yalnızca

하지만 대기권에 있는 이산화탄소의 농도는

Yalnızca işlerinden değil, yaşamlarından da memnunlar.

단지 직장에 만족하는 것만이 아니라, 그들의 삶에도 말이에요.

Artık yalnızca bilgisayar bilimleri mühendisi olmayacaktım.

단순히 컴퓨터 공학자가 되기 보다는

Bu yalnızca erkeklerin kadınlar üzerindeki casusluğu değildi.

이것은 단순히 남자가 여자를 감시하는 사건이 아니였던 거죠.

İşte orada! Yorgun olan yalnızca ben değilim.

저기 있네요 저만 지친 게 아니에요

Günümüzde yalnızca yüzlerce insan spor spikeri olabiliyor.

수 백명의 사람들만이 운동경기 중계자가 될 수 있는 오늘날

Mayıs 1968'den yalnızca birkaç yıl sonraydı.

68년 5월 혁명이 지나고 몇년 되지 않았을 때였죠.

Avrupalıların yalnızca %15'i okuma yazma biliyordu.

유럽인 중에 읽고 쓰기가 가능한 사람은 15%를 넘지 않았습니다.

Bunun yalnızca %0,05'i sanat için ayrılsa

단지 0.05%를 예술에 할당할 경우,

İş birliğinin amacı, yalnızca hissedarları zengin etmek değildir.

회사가 단지 주주들의 배를 불리기 위해 있는 것이 아니라는 것입니다.

Bu türlerden yalnızca birine bir şey olsa bile

만약 그 식물종들 중 단 하나라도 문제가 발생한다면,

Batı medenıyeti ise yalnızca birkaç saniye yaşamış olurdu.

서구 문명은 불과 몇 초간 존재했고

Bu dillerin hiçbirinde "güzel" yalnızca "güzel" demek değildir.

어떤 언어에서도 "beautiful"이 "미"만 뜻하는 경우는 없죠.

Ama bu yalnızca, hepimiz ciddiye alırsa işe yarar.

그러나 그것은 우리 각자가 그것을 복용하는 경우에만 작동합니다 진지하게.

Yalnızca size değil çevrenizdeki insanlara da yardım eder.

여러분 주변으로 사람들을 끌어모을 때 이외에도 많은 곳에 도움을 주거든요.

Ve bizim bu konu üzerine olacak çalışmalarımızın yalnızca başı.

이것은 이 주제에 대한 우리의 연구의 시작에 불과합니다.

Şu andaki kitaba göre CEO’lar yalnızca yönetim kurullarına sorumludur.

지금 경영 지침에 따르면 CEO는 이사회에 보고하죠.

Yalnızca bir kişinin galip çıkacağı bir kriter oluşturmaktan kaçındım.

적격한 후보를 발굴하는 일관된 기준을 정했죠.

çünkü anlamam gereken yalnızca kendi nefret ve zalimliğim yerine

저 스스로의 증오감과 그것에 대해 알아내려 하는 대신

Bunu tümden çözmemiz gerekiyor, yalnızca en aşırı olanlarını değil.

우리는 그 문제 전부를 해결해야할 필요가 있습니다.

Yalnızca basit bir şaka yaparak beynimiz bağlantı kurmaya başlar

간단한 농담으로, 두뇌는 연결고리를 만들기 시작해요.

Yalnızca altı kilometre batıda ama bu bizim için kolay olmayacak.

데이나는 서쪽으로 불과 6km 떨어져 있지만 공원 산책하듯이 갈 수는 없습니다

2011'de Dünya Sağlık Örgütü, yalnızca üye Batı Avrupa devletlerinde

2011년에 세계보건기구가 추정하기로는

Yalnızca bu tür bir iddiayla kendimi okyanus biliminin içinde buldum.

저는 이러한 도전 때문에 해양학에 끌렸습니다.

Şirketler yalnızca kârı en maksimize etmek ve hissedarları zengin etmek için var.

사업체는 주주를 위해 이윤을 극대화한다.