Translation of "Sosyal" in Japanese

0.020 sec.

Examples of using "Sosyal" in a sentence and their japanese translations:

"Sosyal mesafe."

他人との接触を避けよう

Hepimiz sosyal varlıklarız.

私達は皆 社会の生き物です

O sosyal değildir.

- 彼はつきあいが悪い。
- 彼は非社交的だ。

Tom çok sosyal.

- トムはとても社交的だ。
- トムはとても社交的な人だ。

Tom sosyal değil.

トムって不愛想なのよ。

"Cal, sosyal medyayı bırakamam,

「カル、ソーシャルメディアは 21世紀の経済で成功するために

Kurul sosyal yardımı görüşüyor.

委員会は社会福祉について議論している。

Sosyal yardım için çalışıyor.

彼は社会福祉のために働いている。

Sosyal bilgilerle çok ilgiliyim.

私は社会科にはたいへん興味をもっています。

"Daha fazla sosyal mesafe."

もっと他人との接触を避けるべきだ

İnsan sosyal bir hayvandır.

- 人間は社会的な動物です。
- 人は社会的動物である。

Biz sosyal istismarları araştırmalıyız.

社会の悪弊を糾すべきだ。

- Mary'nin sosyal bir doğası vardır.
- Mary'nin bir sosyal mizacı vardır.

メアリーは社交的な気質を持っている。

Görüyorsunuz, sosyal ve siyasi meseleler

このように社会や政治的な問題ー

İnsanları sosyal medyayı bırak dediğimde

さてソーシャルメディアを やめなさいと提案すると必ず聞く

Veya sadece sosyal medyayı trolleyen,

または ただソーシャルメディアで 荒らしをすることは正しいことか

Dahası sosyal bilimin bize öğrettiği

そのうえ 社会科学が教えてくれたことは

Sağlık kaynaklı sosyal sonuçlar var,

健康の社会的決定要因や

sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.

ソーシャルプラスチックを 直接製造に用いている会社もあります

Sosyal plastik artık para ediyor,

ソーシャル・プラスチックは 通貨となり

İnsan sosyal gelişim teorilerine göre

人間社会発展の理論によれば

O, sosyal hizmetler ile uğraşmaktadır.

- 彼女は社会福祉事業に従事している。
- 彼女は社会福祉に携わっている。

Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.

彼女は社会福祉についての講演に出席した。

O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.

彼は福祉事務所で働いている。

Sosyal gelenekler ülkeden ülkeye değişir.

社会の習慣は国によって異なる。

Ve ben bir sosyal epidemiyoloğum.

社会疫学の専門家です

Kız kardeşim sosyal hizmetle meşguldür.

姉は会社福祉事業に従事している。

Konuşma onların sosyal hareketinin lehineydi.

講演は彼らの社会運動を支持していた。

O, kasabanın sosyal kalıplarına uymayacak.

彼女は町の社交的型にあわせようとしない。

Suçlular sosyal haklardan mahrum edilirler.

犯罪者は社会的権利を奪われている。

Kariyeri ve sosyal hayatı gittikçe gelişiyor.

今の彼は キャリアも社会生活も 順風満帆です

Sosyal meseleleri çözemediğimizde bize hatırlatmalarda bulunabilirler.

大人が社会の問題を解決できなかった時

Hiç sosyal medya hesabım olmamasına rağmen,

今まで1度もソーシャルメディアの アカウントを持っていませんが

sosyal olarak ölü dediğimiz durum içerisindesiniz.

社会的抹殺と呼ばれる 立場に置かれるのです

Sosyal medya da büyük rol oynuyor.

ソーシャルメディアも また大きく関わってきます

Ve sosyal hayatta bunu anlamaya çalışıyoruz.

ソーシャルプラットフォームでは それを見極めている状況です

Geniş kolugo sosyal ağının bir üyesi.

‎ヒヨケザルは大規模な ‎社会を形成する

Sosyal hizmetlerde yüksek lisans eğitimi alabildi

その後 彼は社会福祉学の 修士号を取得出来たのです

İyilik ve sosyal adalet için olabilir.

公平さや社会正義という理由かもしれません

Irksal sorunlar genellikle sosyal kargaşa nedenidir.

人種問題はしばしば社会不安のもとになる。

Grup, sosyal sorunları çözmek için çalıştı.

その団体は社会問題を解決しようとした。

İnsan doğası gereği sosyal bir hayvandır.

人間は生まれつき社会的な動物だ。

Açlık en büyük sosyal felaketlerden biridir.

飢えは最大の社会的不幸の1つである。

Tom'un sosyal etkileşimlerle ilgili sorunu var.

トムは社会的交流が苦手だ。

Peki ya küçük sosyal buluşmalar, görüşmeler?

小規模な集まりについては、どう思いますか?

Sosyal değişikliğe acil bir ihtiyaç var.

社会の変革が急務である。

O sosyal yaşantısını harcamada testi geçti.

彼女は友達付き合いを犠牲にしてそのテストに合格した。

İnsan, doğaya göre sosyal bir hayvandır.

人間は生まれつき社会的な動物だ。

Sosyal medyasız hayattan size diğer bildireceğim şey

ソーシャルメディアなしの生活から もう1つ言えるのは

Hareketler, sosyal olarak öğrenilip değişmekte gibi görünmektedir.

あたかも 動作が 社会的に学習されたり 調節されているように見えます

Ve çoğunlukla okul sistemimiz sosyal bölünmeyi sürdürüyor,

多くの場合 学校制度が社会の分断を 固定化させているということです

Bir bilgi, sosyal medyada gözümüzün önüne düştüğünde

ソーシャルメディアにおいて 情報がまさに目の前に表示されれば

Bir mucit, girişimci, sosyal yenilikçi olarak başladım.

発明家、起業家、社会革新者に始まり

Kendi büyük sosyal etkilerini yaratmalarına yardım ediyor.

社会的に大きな影響を 及ぼすことができます

Biz sosyal bilgiler sınıfında silah kontrolünü tartıştık.

社会の授業で銃規制について話し合った。

Lütfen adınızı ve sosyal güvenlik numaranızı belirtin.

お名前と社会保障番号をおっしゃって下さい。

Almanya, 1880'lerde sosyal güvenlik sistemini benimsedi.

ドイツは1880年代に社会保障制度を採用した。

Nüfus artışı, ciddi sosyal sorunlara yol açmıştır.

人口の増加は深刻な社会問題を生んでいる。

Ve sosyal medyasız bir yaşam çok pozitif olabiliyormuş.

実際に ソーシャルメディアなしの生活は とても前向きなものになるでしょう

Ve hatta bazı sosyal sorunlarımızın çözümünde onu kullanmıyoruz?

この国の社会問題を解決するのに 公教育を使うのはどうでしょうか

Sosyal ve ekonomik olarak da doğru olan bu.

そしてこれは社会的にも経済的にも 良い選択だと分かっています

Sosyal hizmetlere geri gittim ve müdürü görmek istedim.

私が 福祉事務所まで行き 責任者に会わせろと言ったら

Genç bir insanın sosyal medyada yüzlerce arkadaşı olabilir

SNS上には何百人もの友人がいても

Ve bu gruplarla sosyal etkileşime girmekten kaçınma vardı.

他の集団との社会的交流を 避けたりすることです

Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.

我々は社会的障壁を取り壊すために、懸命に努力しなければならない。

Gıda bankalarına verin. Evsiz sosyal yardım kuruluşlarına verin.

必要な人に食料を配る団体に寄付する。ホームレスを助ける団体に寄付する。

Günün sosyal sorunları gittikçe daha karmaşık olma eğilimindedir.

現代の社会問題はますます複雑化する傾向がある。

Akademi ve sosyal gelişim arasında seçim yapmak zorunda değiliz.

勉強か社会性の発達か 選ばなくていいのです

Diyelim ki sosyal medya kullanmak profesyonel başarımın merkezi değil.

ソーシャルメディアの使用は プロとしての成功のコアになるものでもない

Katil balinalar, okyanuslardaki en zeki ve sosyal yaratıklar arasındadır.

‎シャチは海の動物の中でも ‎特に高い知能と社交性を持つ

Hızlı büyüyen psikoloji ve sosyal bilimler gövdesi üzerinde çalışarak

急速に成長を続ける 心理・社会学の研究に基づき

O üniversitenin müfredatı, doğa bilimleri ve sosyal bilimleri kapsar.

その大学の課程は自然科学と社会科学から成り立っている。

Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

その社会奉仕家はスチブンソン家に関する情報をあくまでも追跡するよう求められた。

Fiziksel olarak mevcut olmadan sosyal ilişki kurma yolları bulmak.

実際に会わずに、他者と交流する方法についてです

Sürekli yükselen fiyatların bir sonucu olarak sosyal huzursuzluk çıkabilir.

間断ない物価上昇の結果、社会不安が起こるかもしれない。

Hangi alanlarda fark yaratabileceğim büyük bir sosyal ihtiyaç var?

自分が変化を起こせる 重要な社会課題は何か?

Ve böyle sosyal platformlar, Youtube ya da Facebook fark etmez,

YouTubeやFacebookといった ソーシャルプラットフォームは

Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.

彼女がはじめて社交界に登場した事はその時期の社交界最大の出来事だった。

Bir insanın değeri onun sosyal konumundan daha çok onun karakteriyle değerlendirilmelidir.

人の価値は社会的地位よりも、むしろ人格によって判断すべきだ。

"Balıklarla oyun oynuyor." diye düşünmeden edemedim. Oyun oynama, sosyal hayvanlarda sıkça görülür.

‎魚と遊んでいるとしか ‎思えなかった ‎遊ぶのは社会的動物の特徴だ

Johnsonlar çok sosyal insanlardır, onlar partilere sık sık ev sahipliği yapmaktan hoşlanırlar.

ジョンソン一家は大変社交的で、頻繁にパーティーを開くのが大好きだ。

İlerleme insanların sosyal hayatı söz konusu olduğunda bugüne kadar olduğu gibi, gerçekten çok yavaş olmuştur.

その国民の社会生活に関するかぎりでは、進歩は実に遅々たるものである。

Eğer bir konuşma sırasında yabda sosyal bir ortamda uzun bir süre sessizsen, Amerikalılar seni konuşturmaya çalışacak.

もしあなたが話の途中とか社交の場で長い間黙っていると、アメリカ人はあなたに話させようと努力する。

Üniversite öğrencilerinin sıkı çalışmaları gerekir, ama aynı derecede onların aktif bir sosyal yaşam için de zaman ayırmaları gerekir.

大学生は一生懸命に勉強すべきだが、同様にまた活発な社会生活のための時間も作るべきだ。