Translation of "John'un" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "John'un" in a sentence and their japanese translations:

John'un geleceğini umuyorum.

ジョンが来ること望んでいる。

John'un yanına oturdum.

私はジョンの隣に座った。

John'un gelmesini umuyorum.

ジョンが来ること望んでいる。

John'un ölümüne şaşırdım.

私はジョンの死に驚いた。

- O, John'un onu sevdiğini biliyordu.
- John'un kendisini sevdiğini biliyordu.

彼女はジョンが愛しているのを知っていた。

Rod John'un karşısında yaşıyor.

ロッドはジョンの向かいに住んでいる。

John'un hata yapması olasıdır.

ジョンは間違いをおかしそうだ。

O, John'un onu sevdiğini biliyor.

彼女はジョンが愛してくれているのを知っている。

O, John'un onu sevdiğini düşünüyordu.

彼女はジョンが愛してくれていたと思った。

Tom John'un söylediğini Mary'ye söylememeliydi.

トムはジョンのしたことをメアリーに話すべきではなかった。

John'un burada hiç arkadaşı yok.

ジョンはこのへんには友達がいない。

Tom John'un oda arkadaşı oldu.

トムはジョンのルームメートになった。

Tom, John'un yaptığını Mary'ye söylememeliydi.

トムはジョンのしたことをメアリーに話すべきではなかった。

- John'un aklına müthiş bir fikir geldi.
- John'un aklına muhteşem bir fikir geldi.

すばらしい考えがジョンに浮かんだ。

John'un niçin aniden gittiğini anlayabiliyor musun?

なぜジョンがそんなに突然立ち去ったのかあなたには分かりますか。

John'un sahip olduğu aynı gitardan istiyorum.

私はジョンが持っているのと同じギターが欲しい。

John'un Bay Brown ile konuştuğunu duydum.

ジョンがブラウンさんに話し掛けているのが聞こえました。

Tom, Mary'ye John'un nasıl olduğunu sordu.

トムは、ジョンの近況をメアリーに聞きました。

Tom Mary'ye John'un onu aradığını söyledi.

トムは、ジョンが探してるとメアリーに伝えた。

John'un iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.

- ジョンはその仕事に向いていると思わない。
- その仕事にジョンが適任だとは、私は思わない。

John'un babası biraz Fransızca bilgisine sahiptir.

ジョンの父はフランス語を多少知っている。

John'un zamanında geldiğini hayal bile edemiyorum.

ジョンが時間どおりに来るなんて考えられない。

Tom ve John'un benzediğini düşünmüyor musun?

トムとジョンって似てると思わない?

Aramızda kalsın, John'un fikri pek ilgimi çekmiyor.

内緒だけど、ジョンの考えはどうも僕の心に訴えるものがないんだ。

Mary bütün lise boyunca John'un kız arkadaşıydı.

メアリーは高校生の時ずっとジョンの恋人だった。

Tom ve Mary John'un partisine izinsiz girdiler.

トムとメアリーはジョンのパーティーに乱入した。

Hastalığını atlatması John'un yaklaşık iki haftasını aldı.

- ジョンはその病気を治すのに約2週間かかりました。
- ジョンがその病気を治すのには、約2週間かかりました。

Tom, John'un yaptığını Mary'ye söylememeye karar verdi.

トムはジョンがしたことをメアリーに話さないでおこうと決めた。

Tom ve Mary, John'un akıllı olduğunu biliyorlar.

- トムとメアリーはジョンが賢いって知ってるさ。
- トムとメアリーはジョンが頭がいいって分かってるよ。

John'un büyükannesi uzun bir hastalığın ardından vefat etti.

ジョンのおばあさんは長い間病に伏せていたが、亡くなった。

John'un bana Avrupa'ya gitme planından bahsetmesi sadece dündü.

ジョンがヨーロッパへ行く計画について話したのは昨日になってのことだった。

- John'un babasının bir kalp krizinden dolayı öldüğünü biliyor musun?
- John'un babasının bir kalp krizinden dolayı öldüğünü biliyor musunuz?

ジョンのお父さんが心臓発作で亡くなったのを知っていますか。

John'un her zaman okula niçin geç kaldığını merak ediyorum.

ジョンはどうしていつも学校に遅れるのだろう?

John'un komşusu John'u uyuşturucu satarken görünce, onu ihbar etti.

ジョンの隣人はジョンが麻薬を売っているのを見て密告した。

John'un bir araba satın alması için yeterli para var.

ジョンには車を買えるほどのお金がある。

Mary John'un birlikte yaşadığı otobüs şoförüne bitişikte mi yaşıyor?

メアリーはジョンが一緒に働いたバスの運転手の隣に住んでいるのですか。

Tom Mary'ye John'un ve başka bir çocuğun bir resmini gösterdi.

トムはメアリーにジョンと他の男の子の写真を見せた。

John'un ebeveynleri uçağın zamanında geldiğini duydukları için rahatlamış gibi görünüyorlardı.

ジョンの両親は彼の乗った飛行機が定刻どおりだと聞いてほっとしているようだった。

John'un anne babası onun güvende olduğunu duydukları için rahatlamış görünüyorlardı.

ジョンの両親は彼が無事だと聞いてほっとしたようだった。

John'un o kadar iyi bir işi niçin geri çevirdiğini anlayamıyorum.

ジョンがなぜあんなに良い仕事を断ったのか私には理解できない。

Okuldaki sınıf arkadaşlarıyla arkadaş olması John'un sadece bir gününü aldı.

ジョンがその学校でクラスメートと親しくなるのに、1日しかかからなかった。

- John' un girmesini kabul etti.
- O, dün John'un girmesine izin verdi.

彼は昨日ジョンが入ることを許した。

Kimsenin John'un nerede olduğu hakkında herhangi bir fikri yok gibi görünüyor.

ジョンがどこにいるのか誰も知らないようだ。

- John'ın iki oğlu var.
- John'ın iki oğlu vardır.
- John'un iki oğlu var.

ジョンには二人の息子がいます。

John'un annesi çok genç görünüyor, bu yüzden o sık sık onun ablasıyla karıştırır.

ジョンの母親はとても若く見えるので、よく彼の姉と間違えられる。

- John'a olanları duydun mu?
- John'un başına geleni duydun mu?
- John'a olanı duydun mu?

ジョンに起こった出来事について聞きましたか。

- Mary ve John'un dışında odada kimse yoktu.
- Mary ve John dışında odada kimse yoktu.

メアリーとジョンのほか誰も部屋にいなかった。

John'un annesi o kadar genç görünüyor ki o sık sık onun ablası ile karıştırılıyor.

ジョンの母親はとても若く見えるので、よく彼の姉と間違えられる。