Translation of "Endişe" in Japanese

0.014 sec.

Examples of using "Endişe" in a sentence and their japanese translations:

Hakkımızda endişe etmeyin.

私達の事は心配しないで下さい。

Sağlığınızdan endişe ediyor.

彼女は君の健康を心配している。

Bundan endişe duymalı mıyız?

それについては?

Endişe onun sağlığını etkiledi.

気苦労が彼の体に響いた。

Diğerleri hakkında endişe etmeyin.

他人のことは気にするな。

Onu hakkında endişe ediyorum.

私は彼が気がかりなのよ。

O konuda endişe etme!

心配しないでください。

Endişe etme. Kimseye söylemeyeceğim.

心配しないで。誰にも言わないから。

Yaptığın hakkında endişe etme.

済んだことは気にするな。

Benim hakkımda endişe etmeyin.

俺の心配をするな。

Onun güvenliğinden endişe ediyor.

彼女は彼の安否を心配している。

Ne hakkında endişe ediyorsun?

あなたは何を心配しているのですか。

Bu konuda endişe etmeyin.

- 心配いりません。
- そんなの気にしないで。
- そのことは心配するな。
- そのことで悩むな。

Çocuklarımız endişe duymakta çok haklı.

子どもたちはあらゆる理由で 危機感を抱かざるを得ません

Bu durum çok endişe verici.

これでは非常に心配です

Kendi matematik becerilerinden endişe eden

実は数学の能力に不安を 覚えている親が

Endişe için hiçbir neden yoktur.

心配するようなことは何もない。

Bu endişe verici bir problem.

それは気がかりなことだ。

Babasının sağlığı için endişe duyuyor.

彼女は父親の健康を心配している。

Onun sağlığı hakkında endişe duyuyorum.

彼の健康が心配だ。

Ben kilom hakkında endişe duyuyorum.

- 体重が気にかかる。
- ウェイトが心配だ。

O, güvenliğin için endişe ediyor.

彼女は無事を祈っていますよ。

Biz geleceğin hakkında endişe duyuyoruz.

私達は、あなたの将来を心配している。

Test sonuçların hakkında endişe etme.

- 試験の結果を気にするな。
- テストの結果なんて気にすんなよ。

Endişe, onun mektubu okuyup okumayacağıdır.

問題は彼がその手紙を読むかどうかである。

Sadece Tom'a endişe etmemesini söyle.

トムにさ、心配しないでって伝えといて。

Artık endişe etmenize gerek yok.

もう何の心配もいらないよ。

O, sınavları hakkında endişe duyuyor.

彼女は試験のことを心配している。

Endişe etme, dünyanın sonu değil.

気にすんなって。世界の終わりじゃあるまいし。

Çoğu, okulu bırakıyor çünkü endişe içindeler;

生計を立てるのに役立つスキルが

Senin testinin sonucu hakkında endişe etme.

テストの結果は気にするな。

Böyle bir şey için endişe etmeyin.

そんなことを心配するな。

Annesi Tom'un öksürüğü hakkında endişe ediyor.

母親はトムの咳のことを心配している。

O, hasta annesi için endişe ediyor.

彼女は病気の母親の世話をしている。

Önemsiz konularda her zaman endişe eder.

彼はいつもつまらぬことでくよくよする。

Ben onun sağlığı hakkında endişe duyuyorum.

私は彼の健康を大変心配している。

Son zamanlarda depremlerin sıklığı endişe verici.

近頃は地震が頻繁で不気味だ。

- Bundan endişelenmezdim.
- Onun hakkında endişe etmezdim.

私だったらそんなことをくよくよしなかろうに。

Fazla endişe etmeyin. Her şey güzel.

心配しすぎないで。大丈夫だよ。

İş güvenliği büyük bir endişe haline geldi.

職業の安定が主要な関心事となった。

Başka bir felaketin vuku bulacağından endişe duyuyorlar.

彼らはこれ以上の災害を心配している。

O, babasının rahatsızlığı ile ilgili endişe duymaktadır.

彼は父親の病気を心配している。

Ben onun kötü sağlığı hakkında endişe duyuyorum.

彼は病弱なので心配だ。

Böyle aptalca bir şey için endişe etme.

そんなつまらないことを心配するな。

Öğretmen Tom'un sık sık derse gelmemesinden endişe duyuyordu.

先生はトムのたび重なる欠席を心配した。

O varlıklıdır, bu yüzden para hakkında endişe etmez.

彼は裕福なのでお金の心配をしていない。

Endişe etme. Her şeyin iyi gideceğini söylemedim mi?

心配ないよ。全て上手くいくって言ったじゃないか。

- Sonuçtan endişe ediyorum.
- Sonuç ile alakalı kaygı duyuyorum.

私は結果を案じている。

Bu kadar küçük bir şey hakkında endişe etmemelisin.

そんな細かいことどうでもいいじゃん。

Çoğu insan matematikte tıkanıyor ya da ondan endişe duyuyor.

多くの人が数学に関する失敗や 不安を告白しています

"Kıayafetlerini kirleteceksin." "Endişe yok. En başta onlar temiz değildi."

「服汚れるでしょ」「それはノープロブレム。もともとあんまり綺麗じゃないし」

Çok çalışmak ve endişe onun sağlığının bozulmasına neden oldu.

- 労苦と心配で彼の健康はそこなわれることになった。
- 苦労と気苦労で彼の健康はそこなわれた。
- 苦労と心配で彼の健康はそこなわれることになった。

- Onlar barış için endişeliler.
- Onlar barış için endişe duyuyorlar.

彼らは平和を切望している。

Bu kadın işçilerin sağlığı hakkında endişe etmemek elimde değil.

私はこの女性労働者達の健康について心配しないわけには行けない。

Hayat böyle şeyler hakkında endişe etmek için çok kısa.

人生は短いのだから、そんなことを悩んでいても仕方がない。

Onu memnun etmekten endişe ettiğim için, ona güzel bir hediye aldım.

彼女を喜ばせたかったので、素敵なプレゼントを買った。

- O endişelenecek bir şey değil.
- O endişe edecek bir şey değil.

大したことはないよ。

"Sağlık yetkilileri endişe verici bir SARS salgınını kontrol altına almaya çalışıyor"

”保健当局は SARSの流行について 事態を把握しきれず…”

Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.

ジョンソンさんは不注意な管理のせいで失われつつあるお金の額を心配していた。