Translation of "Ebeveynleri" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Ebeveynleri" in a sentence and their japanese translations:

Ebeveynleri bile.

彼女の両親さえもそうでした

Ebeveynleri öldükten sonra, onları büyük ebeveynleri büyüttü.

両親が亡くなった後、祖父母が彼らを育てた。

Ebeveynleri de unutmayalım.

そして 親の事も忘れてはいけません

Yedi yaşındayken ebeveynleri boşanıyor.

7歳の時に両親が離婚しようとしていました

Onun ebeveynleri beni sever.

彼のご両親は、私のことをとても気に入ってくれている。

Onun ebeveynleri nişanı onaylıyor.

彼の両親はその婚約に賛成だ。

Ebeveynleri uçak kazasında öldü.

両親を飛行機事故でなくしたのだった。

Çocuğa ebeveynleri tarafından eşlik edildi.

- その少年は両親は付き添われてきた。
- その子は両親に付き添われて行った。

Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.

彼の両親は彼の合格を聞いて喜んだ。

Ebeveynleri ondan çok şey bekliyorlar.

彼の両親は彼に期待し過ぎている。

Al Smith'in ebeveynleri İrlanda'dan geldi.

アルスミスの両親はアイルランドから来ました。

Tom ebeveynleri ile birlikte yaşar.

トムはご両親と住んでいます。

Ebeveynleri ona hoş bir şey aldılar.

彼の両親は彼に何かすてきなものを買ってやった。

Lucy onun büyük ebeveynleri tarafından büyütüldü.

ルーシーは祖父母に育てられた。

Ebeveynleri ona bir üniversiteye girmesini söyledi.

- 彼の両親は彼に大学へ行くように言った。
- 彼の両親は彼が大学へ行くように言った。

Tom'un ebeveynleri o üç yaşındayken öldü.

トムのご両親は、トムが3歳の時に亡くなったんです。

- Ebeveynleri onun kolej eğitimi için birikim yapıyorlar.
- Onun ebeveynleri onun üniversite eğitimi için para biriktiriyor.

彼の両親は彼の大学教育に備えて貯蓄をしている。

Lincoln'un ebeveynleri tüm hayatları boyunca fakir kaldılar.

リンカーンの両親は、生涯ずっと貧しかった。

Onun ebeveynleri yardımlarını isteyen herkese yardım etti.

彼の両親は助けを求める者は誰でも助けた。

Ken ebeveynleri tartıştığında her zaman annesini destekler.

- ケンは父母がけんかしたときはいつも母の味方をする。
- ケンは両親がケンカの時には、いつも母親の見方をする。

Çocuklar genellikle ebeveynleri gibi düşünürler ve davranırlar.

子供は大抵親の考えや姿勢を真似る。

Hanımlar ebeveynleri gün boyunca fabrikalarda çalışan çocuklara bakıyorlar.

その婦人たちは、両親が昼間工場で働いている子供たちの世話をしています。

Ebeveynleri zengin olan çocuklar parayı nasıl kullanacaklarını bilmezler.

親が金持ちの子供はお金の使い方を知らない。

Ebeveynleri ölü olan bir çocuğa bir yetim denilir.

- 両親が亡くなった子供は孤児と呼ばれる。
- 親の亡くなった子供は「孤児」と呼ばれる。
- 両親を亡くした子どものことを孤児という。

Onun ebeveynleri oğullarını üniversiteye gönderemeyecek kadar çok fakirdi.

彼の両親はたいへん貧乏だったので、むすこを大学にやれなかった。

O çocuk ebeveynleri ile birlikte gitmek için ısrar etti.

その子供は両親といっしょにそこへ行くと言ってきかなかった。

Bu çocukların her zaman ebeveynleri ile başı derde girer.

その子供たちはいつも親ともめる。

Onu amcası yetiştirdi, çünkü onun ebeveynleri o gençken ölmüştü.

若いとき両親が死んだので、叔父さんが彼を育てた。

Jane'nin ebeveynleri onun okulda bir öğretmen olarak tayin edilmesinden memnundu.

両親はジェーンがその学校の教師に任じられて喜んだ。

Sadece o değil aynı zamanda ebeveynleri de partiye davet edildi.

彼女だけでなく彼女の両親もパーティーに招待された。

Onun ebeveynleri boşandığı için kızın babasıyla küçük bir teması vardı.

両親が離婚したため、その少女はほとんど父親との接触がなかった。

John'un ebeveynleri uçağın zamanında geldiğini duydukları için rahatlamış gibi görünüyorlardı.

ジョンの両親は彼の乗った飛行機が定刻どおりだと聞いてほっとしているようだった。

- Anne ve babası onu bir yürüyüş için götürdüler.
- Onun ebeveynleri onu yürüyüşe götürdü.

彼の両親は彼を散歩に連れて行った。

Tom'un ebeveynleri olmadan müzeye girmesine izin verilmeyeceğinin farkında olmamasının pek mümkün olmadığını düşünüyorum.

両親と一緒でなければその美術館に入れてもらえないだろうということにトムが気づいていなかったとは、到底考えにくい。