Translation of "Bağımsız" in Japanese

0.004 sec.

Examples of using "Bağımsız" in a sentence and their japanese translations:

Kesinlikle ailesinden bağımsız.

確かに彼は両親から独立している。

Dış koşullardan bağımsız olarak

外からの影響を受けない心を

Böylece bağımsız olarak çalışabilirler.

単独でも機能するのです

Bağımsız güreş arenasında güreşiyordum.

全米でレスリングをしていました

Bu bağımsız bir makinedir.

これは自律的な機械です。

Mali açıdan bağımsız oldu.

彼は経済的に自立した。

- Ebeveynlerinden bağımsız olmasını tavsiye ettim.
- Ona ailesinden bağımsız olmasını tavsiye ettim.

- 私は彼に、親に頼らないように忠告した。
- 私は彼に親離れするよう忠告した。

Gençler ailelerinden bağımsız olmak istiyorlar.

十代の子供たちは親から独立したいと思っている。

Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.

彼らは皆働かなくても食べていける人たちだ。

Örneğin, annem bağımsız olarak yaşıyor.

例えば、自立して生活している私の母のような

Insan ve koşullardan bağımsız hale getirmektir.

止めることです

John ailesinden tamamen bağımsız olmak istedi.

ジョンは家族から完全に自立したいと思っていた。

Amerika İngiltere'den ne zaman bağımsız oldu?

アメリカはいつイギリスから独立しましたか。

Anne babasından ekonomik olarak bağımsız değildir.

彼は経済的に親に頼っている。

Belli bir fikir üzerinde bağımsız olarak çalışıyorum.

その時に 空気から二酸化炭素を 一緒に取り込みます

O Napolyon büyük, bağımsız bir komuta güvenebilirdi

それでも、彼は数少ないマーシャルの1人でした

O günlerde, Amerika Birleşik Krallık'tan bağımsız değildi.

その当時、アメリカは英国から独立していなかった。

O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.

そのころメキシコはまだスペインから独立していなかった。

Bir işim olduğu için ailemden bağımsız olabilirim.

今や就職したので両親から独立することができる。

O, anne ve babasından bağımsız olmak istiyor.

彼は両親から独立したがっている。

Bu, birazcık bağımsız olduklarını ispatlamaya çalıştıkları içindir.

このような(子供の)態度は、自分たちがある程度独立していることを示そうとしての結果なのである。

Düğün töreni hava koşullarından bağımsız olarak düzenlenecek.

結婚式は天候にかかわらず催されるだろう。

önemli, bağımsız bir komuta. Suchet, Napolyon'un Waterloo'daki yenilgisine

指揮であり、そのために適した兵士はほとんどいなかった。

2.000 tane vantuzu var ve hepsini bağımsız kullanıyor.

‎2000個の吸盤を ‎別々に動かせる

Ebeveynler en kısa sürede çocuklarının bağımsız olacaklarını umuyorlar.

親は子供ができるだけ早く独立してほしいと思っている。

Kendi ayakların üzerinde durmak bağımsız olmak anlamına gelir.

自分の脚で立つとは独立する意味である。

Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.

トムとビルは別々に考えて同じ結論に達した。

Dick ebeveynlerine bağlıydı fakat o şimdi onlardan bağımsız.

デイックは両親に養ってもらっていたが、今は両親から独立している。

Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.

彼女は大学に入学したら、親から経済的に独立しようと思っていた。

Parlak bir bağımsız kampanyada, Avusturyalıları Nice yakınlarında tuttu, sonra onları

見事な独立キャンペーンで、彼はオーストリア人をニースの近くに拘束し、

Aynı zamanda bağımsız komuta sorumluluğuyla gelişen az sayıdaki kişiden biriydi.

彼はまた、独立した指揮の責任で繁栄した数少ない一人でした。

- Kenya 1963'te bağımsız oldu.
- Kenya 1963'te bağımsızlığını kazandı.

ケニアは1963年に独立した。

- O ekonomik yönden ebeveynlerinden bağımsız.
- Kendisi maddi yönden anne-babasına bağımlı değil.

彼は両親から経済的に独立している。

Zihinsel sağlık sorunun mu var? Her zaman beni izliyorsun. Sen bir yetişkinsin o yüzden daha bağımsız ol.

君はメンヘラか。いったいいつまでそうやって僕につきまとうんだ。もう大人なんだから自立してくれよ。