Translation of "Hayatı" in Italian

0.007 sec.

Examples of using "Hayatı" in a sentence and their italian translations:

- Onun hayatı tehlikede.
- Hayatı tehlikede.

La sua vita è in pericolo.

Hayatı tehlikedeydi.

La sua vita era in pericolo.

Tekenin hayatı tehlikede.

La vita del gamberetto è a rischio.

Balıkçılık Tom'un hayatı.

La pesca è la vita di Tom.

Herkesin hayatı karmaşık.

La vita di tutti è complicata.

Herkesin hayatı muğlak.

La vita di tutti è complicata.

Leyla'nın hayatı kırılgandı.

La vita di Layla era fragile.

Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,

Poi, naturalmente, c'è la vita marina,

Hasta adamın hayatı tehlikede.

La vita dell'uomo malato è in pericolo.

Köle, hayatı için kaçtı.

Lo schiavo scappò via per la sua vita.

Sanırım onun hayatı tehlikede.

- Penso che la sua vita sia in pericolo.
- Io penso che la sua vita sia in pericolo.

Onun hayatı için korkuyorum.

Temo per la sua vita.

Onun çocuğunun hayatı tehlikededir.

La vita di suo figlio è in pericolo.

Para hayatı satın alamaz.

- I soldi non possono comprare la vita.
- Il denaro non può comprare la vita.

Tom hayatı hakkında endişelendi.

Tom si preoccupava per la sua vita.

Tom'un hayatı çelişkilerle doluydu.

La vita di Tom era piena di contraddizioni.

Hayatı lanetli gibi görünüyor.

La sua vita sembra maledetta.

Hayatı sevmek, Tanrı'yı ​​sevmektir.

Amare la vita è amare Dio.

Zor bir hayatı vardı.

- Ha avuto una vita difficile.
- Lei ha avuto una vita difficile.
- Ha avuto una vita dura.
- Lei ha avuto una vita dura.

Herkesin bir hayatı var.

- Tutti hanno una vita.
- Hanno tutti una vita.

Onun hayatı sorun dolu.

La sua vita è piena di problemi.

Bu hastanın hayatı tehlikede.

- La vita di questo paziente è in pericolo.
- La vita di questa paziente è in pericolo.

Bu bir köpeğin hayatı.

È una vita da cani.

O korkunç, hayatı değiştiren ve hayatı yok eden olay gördü

Ha visto un evento orribile, che cambia la vita, che la distrugge

Her birimizin hayatı sekteye uğrayacak,

La vita di ognuno di noi si interromperà,

Bir mimarın hayatı da muhteşemdir.

E anche la vita di un architetto è meravigliosa.

Hayatı zorlaştıran zor adımlarla karşılaşıyoruz

affrontando dure probabilità contro un ordine che dà la vita

Hayatı öldürmeden ölümü nasıl yeniyorsunuz?

Come sconfiggi la morte senza uccidere la vita?

O sevgili hayatı için koştu.

- Corse per la vita cara.
- Lei corse per la vita cara.

Tom tüm hayatı boyunca şanslıydı.

Tom è stato fortunato per tutta la vita.

Tom'un yaşayacak kendi hayatı var.

Tom ha la sua vita da vivere.

Tom'un hayatı sonsuza kadar değişti.

La vita di Tom era cambiata per sempre.

Tom hayatı dolu dolu yaşar.

Tom vive la vita al massimo.

Tom'un endişelenecek kendi hayatı var.

Tom ha la sua propria vita di cui preoccuparsi.

Tom'un iyi bir hayatı var.

Tom ha avuto una buona vita.

Hiç kimsenin hayatı tehlikede değildi.

Nessuna vita era in pericolo.

Tom'un harika bir hayatı vardı.

Tom ha avuto un'ottima vita.

Tom hayatı boyunca fakir kaldı.

- Tom è rimasto povero per tutta la sua vita.
- Tom rimase povero per tutta la sua vita.

Başkasının değil, senin biçimlendirdiğin bir hayatı.

Una vita scelta da voi e da nessun altro.

Ve gerçekten yaşamak istediğin hayatı kurarsın.

e creare la vita che davvero volete vivere.

Insanlar meseleleri deneyimlemiyor, onlar hayatı deneyimliyor.

che la gente non vive questioni astratte, ma vive la propria vita.

GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

I prodotti con OGM sono pericolosi per la vita umana.

Ben öyle bir hayatı hayal edemiyorum.

- Non riesco a immaginare una vita del genere.
- Io non riesco a immaginare una vita del genere.

O, kendi hayatı pahasına onu kurtardı.

L'ha salvata a costo della propria vita.

Tom özel hayatı hakkında konuşmak istemiyor.

Tom non vuole parlare della sua vita privata.

Asker kendi hayatı pahasına arkadaşını kurtardı.

Il soldato ha salvato l'amico al prezzo della sua vita.

O tüm hayatı boyunca burada yaşadı.

Ha vissuto tutta la vita qui.

Tom bütün hayatı boyunca fakir kaldı.

- Tom è rimasto povero per tutta la sua vita.
- Tom rimase povero per tutta la sua vita.

Hayatı boyunca hiç yurt dışında bulunmadı.

Non è mai stato all'estero in vita sua.

Onun hayatı ciddi bir tehlike içinde.

La sua vita è in grave pericolo.

Tom'un hayatı sonsuza dek değişmek üzereydi.

La vita di Tom stava per cambiare per sempre.

Bütün hayatı boyunca aynı işte kaldı.

Ha fatto lo stesso lavoro per tutta la vita.

Tom bunu bütün hayatı boyunca hatırlayacak.

Tom si ricorderà ciò per tutta la vita.

Kitap, hapishanedeki bir kadının hayatı hakkındadır.

Il libro parla della vita di una donna in carcere.

Bazıları hayatı bir tiyatro sahnesine benzetir.

Alcune persone paragonano la vita a un palcoscenico.

Tom bütün hayatı boyunca Boston'da yaşadı.

- Tom ha vissuto a Boston per tutta la vita.
- Tom ha vissuto a Boston tutta la vita.

Tom, özel hayatı hakkında konuşmak istemiyor.

Tom non vuole parlare della sua vita privata.

Tom'un hayatı hakkında bir şey bilmiyorum.

- Non so niente della vita di Tom.
- Non so niente sulla vita di Tom.

Bütün hayatı boyunca taktığı bir bilezik taktım.

finché non è morto, pochi mesi prima del dibattito.

Balina köpek balığının hayatı genelde yalnız geçer.

La vita dello squalo balena è prevalentemente solitaria,

Mary Japonya'da bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

- Mary è rimasta single per tutta la vita in Giappone.
- Mary rimase single per tutta la vita in Giappone.

Tom'un başı hayatı boyunca hiç derde girmedi.

Tom non è mai stato nei guai in vita sua.

Çoğu kişi günlük hayatı hakkında yazı yazar.

La maggior parte delle persone scrive sulla propria vita quotidiana.

O, daha iyi bir hayatı hak ediyor.

- Si merita una vita migliore.
- Lei si merita una vita migliore.

Kim bir hayatı kurtarırsa tüm dünyayı kurtarır.

Chiunque salva una vita, salva il mondo intero.

Tom'un hayatı trajik bir şekilde sona erdi.

- La vita di Tom è finita tragicamente.
- La vita di Tom finì tragicamente.

Kabaca ifade edersek, ödüller hayatı yaşamaya değer kılan

le ricompense, per essere semplici, sono tutte le cose che volete

Hayatı herkes için eşit derecede zorlayıcı yapmak için

Tecnologia che assista la gente con problemi neurologici

Her an çok değerli çünkü hayatı çok kısa.

Ogni momento è prezioso perché è breve.

Biz onun kişisel hayatı hakkında fazla şey bilmiyoruz.

- Non sappiamo molto sulla sua vita privata.
- Noi non sappiamo molto sulla sua vita privata.

Biz onun kişisel hayatı hakkında az şey biliyoruz.

- Sappiamo poco sulla sua vita privata.
- Noi sappiamo poco sulla sua vita privata.

Biz onun özel hayatı hakkında çok az şey biliyoruz.

- Sappiamo poco sulla sua vita personale.
- Noi sappiamo poco sulla sua vita personale.

Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.

La crescita degli acquisti e delle prenotazioni online ha notevolmente migliorato la vita dei consumatori.

Bütün hayatı boyunca restoranda hiç yemek yemediğini söyleyen bir adamla tanıştım.

Ho conosciuto un anziano che dice di non aver mai mangiato in un ristorante in tutta la sua vita.

- Köy hayatı şehir hayatından daha sağlıklıdır.
- Kırsal yaşam kent yaşamından daha sağlıklıdır.

La vita di campagna è più sana della vita di città.

- Lincoln'un hayatı bütün dünyada çocuklar tarafından okunur.
- Lincoln'ün biyografisi tüm dünyadan çocuklar tarafından okunur.

- La vita di Lincoln è letta dai bambini di tutto il mondo.
- La vita di Lincoln viene letta dai bambini di tutto il mondo.

- İnternetsiz bir hayat hayal edemiyorum.
- İnternetin olmadığı bir hayat hayal edemiyorum.
- İnternetsiz bir hayatı hayal edemiyorum.

Non riesco ad immaginarmi la vita senza Internet.