Translation of "Kör" in German

0.014 sec.

Examples of using "Kör" in a sentence and their german translations:

Bıçak kör.

Das Messer ist stumpf.

Kör olmalıyım.

Ich muss blind sein.

Kör müsün?

- Bist du blind?
- Sind Sie blind?

- Tom kör doğmadı.
- Tom doğuştan kör değildi.

Tom ist nicht von Geburt an blind.

O kör oldu.

Er ist erblindet.

Kör olmak istemiyorum!

Ich möchte nicht blind werden!

Ben kör değilim.

Ich bin nicht blind.

Tom kör oldu.

Tom erblindete.

Kız doğuştan kör.

- Das Mädchen ist von Geburt an blind.
- Das Mädchen ist seit ihrer Geburt blind.

Gerçekten kör müsün?

Sind Sie wirklich blind?

O kör oluyor.

Er erblindet.

Bu bıçak kör.

- Dieses Messer ist stumpf.
- Das Messer hier ist stumpf.

Aşk kör eder.

Liebe macht blind.

Bu kadın kör.

Diese Frau ist blind.

- "Görüyorum" dedi kör adam.
- "Anlıyorum" dedi kör adam.

„Ich sehe“, sagte der Blinde.

...hareket edemeyecek kadar kör.

Er sieht kaum genug, um zu klettern.

Kör adam yavaşça yürüdü.

- Die Blinden gingen langsam.
- Die blinden Männer gingen langsam.

Köpeğin bir gözü kör.

Der Hund ist auf einem Auge blind.

Kaza nedeniyle kör oldu.

- Er wurde durch den Unfall blind.
- Er erblindete durch den Unfall.
- Er ist durch den Unfall erblindet.
- Er ist durch den Unfall blind geworden.
- Er wurde infolge des Unfalles blind.

Senin kızın kör mü?

Ist deine Tochter blind?

Tom doğduğundan beri kör.

Tom ist seit seiner Geburt blind.

Aşk seni kör yapıyor.

- Liebe macht blind.
- Die Liebe macht dich blind.

Homeros'un kör olduğu söyleniyor.

Man sagt, Homer sei blind gewesen.

Kaza yüzünden kör oldu.

Er erblindete aufgrund des Unfalls.

Tom doğuştan kör değildi.

Tom wurde nicht blind geboren.

Mary kör olarak doğdu.

Maria wurde blind geboren.

Senin oğlun kör mü?

Ist dein Sohn blind?

Bu kör kalemle yazamıyorum.

Ich kann mit diesem stumpfen Bleistift nicht schreiben.

Zavallı kız kör oldu.

- Das arme Mädchen wurde blind.
- Das bedauernswerte Mädchen wurde blind.

Hiç kör adam tanımıyorum.

- Ich kenne keine Blinden.
- Ich kenne keine blinden Männer.

Tom'un bir gözü kör.

Tom ist auf einem Auge blind.

Çocuklar kör ebe oynadı.

Die Kinder spielten Blindekuh.

Kör adam, topala gülüyor.

Der Blinde verlacht den Lahmen.

Aşk seni kör etti.

Die Liebe hat dich blind gemacht.

Tom'un kör olduğunu biliyorum.

Ich weiß, dass Tom blind ist.

Tom kör, değil mi?

Tom ist blind, nicht wahr?

Kör olduğumu mu düşünüyorsun?

Glaubst du, ich sei blind?

Kör olduğumu mu düşünüyorsunuz?

- Glaubt ihr, ich sei blind?
- Glauben Sie, ich sei blind?

Senin aşktan gözün kör olmuş.

Du bist blind vor Liebe.

Onun aşktan gözü kör olmuş.

Er ist blind vor Liebe.

O, kör sağır ve dilsizdi.

Sie war blind, taub und stumm.

Aşk kör değildir, o engellidir.

Liebe ist nicht blind, sondern geistig zurückgeblieben.

Birdenbire kör olsan ne yaparsın?

Wenn du plötzlich erblinden würdest, was würdest du tun?

Helen Keller kör ve sağırdı

Helen Keller war blind und taub.

O kör sağır ve dilsizdi.

Sie war blind, taub und stumm.

Tom'un büyük büyükbabası kör doğdu.

Toms Urgroßvater war seit Geburt blind.

O aşk tarafından kör edildi.

Er war blind vor Liebe.

Kör bir adam iskambil oynamamalı.

Ein Blinder muss nicht Karten spielen.

Kör olan bir komşum vardı.

Ich hatte einen Nachbarn, der blind war.

Diğer sürücünün kör noktasında durmayın.

Bleib nicht im toten Winkel des anderen Fahrers.

Ve şimdi hepsinin kör olduğunu düşünün

und jetzt stell dir vor, sie sind alle blind

Helen Keller, kör sağır ve dilsizdi.

Helen Keller war blind, taub und stumm.

Kör bir insanla alay etmek acımasızcadır.

Es ist grausam, sich über einen Blinden lustig zu machen.

Helen Keller kör, sağır ve dilsizdi.

Helen Keller war blind, taub und stumm.

Bir çocukluk hastalığı onu kör bıraktı.

Durch eine Kinderkrankheit ist sie erblindet.

Bu güçlü ışık beni kör eder.

Das helle Licht blendet mich.

Bomba kör edici bir parlamayla patladı.

Die Bombe explodierte mit einem blendenden Blitz.

İnsanlar nasıl bu kadar kör olabilir?

Wie können die Leute nur so blind sein?

Siyah gözlükler kör meslektaşımın gözlerini örter.

Schwarze Augengläser verdecken die Augen meines blinden Kollegen.

Etrafı karanlıkla kaplı. O, doğuştan kör.

Um ihn ist nur Dunkelheit. Er ist von Geburt an blind.

Dişi puma görebiliyor. Guanako ise neredeyse kör.

Sie kann sehen, während das Guanako nahezu blind ist.

Bunu görmektense kör olmak daha iyi olurdu.

Es wäre besser, blind zu sein, als das zu sehen.

Annem bana mastürbasyon yaparsam kör olacağımı söyledi.

Meine Mutter sagte mir, dass ich von Selbstbefriedigung erblinden würde.

Araba kullanırken, kör noktaya dikkat etmeniz gerekir.

- Wenn du Auto fährst, musst du den toten Winkel beachten.
- Beim Autofahren muss man auf den toten Winkel achten.

Kör hemşire kendini yaşlıların bakımı için adadı.

Die blinde Krankenschwester widmete sich der Pflege der Älteren.

Kör bile düştüğü kuyuya bir daha düşmez.

- Gebranntes Kind scheut das Feuer.
- Ein Esel stolpert nicht zweimal über denselben Stein.

Göze göz düşüncesi bütün dünyayı kör edecek.

Das Prinzip „Auge um Auge“ macht die ganze Welt blind.

Anneler oğullarına mastürbasyon yaparlarsa kör olacaklarını söylerdi.

Die Mütter sagten früher ihren Söhnen, dass sie vom Onanieren blind würden.

- Kör bir sincap bile bazen bir meşe palamudu bulur.
- Kör bir tavuk bile bir mısır tanesi bulur.

Selbst ein blindes Huhn findet mal ein Korn.

O kadar soluktur ki, biz neredeyse kör oluruz.

Es ist so düster, dass Menschen so gut wie blind sind.

Eğer onu göremediysen bir yarasa gibi kör olmalısın.

Du musst blind wie ein Maulwurf sein, wenn du es nicht sehen konntest.

- Onun bir gözü görmüyor.
- Onun bir gözü kör.

Er ist auf einem Auge blind.

Pek çok yerde kör kişiler piyango bileti satarlar.

An vielen Orten verkaufen blinde Personen Lotterielose.

- Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
- Aşkın gözü kördür derler.

Man sagt, Liebe mache blind.

O, farların parlamasıyla kör oldu ve kazadan kaçınamadı.

Sie wurde vom Licht der Scheinwerfer geblendet und konnte den Unfall nicht vermeiden.

Kör bir insanın işitme duyusu genellikle çok keskindir.

Der Gehörsinn eines Blinden ist oft sehr fein.

Mary arkadaşı için bir kör randevu ayarlamaya çalıştı.

Maria wollte für ihre Freundin ein romantisches Treffen mit einem Unbekannten einfädeln.

Bu kütüphane, özellikle kör çocuklar için kitaplar içerir.

Diese Bibliothek enthält Bücher speziell für blinde Kinder.

Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri tutma.

Zeige einem Blinden, der in der Dunkelheit geht, keine Fackel.

Hükmedene kör olan inanç, gerçeklerin en büyük düṣmanıdır.

Der blinde Glaube an die Obrigkeit ist der größte Feind der Wahrheit.

Asla kör bir adamın kolunu tutmayınız. O sizinkini tutsun.

Nehmen Sie niemals einen Blinden am Arm, sondern lassen Sie ihn Ihren nehmen.

Tom lezzetli görünümlü eti kör bir bıçakla kesmeye çalıştı.

Tom versuchte, das köstlich aussehende Fleisch mit einem stumpfen Messer zu zerteilen.

Kent kütüphanesi, kör çocuklar için özel bir bölüme sahiptir.

Die Stadtbibliothek hat eine besondere Abteilung für Blinde.

Deri ve tüy kaplı gözleri bu köstebeği tamamen kör bırakmıştır.

Ihre Augen sind unter Haut und Fell verborgen. Sie ist völlig blind.

Kılıcım kör olabilir ama o senin gibi biri için fazlasıyla yeterli.

Mein Schwert mag stumpf sein, aber für jemanden wie dich reicht es allemal.

- 27 Kasım günü gece yatağıma gittiğimde kör kedimi kucağıma aldım ve ona şunu dedim. "Bu dünyada seninle ben yalnız kaldık." Ama iki gün sonra kör kedim öldü ve yapayalnız kaldım.
- 27 Kasım akşamı yatmaya gittiğimde kör kedimi kucağıma aldım ve ona "Sen ve ben bu dünyada yalnız kaldık." dedim. Ama iki gün sonra kör kedim öldü ve ben yapayalnız kaldım.

Als ich am 27. November abends zu Bett ging, nahm ich meine blinde Katze in den Arm und sagte zu ihr: „Du und ich, wir sind allein auf dieser Welt.“ Doch zwei Tage später ist meine blinde Katze gestorben, und ich bin ganz und gar allein geblieben.

- Bir şeyi doğru yaptırmak istiyorsan, onu kendin yap.
- Kel kör, kendi işini kendin gör.

Wenn du willst, dass etwas richtig gemacht wird, mach es selbst!

27 Kasım günü gece yatağıma gittiğimde kör kedimi kucağıma aldım ve ona şunu dedim. "Bu dünyada seninle ben yalnız kaldık." Ama iki gün sonra kör kedim öldü ve yapayalnız kaldım.

Als ich am 27. November abends zu Bett ging, nahm ich meine blinde Katze in den Arm und sagte zu ihr: „Du und ich, wir sind allein auf dieser Welt.“ Doch zwei Tage später ist meine blinde Katze gestorben, und ich bin ganz und gar allein geblieben.