Translation of "Bakmak" in German

0.047 sec.

Examples of using "Bakmak" in a sentence and their german translations:

- Buna bakmak ister misin?
- Buna bakmak ister misiniz?
- Buna bakmak istiyor musun?

Willst du dir das ansehen?

Aileme bakmak zorundayım.

Wir müssen uns um unsere Eltern kümmern.

İçeriye bakmak istiyorum.

Ich möchte hineinsehen.

Tom bakmak istemiyor.

Tom will nicht hinsehen.

Tom'a bakmak istemiyorum.

Ich will Tom nicht ansehen.

Bakmak zorunda kalacağım.

Ich werde es mir ansehen müssen.

Tom'a bakmak zorundasın.

Du musst dich um Tom kümmern.

Bakmak ister misiniz?

Willst du mal gucken?

İnsanlara bakmak kabalıktır.

Es ist unhöflich, andere Leute anzustarren.

- İnsanlara bakmak kabalıktır.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

Es ist unhöflich, Leute anzustarren.

Pul koleksiyonuna bakmak isterim.

- Ich würde gerne deine Briefmarkensammlung sehen.
- Ich würde gerne Ihre Briefmarkensammlung sehen.

Tom teleskoptan bakmak istedi.

Tom wollte durch das Teleskop sehen.

Buna bakmak ister misin?

- Willst du es dir ansehen?
- Wollen Sie es sich ansehen?

O grafiğe bakmak istiyorum.

- Ich möchte mir die Graphik ansehen.
- Ich möchte mir das Diagramm ansehen.

Şimdi kendimize bakmak zorundayız.

Wir müssen jetzt auf uns selbst aufpassen.

Bu kediye bakmak zorundayım.

Ich muss mich um diese Katze kümmern.

Çocuklara bakmak zorunda kaldım.

- Ich musste mich um die Kinder kümmern.
- Ich musste die Kinder versorgen.
- Ich musste auf die Kinder aufpassen.
- Ich musste die Kinder betreuen.

Tom, Mary'ye bakmak zorunda.

Tom muss sich um Maria kümmern.

Dağda askerlere bakmak zordur.

Soldaten in einem Gebirge zu versorgen, ist schwierig.

Bob Tilkiye evde bakmak istedi.

Bob wollte den Fuchs im Haus behalten.

Bunun içine bakmak ister misin?

Möchtest du hineinschauen?

O, postere bakmak için durakladı.

Er hielt an, um das Plakat anzusehen.

Ailesine bakmak için çok çalıştı.

Er hat hart gearbeitet, um seine Familie zu unterstützen.

Çocuğuna bakmak için işini bıraktı.

Sie hat die Arbeit aufgegeben, um sich um ihr Kind zu kümmern.

Aileme bakmak için çok çalıştım.

Ich habe hart gearbeitet, um meine Familie zu unterstützen.

O, buna bakmak istiyor mu?

Will er es sich ansehen?

Ben şarap listesine bakmak istiyorum.

Ich würde gerne einen Blick auf die Weinkarte werfen.

O, kız kardeşine bakmak zorundaydı.

Sie musste sich um ihre Schwester kümmern.

Büyük bir aileye bakmak zorundayım.

Ich muss eine große Familie unterhalten.

Kendime bakmak için yeterince yaşlıyım.

Ich bin alt genug, um mich selbst zu ernähren.

Kiraz çiçeklerine bakmak için geldim.

Ich bin gekommen, um mir die Kirschblüten anzusehen.

O kediye bakmak için istekliydi.

Er war bereit, sich um die Katze zu kümmern.

Hristiyanlara karşı kin ve nefretle bakmak

Christen mit Hass und Hass betrachten

Sözcüğün anlamını bilmiyorsan sözlüğe bakmak zorundasın.

- Wenn du die Bedeutung dieses Wortes nicht kennst, musst du es im Wörterbuch nachschlagen.
- Wenn Sie die Bedeutung dieses Wortes nicht kennen, müssen Sie es im Wörterbuch nachschlagen.

Tom bakmak istemiyordu ama kendini tutamadı.

Tom wollte nicht hinschauen, aber er konnte sich nicht abhalten.

Tom masanın altına bakmak için eğildi.

Tom bückte sich, um unter den Tisch zu sehen.

Aynada kendime bakmak için banyoya koştum.

Ich rannte ins Badezimmer, um mich im Spiegel zu betrachten.

Tom planlara daha yakından bakmak istedi.

Tom wollte sich die Blaupausen genauer ansehen.

Birisi Tom'a bakmak için burada kalmalı.

Jemand muss hierbleiben und auf Tom aufpassen.

Birçok çocuk kendilerine bakmak zorunda kaldı.

Viele Kinder waren sich selbst überlassen.

Mary gelemez. O kızına bakmak zorunda.

- Maria kann nicht kommen. Sie muss auf die Lütte aufpassen.
- Maria kann nicht kommen. Die muss auf ihre Tochter aufpassen.

Ben ona daha yakından bakmak istiyorum.

Ich möchte mir das genauer ansehen.

O rapora daha yakın bakmak istiyorum.

Ich möchte mir diesen Bericht einmal genauer ansehen.

Çocuklara bakmak için yardım edebilir misin?

Würdest du mir helfen, auf die Kinder aufzupassen?

Sabah güneşi bakmak için çok parlak.

Die Morgensonne ist zu hell, um sie anzugucken.

Yapacağı ilk şey kaputun altına bakmak olur

wird zuerst ein Blick unter die Motorhaube geworfen.

- Bu kediye bakmak zorundayım.
- Bu kediye bakmalıyım.

Ich muss mich um diese Katze kümmern.

Çitin üzerinden bakmak için yeterince uzun geğildi.

Sie war zu klein, um über den Zaun zu sehen.

Belgeye bakmak üç saatten fazla zamanımı alacaktır.

Es wird mich mehr als drei Stunden kosten, das Dokument durchzusehen.

Kız arkadaşım hamile ve bebeğe bakmak istiyor.

Meine Freundin ist schwanger, und sie will das Kind behalten.

Onlara bakmak için hiç kimseleri yok mu?

Haben sie niemanden, der sich um sie kümmert?

Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.

Mal gucken darf man, aber gaffen ist unhöflich.

Birimiz burada kalmak ve Tom'a bakmak zorunda.

Einer von uns muss hierbleiben und sich um Tom kümmern.

Ben bunu çocuklara bakmak kadar çok sevmiyorum.

Das gefällt mir nicht so gut wie auf die Kinder aufzupassen.

Mary sık sık küçük kardeşine bakmak zorunda.

Maria muss oft auf ihre jüngeren Geschwister aufpassen.

Onlar gökyüzüne bakmak için bir teleskop kullanıyor.

Sie benutzen ein Teleskop, um den Himmel zu beobachten.

Ve bir adım geriye gidip büyük resme bakmak

Ich wollte Abstand gewinnen, auf das große Ganze schauen

Eskiden sadece köyümüze bakmak için kullandığımız bir araçtı.

Früher war es nur ein Werkzeug, um unser Dorf zu betrachten.

Tom Mary'nin yeni arabasına bakmak için otoparka yürüdü.

Tom ging hinaus auf den Parkplatz, um sich Marias neuen Wagen anzusehen.

İnsanlara dik dik bakmak hoş bir davranış değildir.

Es ist nicht höflich, andere anzustarren.

Böylesine büyük bir aileye bakmak zorunda olacağımı asla düşünmemiştim.

Ich hätte nie gedacht, dass ich solch eine große Familie unterhalten müsste.

O bana bakıyor ama ben ona bakmak için fazla utangacım.

Sie sieht mich an, doch ich bin zu schüchtern, um sie anzusehen.

- Aynada kendine bakmak ister misin?
- Aynada kendinize bakmaktan hoşlanır mısınız?

Betrachtest du dich gern im Spiegel?

Bütün gün oturmak ve bir bilgisayar ekranına bakmak sizin için kötü.

Es tut dir nicht gut, den ganzen Tag vor einem Computerbildschirm zu sitzen.

Nagoya çevresinde birinin yolunu bulması çok basittir. Tek yapmanız gereken işaretlere bakmak.

Es ist einfach, in Nagoya den Weg zu finden. Du musst bloß auf die Schilder schauen.

Bazı sağlık çalışanları hastalara bakmak yerine evrak işleri yaparak daha çok zaman geçirmektedirler.

Manche im Gesundheitswesen Beschäftigte kümmern sich mehr um Papierkram als um die Versorgung der Patienten.

- Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.
- O, ailesine bakmak için çok çalışmak zorunda.

Er muss hart arbeiten, um seine Familie zu unterstützen.

Tom bu gece adamlarla içmek için dışarı çıkamaz. O evde kalmak ve annesine bakmak zorunda.

Tom kann heute Abend nicht mit den Jungs auf Kneipentour gehen. Er muss zu Hause bleiben und sich um seine Mutter kümmern.