Translation of "Büyükannem" in German

0.005 sec.

Examples of using "Büyükannem" in a sentence and their german translations:

Büyükannem göremez.

Meine Großmutter kann nicht sehen.

Büyükannem hasta.

Meine Großmutter ist krank.

Büyükannem öldü.

Meine Großmutter ist gestorben.

Büyükannem göremiyor.

Meine Großmutter kann nicht sehen.

Büyükannem yavaş konuşur.

Meine Großmutter spricht langsam.

Büyükannem çok yaşlıdır.

Meine Großmutter ist sehr alt.

Beni büyükannem büyüttü.

Meine Großmutter hat mich aufgezogen.

Büyükannem bir çiftçiydi.

Meine Großmutter war eine Bäuerin.

Büyükannem erken kalkar.

Meine Großmutter steht früh auf.

Mary benim büyükannem.

Mary ist meine Großmutter.

Büyükannem avlusundaki otları çekiyordu.

Meine Oma jätete im Hintergarten Unkraut.

Büyükannem Almanya'da ameliyat oldu.

- Meine Großmutter hat sich in Deutschland einer Operation unterzogen.
- Meine Oma wurde in Deutschland operiert.

Büyükannem akşam yürüyüşe gidiyor.

Meine Großmutter geht abends spazieren.

Büyükannem tarafından oldukça sevilirim.

Ich werde von meiner Oma sehr geliebt.

Büyükannem on çocuk büyüttü.

Meine Großmutter zog eine zehnköpfige Familie auf.

Büyükannem onu eliyle ördü.

Meine Großmutter hat das von Hand gestrickt.

Büyükannem tek başına yaşıyor.

Meine Großmutter lebt allein.

Büyükannem bile SMS gönderebilir.

Sogar meine Oma kann eine SMS senden.

Büyükannem dindar olduğumu düşünüyor.

Meine Oma denkt, dass ich religiös bin.

Büyükannem sadece yumuşak gıdaları yiyebilir.

Meine Großmutter kann nur weiche Nahrung zu sich nehmen.

Büyükannem bana Külkedisi hikayesini anlattı.

Meine Großmutter hat mir die Geschichte von Aschenputtel erzählt.

Büyükannem gece huzur içinde öldü.

- Meine Großmutter ist in der Nacht friedlich heimgegangen.
- Meine Großmutter ist in der Nacht friedlich entschlafen.
- Meine Großmutter ist in der Nacht friedlich verstorben.

Büyükannem çok iyi yemek pişirebilir.

Meine Großmutter kann sehr gut kochen.

Büyükannem mektubu bu sabah postaladı.

Meine Oma hat den Brief heute Morgen abgeschickt.

Annemin tarafından büyükannem, Osaka'da yaşıyor.

Meine Großmutter mütterlicherseits lebt in Ōsaka.

Büyükannem yine ilaçlarını almayı unutmuş.

Großmutter vergaß wieder, ihre Pillen zu nehmen.

"Büyükannem ne yapıyor?" "Kanepede uyuyor."

„Was macht Oma?“ – „Die schläft auf dem Sofa.“

Büyükannem bile bir mesaj gönderebilir.

Sogar meine Oma kann eine SMS senden.

Büyükannem büyük bir hindi pişirdi.

Meine Großmutter hat einen großen Truthahn zubereitet.

Divan üzerinde oturan kadın benim büyükannem.

Die Frau, die auf dem Sofa sitzt, ist meine Großmutter.

- Büyükannem yavaş konuşur.
- Anneannem yavaşça konuşuyor.

Meine Großmutter spricht langsam.

Büyükannem her zaman soğuktan şikâyet ediyor.

Meine Großmutter beklagt sich immer über die Kälte.

Hem büyükbabam hem de büyükannem öldü.

Beide Großeltern von mir sind tot.

Büyükannem TV izlemeyi gerçekten çok sever.

Meine Großmutter sieht liebend gerne fern.

Büyükannem senden daha hızlı mesaj yazıyor.

Meine Großmutter ist im Nachrichtenschreiben schneller als du.

Büyükannem tren ile seyahat etmeyi sever.

Meine Großmutter fährt gern mit der Eisenbahn.

Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.

Meine Großmutter gab mir mehr, als ich wollte.

Büyükannem giderek unutkan ve kırılgan oluyor.

Meine Großmutter wurde allmählich vergesslich und gebrechlich.

Büyükannem bana yeni bir elbise yaptı.

Meine Großmutter hat mir ein neues Kleid gemacht.

Büyükannem kendisinin bütün hayatını bana anlattı.

Meine Großmutter erzählte mir ihr ganzes Leben.

Evlenmek istemiyorum çünkü, büyükannem bana sakat dedi.

Da ich nicht heiraten möchte, nannte mich meine Oma einen Krüppel und ähnliches.

Büyükannem seksen beş yaşında hâlâ çok aktif.

Meine Großmutter ist mit fünfundachtzig Jahren noch sehr aktiv.

Büyükannem daha gençken dikiş makinesini çok kullanırdı.

Meine Großmutter benutzte ihre Nähmaschine viel, als sie jünger war.

O benim büyükannem değil; o benim annem.

Sie ist nicht meine Oma, sondern meine Mami.

Büyükannem ve annem her zaman bunu söylerdi.

Meine Oma und meine Mama haben das früher immer gesagt.

Büyükannem büyük, eski bir evde yalnız yaşıyor.

Meine Großmutter wohnt allein in einem riesigen alten Haus.

- Büyükannem yaşlandı.
- Anneannem yaşlandı.
- Ninem ihtiyarladı.
- Babaannem yaşlandı.

- Meine Großmutter ist sehr alt geworden.
- Meine Großmutter ist alt geworden.

Ben onu ziyaret ettiğimde büyükannem bir haftadır hastaydı.

Meine Großmutter war schon eine Woche krank, als ich sie besuchte.

- Büyükannem TV izlemeyi seviyor.
- Büyükanne televizyon izlemekten hoşlanır.

Oma schaut gerne Fernsehen.

Büyükannem bugün bizi ziyarete geldiği için çiçekler aldım.

Ich habe Blumen gekauft, weil heute Nachmittag meine Großmutter zu Besuch kommt.

Büyükannem hamur yapışmasın diye oklavanın üstüne un serpti.

Oma streute Mehl auf das Nudelholz, damit der Teig nicht daran kleben blieb.

- Annemin tarafından büyükannem, Osaka'da yaşıyor.
- Anneannem Osaka'da yaşıyor.

Meine Großmutter mütterlicherseits lebt in Ōsaka.

- Büyükannem motosiklet sürebiliyor.
- Anneannem motosiklet kullanabiliyor.
- Babaannem motosiklet sürebiliyor.

Meine Großmutter kann Motorrad fahren.

Büyükannem üç yıl öncesine kadar dikiş makinesini çok kullanırdı.

Bis vor drei Jahren hat meine Großmutter oft Gebrauch von ihrer Nähmaschine gemacht.

Büyükannem benden daha hızlı yürür, ve benim oynadığımdan daha iyi tenis oynar.

Meine Großmutter läuft schneller als ich und spielt auch besser Tennis.

- Büyükannem televizyon izlemeyi seviyor.
- Anneannem televizyona bakmayı sever.
- Babaannem TV izlemeyi sever.

Meine Großmutter sieht liebend gerne fern.

- Büyükannem sağlıklı ve tek başına yaşıyor.
- Anneannemin sağlığı yerinde ve yalnız yaşıyor.

Meine Großmutter erfreut sich guter Gesundheit und lebt alleine.

- Büyükannem örgü örmeyi seviyor.
- Anneannem örgü örmesini sever.
- Babaannem örgü yapmayı sever.

Meine Großmutter webt gerne.

- Büyükannem 82 yaşında ve hâlâ dinç.
- Anneannem seksen iki yaşında ve hâlâ zinde.

Meine Großmutter ist noch energisch mit zweiundachtzig Jahren.