Translation of "Alışveriş" in German

0.014 sec.

Examples of using "Alışveriş" in a sentence and their german translations:

Üniversite, alışveriş, müzik.

Universität, Einkaufen, Musik.

Alışveriş merkezine gittim.

Ich war im Einkaufszentrum.

Annem alışveriş yapıyor.

Meine Mutter ist beim Einkaufen.

Tom alışveriş yapıyor.

- Tom verrichtet Einkäufe.
- Tom ist gerade einkaufen.

Markette alışveriş yapıyorum.

Ich kaufe auf dem Markt ein.

O alışveriş bağımlısı.

Sie ist einkaufssüchtig.

Alışveriş yapmayı seviyorum.

Ich liebe es einzukaufen!

Alışveriş merkezine gidiyoruz.

Wir gehen einkaufen.

Alışveriş merkezi nerede?

Wo ist das Einkaufszentrum?

Alışveriş çantam kırıldı.

Meine Einkaufstasche ging kaputt.

- Tom arkadaşlarıyla alışveriş yapacak.
- Tom arkadaşlarıyla alışveriş yapmaya gidiyor.

Tom geht mit seiner Freundin einkaufen.

Alışveriş bölgesinde amaçsızca dolaştık.

Wir liefen ziellos durchs Einkaufsviertel.

Nasıl alışveriş yapılacağını biliyor.

Er weiß, wie man Einkäufe verrichtet.

O bir alışveriş bağımlısı.

- Sie ist einkaufssüchtig.
- Sie ist kaufsüchtig.

Hâlâ etrafta alışveriş yapıyorum.

Ich bin noch dabei, die Preise zu vergleichen.

Alışveriş yapmaktan nefret ediyorum.

Ich hasse es einzukaufen.

Alışveriş yapmayı sevmek isterdim.

- Ich würde sehr gerne einkaufen gehen.
- Ich würde sehr gerne einkaufen fahren.

Tom'la birlikte alışveriş yapıyorum.

Ich bin mit Tom einkaufen gewesen.

Tekrar alışveriş yaptığını anlıyorum.

Ich sehe, dass du wieder einkaufen warst.

Tom çevrimiçi alışveriş eder.

Tom kauft online.

Nerede biraz alışveriş yapabilirim?

- Wo kann ich etwas einkaufen?
- Wo kann ich Einkäufe erledigen?

Onlar alışveriş mi yapıyorlardı?

Waren sie einkaufen gegangen?

Leyla alışveriş çılgınlığına gitti.

Layla machte einen Einkaufsbummel.

Kızımla haftalık alışveriş yapacagiz.

Ich werde mit meiner Tochter den Wochenendeinkauf machen.

O alışveriş yapmak zorunda.

Sie muss einkaufen.

Neden alışveriş merkezine gitmiyoruz?

Fahren wir doch zur Einkaufspassage!

- Ben hep burada alışveriş yapıyorum.
- Ben hep buradan alışveriş yaparım.

Ich kaufe hier immer ein.

En yakın alışveriş merkezi nerede?

Wo ist das nächste Einkaufszentrum?

Catherine alışveriş merkezine gitmek istedi.

Catherine wollte zum Einkaufszentrum gehen.

Onu bir alışveriş merkezinde aldım.

Ich kaufte es in einem Warenhaus.

Alışveriş merkezleri ergenler arasında popülerdir.

Einkaufszentren sind bei Jugendlichen beliebt.

Alışveriş listesine şekeri ekledin mi?

Hast du "Zucker" in die Einkaufsliste eingetragen?

Kız arkadaşım için alışveriş yapıyorum.

- Ich kaufe für meine Liebste ein.
- Ich kaufe für meine Freundin ein.

Erkek arkadaşım için alışveriş yapıyorum.

Ich kaufe für meinen Freund ein.

Burada birçok insan alışveriş yapar.

Hier kaufen viele ein.

Buralarda biraz alışveriş yapmak istiyorum.

Ich möchte hier in der Nähe ein bisschen shoppen gehen.

Tom bazı alışveriş torbaları taşıyordu.

Tom trug einige Einkaufstüten.

Alışveriş listesine "şeker" koydun mu?

Hast du "Zucker" in die Einkaufsliste eingetragen?

Sami alışveriş torbasını kilere koydu.

Sami brachte die Einkaufstüte in die Speisekammer.

Bir daha oradan alışveriş yapmayacağım.

Dort werde ich nichts mehr kaufen.

Alışveriş merkezinin önünde bir kitapçı var.

Vor dem Kaufhaus befindet sich eine Buchhandlung.

Tom, annesi için alışveriş sepetini itti.

Tom schob seiner Mutter den Einkaufswagen.

Ben o mağazada alışveriş yapmayı seviyorum.

Ich kaufe gern in diesem Warenhaus ein.

En son ne zaman alışveriş yaptın?

Wann bist du das letzte Mal einkaufen gegangen?

Alışveriş caddeleri, iş günlerinde çok sakindir.

Einkaufsstraßen sind werktags sehr ruhig.

O bir kuyumcu dükkânında alışveriş yapıyor.

Er kauft bei einem Juwelier ein.

Ayda kaç kez alışveriş merkezine gidersin?

Wie oft im Monat gehst du ins Einkaufszentrum?

Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.

Mama blieb im Auto, während Papa einkaufen ging.

Ben bugün annemle alışveriş merkezine gittim.

Heute fuhr ich ins Einkaufszentrum mit meiner Mutter.

Tom bir alışveriş cümbüşüne devam etti.

Tom machte einen Einkaufsbummel.

Benim için biraz alışveriş yapar mısın?

Könntest du für mich einkaufen gehen?

Bugün alışveriş merkezine gittik. Çok sıkıldım.

Heute sind wir ins Einkaufszentrum gegangen. Das war ja so langweilig.

Ben genellikle bu süpermarkette alışveriş yaparım.

Ich kaufe gewöhnlich in diesem Supermarkt ein.

"Bu nedir?" "Sadece bir alışveriş listesi."

„Was ist das?“ – „Es ist nur eine Einkaufsliste.“

Tom yeniden kullanılabilir alışveriş çantasını unuttu.

Tom hatte seine wiederverwendbare Einkaufstasche vergessen.

Eve giderken Noel için biraz alışveriş yaptım.

Ich habe auf dem Nachhauseweg einige Weihnachtseinkäufe erledigt.

Biz alışveriş merkezine gittiğimizde güneşli bir gündü.

Es war ein sonniger Tag, als wir zum Einkaufszentrum fuhren.

Dün birisi ben alışveriş yaparken bisikletimi çaldı.

Während ich gestern einkaufen war, wurde mir mein Fahrrad gestohlen.

Neden burada alışveriş yapıyorsun? Her şey pahalı.

- Warum kaufst du hier ein? Das ist alles teuer.
- Warum kauft ihr hier ein? Das ist alles teuer.
- Warum kaufen Sie hier ein? Das ist alles teuer.

O büyük bir alışveriş merkezi inşa etti.

Er ließ ein großes Einkaufszentrum bauen.

Biraz alışveriş yapmak için hala zaman var.

Es bleibt noch etwas Zeit zum Einkaufen.

Alışveriş merkezine giden bir otobüs var mı?

Gibt es einen Bus, der zum Einkaufszentrum fährt?

Buraya yakın bir alışveriş merkezi var mı?

Gibt es hier ein Einkaufszentrum?

Bu alışveriş merkezinde bir süpermarket var mı?

Hat dieses Einkaufszentrum einen Supermarkt?

Biri balık tutmaya,diğeri alışveriş yapmaya gitti.

Der eine ging fischen, der andere einkaufen.

Alışveriş yapmaya gitmeliyim, bir saat içinde döneceğim.

Ich muss einkaufen gehen, ich bin nach einer Stunde wieder zurück.

Tom alışveriş yapmak için şehir merkezine gitti.

- Tom ging zum Einkaufen in die Stadt.
- Tom ging zum Einkauf in die Stadt.

Anne az önce alışveriş için dışarı çıktı.

Mutter ist gerade Einkaufen gegangen.

Bu alışveriş çantasını benim için taşıyabilir misin?

Könntest du mir diese Einkaufstüte tragen?

- Bugün alışveriş merkezinde yeni bir yelek satın aldım.
- Bugün alışveriş merkezinde yeni bir atlet satın aldım.

- Ich habe heute ein paar neue Unterhemden im Einkaufszentrum gekauft.
- Ich habe mir heute in der Einkaufsmeile ein paar neue Unterhemden gekauft.

Bütün bonusumu alışveriş ve seyahat üzerine çarçur ettim.

Ich verpulverte meinen gesamten Bonus mit Einkäufen und Reisen.

Bayan Glück ve Yuki alışveriş turu yapmak istiyorlar.

Frau Glück und Yuki wollen ein Einkaufsbummel machen.

Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.

- Tom legte eine Tüte mit geriebenem Käse in seinen Einkaufswagen.
- Tom legte eine Tüte geriebenen Käses in seinen Einkaufswagen.

Karım kasabada alışveriş yaparken ben mutfakta etrafı toparladım.

Während meine Frau in der Stadt einkaufen war, habe ich in der Küche klar Schiff gemacht.

- Sizin için alışveriş yapacağım.
- Alışverişi sizin için yapacağım.

- Ich mache den Einkauf für dich.
- Ich mache den Einkauf für Sie.
- Ich gehe für Sie einkaufen.
- Ich gehe für dich einkaufen.

Alışveriş merkezinden ayrıldığımda araba onu bıraktığım yerde değildi.

Als ich das Einkaufszentrum verließ, war das Auto nicht mehr dort, wo ich es zurückgelassen hatte.

Tom ebeveynleri dışarıda alışveriş yapıyorken Mary ile ilgilendi.

- Tom passte auf Maria auf, während ihre Eltern einkaufen waren.
- Tom passte auf Maria auf, während ihre Eltern einkauften.
- Tom passte auf Maria auf, während ihre Eltern den Einkauf verrichteten.

Tom Mary ile birlikte alışveriş yapmaktan nefret ediyor.

Tom hasst es, mit Maria einkaufen zu gehen.

Öyle pahalı bir mağazadan alışveriş yapmaya param yetmez.

Ich kann es mir nicht leisten, in so einem teuren Laden einzukaufen.

Tom Mary ile geçen hafta sonu alışveriş gitti.

Tom ging letztes Wochenende mit Maria einkaufen.

Tom tüm gün Mary ile alışveriş yapmaktan tükendi.

Tom ist fertig mit der Welt, nachdem er den ganzen Tag mit Maria einkaufen war.

Bana alışveriş merkezinin akşam 9.00'da kapandığını söyleyen kişi hatalıydı.

Derjenige, der mir sagte, das Kaufhaus schließe um 21 Uhr, hat sich geirrt.

Ben bir hediye satın almak amacıyla bir alışveriş merkezine gittim.

Ich ging ins Kaufhaus mit der Absicht, ein Geschenk zu kaufen.

Alışveriş merkezinde Noel baba olarak çalıştığım yarı zamanlı bir işim var.

Ich habe eine Teilzeitstelle als Weihnachtsmann im Einkaufszentrum.

Açık hava pazarında alışveriş yapmak bir mağazanın içinden daha az risklidir.

Einkaufen auf einem Freiluft-Markt ist weniger riskant, als in einem Geschäft zu sein.

Ne alışveriş yapacak ne de anneme hoşça kal diyecek vaktim vardı.

Ich hatte weder Zeit zum Einkaufen noch, um mich von meiner Mutter zu verabschieden.

O, çocuklarının para ile alışveriş etmelerine yardım ederek çok zaman harcar.

Sie bringt viel Zeit damit zu, ihren Kindern dabei zu helfen, mit Geld umgehen zu lernen.

Paranın mutluluğu satın alamayacağını söyleyen her kimse, nereden alışveriş yapacağını bilmiyormuş.

Wer sagt, Geld bringe kein Glück, weiß nur nicht, wo man hingehen muss, um es zu kaufen.

- Tom'un annesi için alışveriş yapması gerekiyor.
- Tom'un, annesi için alışverişe gitmesi gerekiyor.

Tom muss für seine Mutter einkaufen fahren.

Onlar bir otel ve bir alışveriş merkezi inşa etmek için ormanı kesmek istiyor.

Der Wald soll gerodet werden, damit dort ein Hotel und ein Einkaufszentrum errichtet werden können.

- Alışveriş yapmaya gitmeliyim, bir saat içinde döneceğim.
- Alışverişe gitmeliyim; bir saat içinde dönerim.

Ich muss jetzt einkaufen gehen; bin in einer Stunde zurück.

Tom annesinin ona verdiği alışveriş listesini kaybetti ve sadece yemek istediği şeyleri aldı.

Tom hatte den Einkaufszettel verloren, den seine Mutter ihm gegeben hatte, und kaufte nur das, was er essen wollte.

Şu an ben evime alışveriş yapmayı düşünüyorum ve gidebilecek bir market bulamıyorum. Güvenli değil çünkü.

Ich denke gerade daran, in meinem Haus einzukaufen, und ich kann keinen Markt finden, zu dem ich gehen kann. Weil es nicht sicher ist.