Translation of "Hey" in French

0.013 sec.

Examples of using "Hey" in a sentence and their french translations:

'Hey!'

'Hey!'

- Hop!
- Hey!

Salut !

Hey, rahatla.

Hey, calme-toi.

Hey, sen!

- Hé, toi là !
- Hé, vous là !
- Hé, toi !

Hey, neredesin?

- Hé, t'es où ?
- Hé, où es-tu ?
- Hé, où êtes-vous ?

Hey, bekleyin!

Hé, un moment !

Hey, John.

- Salut, John.
- Hé, John.
- Bonjour, John.

Tamam, gitmeliyiz! Hey!

Faut y aller !

Hey, ne oldu?

Hé, que s'est-il passé ?

Hey, nereye gidiyorsun?

Eh, où vas-tu ?

Hey, Tom nerede?

Hé, où est Tom ?

Hey, bu nedir?

- Eh, c'est quoi ?
- Eh, c'est quoi ça ?

Hey gidi günler.

C'était le bon temps.

Hey, nasıl gidiyor?

- Eh, qu'est-ce qu'il se passe ?
- Eh, qu'est-ce qu'il y a ?

Hey, Mimi! Nasılsın?

Salut, Mimi ! Comment ça va ?

Hey. Seni tanıyorum.

Euh, mais je te connais, toi !

Hey, onu yapma!

- Hé, ne faites pas ça !
- Hé, ne fais pas ça !

Hey bunu unutma.

Eh ! N'oublie pas ça !

Hey, bu güzel.

Eh, c'est sympa.

Hey, bunu dinle.

- Eh, écoute ça.
- Eh, écoutez ceci.

Hey, yüzüğün nerede?

- Hé, où est ta bague ?
- Hé, où est votre bague ?

Hey, kapıyı açın.

- Hé, ouvre la porte.
- Hé, ouvrez la porte.

Hey, aptal olma!

Hé, ne sois pas stupide.

Hey! Scott! Faturamı öde!

Hey ! Scott ! Paie ma facture !

Hey, sen! Kapa çeneni!

Hé toi, ferme-la !

Hey, Tom, endişelerini unut.

Hé, Tom, oublie tes préoccupations.

Hey! Buraya gel lütfen!

Holà ! Viens ici s'il te plaît !

Hey, neden bana vuruyorsun?

Eh, pourquoi m'as-tu frappé ?!

Hey! Kimse cümlelerimi çevirmiyor.

Hé, personne ne traduit mes phrases !

Hey, ona dikkat et!

- Hé, fais attention avec ça !
- Hé, faites attention avec ça !

Hey, merhaba arkadaşım. Nasılsın?

Salut, mon ami. Comment allez-vous?

Hey, beyler, beni bekleyin!

Eh, les gars, attendez-moi !

Hey arkadaşlar, geç oluyor.

Eh, les mecs, il se fait tard.

Hey, arkadaşlar. Ne haber?

- Hé, les mecs ! Quoi de neuf ?
- Hé, les gars ! Quoi de neuf ?

Hey ... haberi duydun mu?

Dis… t'as entendu les nouvelles ?

Hey, sen Tom değilsin.

Hé ! Vous n'êtes pas Tom.

Hey, devam edebilir miyiz?

Eh, on peut se bouger ?

Hey herkes, lütfen dinleyin.

Oh, veuillez tous écouter !

Hey, hâlâ burada mısın?

Ohé, es-tu encore là ?

Hey, hiçbir şeye dokunma!

- Hé, ne touche à rien !
- Hé, ne touchez à rien !

Hey Tom, burada mısın?

Eh, Tom, es-tu là ?

Hey, sen! Ne yapıyorsun?

Hé, vous ! Qu'est-ce que vous faites ?

Hey, henüz hazır değiliz.

Hey, nous n'avons pas terminé.

Hey, bu gürültü nedir?

Hé, c’est quoi, ce bruit ?

Hey, köpeğin beni ısırdı.

Hé, ton chien vient de me mordre.

Hey, yardım için teşekkürler.

Hé, merci pour l'aide !

Hey, ne yaptığını sanıyorsun?

Hey, que penses-tu être en train de faire ?

Hey, ne hakkında konuşuyorsun?

- Hé ! de quoi tu parles ?
- Eh, de quoi parlez-vous ?

"Hey, yalnızsan, telefonu elinden bırak,

« Si tu te sens seul, laisse tomber le téléphone,

Hey, bakın. Eski aletler var.

Regardez, de vieux outils.

(Beatbox yapıyor) Hey, naber millet?

Yo, ça va ?

Hey öpücüğünü unuttun. Üzgünüm, anahtarlarınız.

Eh ! Tu as oublié ton baiser. Désolé, tes clés !

Hey, çocuklar! Bu komik değil!

Hé, les mecs ! Ce n'est pas drôle !

Hey, siz ikiniz! Ne yapıyorsunuz?

Hé, vous deux ! Que faites-vous ?

Hey, o sadece bir hikaye.

Eh ! Ce n'est qu'une histoire.

Hey, siz ikiniz nereden geldiniz?

- Eh, d'où êtes-vous venus, tous les deux ?
- Eh, d'où êtes-vous venues, toutes les deux ?

Hey, sen burada ne yapıyorsun?

- Hé ! que faites-vous ici ?
- Eh, qu'est-ce que tu fais ici ?
- Hé ! Que fais-tu ici ?

Hey, bak, üç başlı maymun!

Eh regarde, un singe à trois têtes !

Hey bayım! Kedimi yiyin, lütfen!

Ah, Monsieur ! Mangez mon chat, s'il vous plaît !

Hey, sana bir şey söyleyeyim.

Hé, laisse-moi te dire quelque chose.

Hey, sana yardım etmek istiyorum.

- Hé, je veux t'aider.
- Hé, je veux vous aider.

Hey, bütün bu gürültü ne?

Eh, c'est quoi tout ce bruit ?

Hey, her şey için teşekkürler.

Hé, merci pour tout.

Hey, sana bir bira aldım.

Hey, je t'ai pris une bière.

Hey, bu çok kötü değil.

Hé, c'est pas si mal !

Hey, arkadaşlar ne hakkında konuşuyorsunuz?

Eh les gars, de quoi parlez-vous ?

- Hey! Ayaklarını nereye koyduğuna bak, lütfen!
- Hey! Ayaklarını koyduğun yere bak, lütfen!

Regarde où tu mets les pieds, bon sang !

''Hey kanka, bunu birlikte deneyelim mi?''

« Hé, BFF, voyons si nous pouvons le faire ensemble. »

Hey, Ayako. Lütfen yüksek sesle konuş.

Hé, Ayako, parle plus fort s'il te plait.

Hey, orada mısınız? Beni duyabiliyor musunuz?

Hé, tu es là ? Est-ce que tu m'entends ?

Hey arkadaşlar, sanırım bir şey buldum.

Hé, les mecs ! Je pense que j'ai trouvé quelque chose.

Hey sen, çocuk, senin adın ne?

Hé toi, petit, comment t'appelles-tu ?

Hey, siz ikiniz ne iş çeviriyorsunuz?

- Eh, qu'avez-vous l'intention de faire, tous les deux ?
- Eh ! Qu'avez-vous derrière la tête, tous les deux ?

Hey, sen! Havuzun etrafında koşmak yok!

Hé toi ! Ne cours pas autour de la piscine !

Hey, seninle bir saniye konuşabilir miyim?

Hey, je peux te parler une seconde ?

Hey, bu kadar bencil olma, Tom.

Hé, ne sois pas si égoïste, Tom.

Hey sen ! Havuz başında koşmak yok !

Hé toi ! Ne cours pas autour de la piscine !

"Hey, harika bir fikri var, hadi dinleyelim."

« Hey, elle a une super idée, écoutons. »

Terlikleri bana ver! Hey! Onları bana ver!

Donne-moi les chaussons ! Hé ! Donne-les-moi !

Hey, Tom, sana bir şey sorabilir miyim?

- Hé, Tom, je peux te demander un truc ?
- Hé, Tom, je peux te demander quelque chose ?

Hey, şimdi durup dururken nereden çıktı bu?

Eh, de quoi s'agissait-il ?

Hey sen! Şu yeşil çantada neyin var?

Hé, toi ! Qu'est-ce que tu as dans ce sac vert ?

John, "Hey çocuklar, hadi bir mola verelim." dedi.

John dit : « Eh les gars, faisons une pause. »

Hey, duydun mu? Susan'ın fırında bir kurabiyesi var.

Hé, as-tu entendu ? Suzanne a un polichinelle dans le placard.

Hey, bugünün benim doğum günüm olduğunu biliyor musunuz?

Hé! Tu sais que c'est mon anniversaire aujourd'hui ?

Hey, araç navigasyon sisteminin kullanım kılavuzunu nereye koydun?

Eh, où as-tu mis le manuel d'utilisation du système de navigation de la voiture ?

Hey çocuklar kavga etmeyi bırakın. Hadi ama, ayrılın!

Hé les garçons, arrêtez de vous battre. Allez, séparez-vous !

"Hey sahip olduğumuz başarıdan daha iyisini yapabilecek var mı?

en disant : « Hey, est-ce que quelqu'un peut faire mieux que ça ?

Güneşten gelen zararlı ışınları hey yıl %10 daha az süzüyor

hey nuire aux rayons du soleil hey année 10% de moins

Iki yüzlü bir kız... Hey seksi bayan, abin Gangnam tarzıdır.

c'est une fille avec deux visages... Hey, sexy lady, ton grand frère est façon Gangnam".

Hey, hiç param olmayabilir ama benim hâlâ bir gururum var.

Eh, j'ai peut-être pas d'argent, mais j'ai toujours ma fierté.

Hey Tom, dedikodu vasıtasıyla senin Susie ile çıktığını duydum. Tebrikler.

Eh Thomas, j'ai entendu dire par le téléphone arabe que toi et Suzie sortiez ensemble. Bravo !

Hey, bir dakika bekle, sen benim ne düşünüyor olduğumu düşünüyor musun?

Eh, minute ! Es-tu en train de penser à ce que je suis en train de penser ?