Translation of "Hakkı" in French

0.012 sec.

Examples of using "Hakkı" in a sentence and their french translations:

Seçme seçilme hakkı,

le droit d'être élu,

Her hakkı saklıdır.

Tous droits de reproduction interdits.

Herkesin yaşama hakkı vardır.

Tout le monde a le droit de vivre.

Tom'un bilme hakkı var.

Tom a le droit de savoir.

Oy vermek onların hakkı.

Voter est leur droit.

Bunu yapmaya hakkı yok.

Elle n'a aucun droit de faire ça.

Kadınlara oy hakkı verildi.

On donna aux femmes le droit de vote.

Korunması gereken bir insan hakkı.

considéré comme un droit humain qui doit être protégé.

Tom'un onu söylemeye hakkı yok.

Tom n'a pas le droit de dire ça.

Onun bunu yapmaya hakkı yok.

Il n'a aucun droit de faire ça.

Tom'in oy kullanma hakkı var.

Tom a le droit de vote.

Tom'un onu söyleme hakkı yok.

Tom n'a pas le droit de dire ça.

Herkesin düşündüğünü söyleme hakkı vardır.

Chacun a le droit de dire ce qu'il pense.

Amerikalı kadınların oy verme hakkı yoktu.

Les femmes étasuniennes n'avaient pas le droit de vote.

Kimsenin bizi kontrol etmeye hakkı yok.

Personne n'a le droit de nous contrôler.

- Papanın evlenme hakkı yoktur.
- Papa evlenemez.

- Le Pape ne peut pas se marier.
- Le Pape n'a pas le droit de se marier.

Bunu yapmak için hiçbir hakkı yoktu.

- Vous n'aviez aucun droit de faire cela.
- Tu n'avais aucun droit de faire ça.

Bu kitabın telif hakkı hâlâ saklıdır.

Les droits de ce livre sont encore protégés.

Her insanın kendini savunma hakkı var.

Toute personne a le droit de se défendre.

Halkın yasal bir duruş sergileme hakkı yok.

le public n'a pas voix au chapitre.

- Sezar'ın hakkı Sezar'a.
- Yiğidi öldür, hakkını yeme.

- Honneur à celui auquel l'honneur est dû.
- Honorez celui auquel l'honneur revient.

Dan'ı bu ülkeden atmaya kimsenin hakkı yok.

Personne n'a le droit d'expulser Dan de ce pays.

Tom'un davrandığı gibi Mary'ye davranma hakkı yoktu.

Tom n'avait pas le droit de traiter Marie comme il l'a fait.

Onun aile ilişkilerimize müdahale etme hakkı yok.

Il n'a pas le droit d'interférer dans nos affaires de famille.

Her eyaletin, sadece bir oy hakkı vardı.

Chaque État ne disposait que d'une voix.

O stok dışı, sana yeniden kullanma hakkı verebilirim.

Ce n'est plus en stock, mais je peux vous faire un bon.

Her vergi mükellefinin, parasının nereye gittiğini bilmeye hakkı vardır.

Chaque contribuable est en droit de savoir où va son argent.

Hiç kimsenin sana hayatını nasıl yaşayacağını söyleme hakkı yok.

- Personne n'a le droit de te dire comment vivre ta vie.
- Personne n'a le droit de vous dicter comment vivre votre vie.

Hiç kimsenin sana çocuğunu nasıl yetiştireceğini söyleme hakkı yok.

- Personne n'a le droit de te dire comment éduquer ton enfant.
- Personne n'a le droit de vous dire comment éduquer votre enfant.

- Bir insanın yaşama hakkı varsa öyleyse bir insanın aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa, o zaman yaşamak bir hak değil ama bir zorunluluktur.
- Bir insanın yaşama hakkı varsa, aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa; o zaman yaşamak bir hak değil, zorunluluktur.

Si quelqu'un détient le droit de vivre, alors il devrait également détenir celui de mourir. Sinon, vivre n'est alors pas un droit mais une obligation.

Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.

Toute personne a le droit de fonder avec d'autres des syndicats et de s'affilier à des syndicats pour la défense de ses intérêts.

Özgür birisin ve burada kimsenin senin hareketlerini kontrol etmeye hakkı yok.

Tu es libre et personne n'a le droit de contrôler tes actions ici.

Hiç kimsenin bana vücudumla ne yapabileceğimi ve ne yapamayacağımı söylemeye hakkı yok.

Personne n'a le droit de me dire ce que je peux et ne peux pas faire avec mon corps.

Bunlar ve belki diğer cümleler derlemeden çıkarılmalı.Onlar telif hakkı ile korunan bir kitaptan.

Cette phrase et peut être quelques autres, doivent être retirées du corpus. Elles proviennent d'un livre protégé par le droit d'auteur.

- Dan sonuçta burada kalmak hakkına sahiptir.
- Ne de olsa Dan'ın burada kalmaya hakkı var.

Dan a le droit de rester ici, après tout.

Ertesi akşam, tahtın ilahi hakkı, gece gökyüzünde muhteşem bir kuyruklu yıldız tarafından teyit edildiğini iddia eder.

Son droit divin au trône fut confirmé la nuit suivante par une comète spectaculaire dans le ciel nocturne.

Herkesin kendi düşüncesini söyleme hakkı vardır. Bununla birlikte, bazen o fikrin ne olduğunu kimseye söylememek daha iyidir.

Tout le monde a le droit à sa propre opinion. Cependant, il est parfois préférable de ne partager cette opinion avec personne.

Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.

Tout le monde a le droit au repos et aux loisirs, y compris à une limitation raisonnable du temps de travail et à des congés payés réguliers.

Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.

Chacun a droit à la protection des intérêts moraux et matériels découlant de toute production scientifique, littéraire ou artistique dont il est l'auteur.

Jane Goodall tarafından, Jane Goodall ve Phillip Berman'ın hazırladığı Reason for Hope: A Spiritual Journey (Sönmeyen Umut: Spiritüel Bir Yolculuk) adlı kitaptan sesli olarak okunmuştur Telif Hakkı © 1999 Soko Publications Ltd. ve Phillip Berman. Hachette Audio'nun izniyle kullanılmıştır. Tüm hakları dünya çapında saklıdır.

Paroles lues par Jane Goodall (extraites du livre "Reason for Hope: A Spiritual Journey" écrit par Jane Goodall en collaboration avec Phillip Berman) © Soko Publications Ltd. et Phillip Berman 1999 Utilisées avec l'autorisation de Hachette Audio. Tous droits réservés pour tous pays.