Translation of "Elli" in French

0.005 sec.

Examples of using "Elli" in a sentence and their french translations:

Babam elli yaşında.

Mon père a cinquante ans.

Okulumuz elli yıllıktır.

Notre école a cinquante ans.

Elli bin yıl önce,

Il y a 50 000 ans,

Uçakta elli yolcu vardı.

Il y avait cinquante passagers dans l'avion.

O, elli yıldır serviste.

Il est dans le service depuis cinquante ans.

Elli lira bozar mısın?

- Avez-vous la monnaie de cinquante ?
- As-tu la monnaie de cinquante ?

Yarışmada elli gönüllü var.

Il y avait 50 participants pour la course.

Yaklaşık elli dolar ödedim.

J'ai payé dans les 50 balles.

Birlikte elli devlet var.

Il y a cinquante États dans l'union.

Onun elli doları vardı.

Il avait 50 dollars.

Tom elli mekik yaptı.

Tom a fait 50 abdos.

Adam elli yıl ülkeyi yönetti.

L'homme contrôla le pays pendant cinquante ans.

Yarışta elli tane katılımcı vardı.

Il y avait 50 participants pour la course.

O, elli yaşın üzerinde olmalı.

- Il doit avoir passé les cinquante ans.
- Il doit avoir la cinquantaine passée.

Amerikan bayrağında elli yıldız var.

- Il y a cinquante étoiles sur le drapeau américain.
- Le drapeau des USA a cinquante étoiles.

Sadece elli metre ipim var.

Je ne dispose que de cinquante mètres de corde.

Paris'e elli kilometre uzakta bulunuyor.

Il y a 50 kilomètres jusqu'à Paris.

Bir dakikada elli kelime yazabilirim.

Je peux taper 50 mots par minute.

Bu kulüpte elli üye bulunmaktadır.

Il y a 50 membres dans ce club.

O beni elli dolar kazıkladı.

Il m'a arnaqué de cinquante balles.

- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- Maraton yarışına yüz elli kişi katıldı.

Cent cinquante personnes ont rejoint la course du marathon.

- Sen bana sadece elli sent verdin.
- Sen bana yalnızca elli sent verdin.

Tu m'as donné seulement cinquante centimes.

- Bu küçücük köyde elli tane aile yaşar.
- Bu küçücük köyde elli aile yaşıyor.

Cinquante familles vivent dans ce petit village.

Yani altı yüz elli milyon kadın.

Six cent cinquante millions.

Sonraki elli yıl, Yunanların altın çağıydı.

Le demi-siècle suivant représente l'âge d'or de l'époque classique

Köpeğimi kısırlaştırmak için elli dolar harcadım.

J'ai dépensé cinquante dollars pour faire stériliser mon chien.

Onlara elli avro borç verebilir misiniz?

Peux-tu leur prêter cinquante euros ?

Amerikan bayrağının elli tane yıldızı vardır.

Le drapeau des USA a cinquante étoiles.

Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.

J'aimerais t'emprunter cinquante dollars.

Jack elli mil yürümekten dolayı yorgundu.

Jack était fatigué par cinquante miles de marche.

Son elli yılda çok şey değişti.

Beaucoup de choses ont changé ces cinquante dernières années.

- Geçen yıl en az elli film seyrettim.
- Geçen yıl en az elli film izledim.

L'année dernière, j'ai vu au moins cinquante films.

Belki elli, belki yüz yıl sonra çocuklar

alors dans 50 ans, dans 100 ans,

elli beşinci saatte ilk hastasını kabul ediyor

accepte son premier patient à la cinquante-cinquième heure

Bu, yüz elli nüfuslu küçük bir kasaba.

C'est une petite commune de cent cinquante habitants.

Elli santigrad derecenin üzerindeki sıcaklıklara maruz kalma.

Ne pas exposer à une température supérieure à cinquante degrés centigrades.

Elli cesur şövalye, büyük savaş için hazırdılar.

Cinquante chevaliers courageux étaient prêts pour la grande bataille.

Bu kütüphanede elli binden fazla kaynak var.

Cette bibliothèque a plus de 50 000 volumes.

Bu, elli yıl içinde yaşadığımız en sıcak yaz.

C'est l'été le plus chaud que nous ayons eu en cinquante ans.

Bu odada elli kişiyi almak için çok küçük.

Cette salle est trop petite pour contenir 50 hommes.

- Elli develi bir kervan, çölde yavaş yavaş ilerliyordu.
- Elli tane deveden oluşan bir kervan, çölde yavaş yavaş ilerledi.

Une caravane de cinquante chameaux se dirigeait lentement à travers le désert.

Okyanus asitlenmesi, yüzde elli oranda hayvancılık kaynaklı sebeplerle oluşuyor.

50% de l’acidification des océans est due à l'élevage d'animaux.

elli iki ülkenin güvenliğini tehdit ve milyonlarca insanı öldürür.

menace la sûreté et la sécurité de cinquante-deux pays et tue des millions de personnes.

Yüz elli bin çiftin, 2006 yılında Shanghai'da evlenmesi bekleniyor.

On s'attend à ce que cent cinquante mille couples se marient à Shanghai en 2006.

Britanyalı kadınların yüzde elli ikisi çikolatayı sekse tercih ediyor.

Cinquante-deux pour cent des femmes britanniques préfèrent le chocolat au sexe.

Ruslar Fransız yollarını kopyalar, ancak daima elli yıl sonra.

Les Russes copient les mœurs françaises, mais toujours à cinquante ans de distance.

Burada elli yıldan fazla zamandır yalnız yaşayan biri var.

Un anachorète vit ici depuis plus de cinquante ans.

On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.

- Dix, vingt, trente, quarante, cinquante, soixante, soixante-dix, quatre-vingts, quatre-vingt-dix, cent.
- Dix, vingt, trente, quarante, cinquante, soixante, septante, quatre-vingts, nonante, cent.
- Dix, vingt, trente, quarante, cinquante, soixante, septante, huitante, nonante, cent.

Ben her ay maaş gününde anneme elli bin yen veririm.

Je donne cinquante mille yens à ma mère chaque mois le jour de ma paye.

Elli yaşından sonra yeni bir dil öğrenmek o kadar kolay değil.

Ce n'est pas si facile d'apprendre une nouvelle langue après cinquante ans.

Otuz üç şehri tehdit ediyor . Çoğu Asya'da olan yüz elli milyondan fazla insan

élévation du niveau de la mer menace trente-trois villes à travers le

Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.

Au Japon, la consommation de riz par habitant est à peu près la moitié de ce qu'elle était il y a cinquante ans.

Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.

Le fugitif fit une apparition dans un village à cinquante milles d'ici mais il disparut ensuite de nouveau.

Yalnız iki karar verdiğinden dolayı yılda sadece bir hata yapan insan zamanla ilgili yüzde elli hatalıdır.

L'homme qui commet une erreur par an parce qu'il ne prend que deux décisions, se trompe cinquante pour cent du temps.