Translation of "Bırakmak" in French

0.006 sec.

Examples of using "Bırakmak" in a sentence and their french translations:

Düşünmeyi bırakmak;

auquel il faut aspirer

Bırakmak istiyorum.

- Je veux abandonner.
- Je veux démissionner.
- Je veux laisser tomber.

Sigarayı bırakmak kolay, seni bırakmak çok zor.

Renoncer à la cigarette n'est pas dur, renoncer à toi l'es trop.

Sigarayı bırakmak zordur.

Il est difficile d'arrêter de fumer.

İşimi bırakmak istiyorum.

Je veux quitter mon boulot.

- Tom işini bırakmak zorunda kaldı.
- Tom işini bırakmak zorundaydı.

Tom a dû quitter son emploi.

Hayal gücünüzü serbest bırakmak.

c'est de laisser libre cours à votre imagination.

O sigarayı bırakmak zorundadır.

Il lui faut arrêter de fumer.

Bir mesaj bırakmak istemiyorum.

Je ne souhaite pas laisser de message.

Şimdi ellerini bırakmak istiyorum.

- Je veux maintenant sortir de ton emprise.
- Je veux maintenant sortir de votre emprise.

Oğlana bahşiş bırakmak lazım.

Il faut laisser un pourboire pour le garçon.

Onu şansa bırakmak istemiyorum.

Je n'ai pas l'intention de le laisser au hasard.

Her şeyi bırakmak zorundasın.

- Vous devez tout laisser.
- Tu dois tout abandonner.

O çocukları bırakmak istiyorum.

Je veux que ces gosses se taillent.

Sağlığımızı ikili olarak görmeyi bırakmak,

arrêter de voir notre santé comme quelque chose de binaire,

Bir mesaj bırakmak ister misiniz?

- Voudriez-vous laisser un message ?
- Voudrais-tu laisser un message ?

Sigarayı bırakmak onun için olanaksızdır.

Il lui est impossible d'arrêter de fumer.

Ben bu işi bırakmak istemiyorum.

Je ne veux pas quitter ce boulot.

Tom köpeğini benimle bırakmak istemedi.

- Tom ne voulait pas laisser son chien avec moi.
- Tom n'a pas voulu laisser son chien avec moi.

Bu kutuyu buraya bırakmak istiyorum.

Je veux laisser cette boîte ici.

Herkes ayak izleri bırakmak istiyor.

Tout le monde veut laisser des traces.

Herkes bir iz bırakmak ister.

Tout le monde veut laisser une marque.

Dan işini sahipsiz bırakmak istemedi.

Dan ne voulait pas laisser ses affaires sans surveillance.

İşini bırakmak istediğinden emin misin?

- Es-tu sûr que tu veux quitter ton emploi ?
- Êtes-vous sûr que vous voulez quitter votre emploi ?
- Es-tu sûre que tu veux quitter ton emploi ?
- Êtes-vous sûre que vous voulez quitter votre emploi ?

Anahtarı arabada bırakmak senin dikkatsizliğindi.

C'était inconsidéré de ta part de laisser la clé dans la voiture.

Bunun hakkında düşünmeyi bırakmak istiyorum.

Je veux arrêter d'y penser.

Her neyse, futbolu bırakmak zorunda kaldım.

Bref, j'ai dû arrêter.

Benim görevim onu gelecek nesillere bırakmak

C’est mon rôle de le guider dans le temps,

Umut ve fırsat bırakmak bizim vazifemiz.

pour eux, mais aussi avec eux.

Hiçbiri sürünün güvenli ortamını bırakmak istemez.

Aucun ne veut quitter la sécurité de la volée.

O, sigarayı bırakmak için çok uğraşıyor

Il fait des efforts pour arrêter de fumer.

Bunu bırakmak zorundayım. Kötü bir alışkanlık.

Je dois mettre un terme à cela. C'est une mauvaise habitude.

Niçin bırakmak istediğini anlamak kolay değil.

Il n'est pas facile de comprendre pourquoi tu veux partir.

Sigarayı bırakmak için çok gayret ediyor.

Il fait des efforts pour arrêter de fumer.

Bazen bu işi bırakmak aklıma geliyor.

Parfois, j'ai envie de quitter ce travail.

İyi bir ilk izlenim bırakmak istiyorum.

Je veux faire d'emblée bonne impression.

İyi bir ilk izlenim bırakmak istedim.

Je voulais donner une bonne première impression.

Ona bir mesaj bırakmak ister misiniz?

Voulez-vous lui laisser un message ?

O, sigarayı bırakmak için söz verdi.

- Il a exprimé sa volonté d'arrêter la cigarette.
- Il a affirmé vouloir arrêter la cigarette.

Onu o şekilde bırakmak ister misin?

- Voulez-vous le laisser ainsi ?
- Veux-tu le laisser ainsi ?

İşini bırakmak istediğini Tom zaten biliyor.

Tom sait déjà que tu veux quitter ton boulot.

Ben şu anki işimi bırakmak istiyorum.

J'ai envie de quitter mon travail actuel.

Gece, yumurta bırakmak için en güvenli zaman.

la nuit est le moment le plus sûr pour faire son nid.

Hayatının onun ellerine bırakmak istediğinden emin misin?

- Es-tu sûr de vouloir mettre ta vie entre ses mains ?
- Êtes-vous sûr de vouloir mettre votre vie entre ses mains ?

Bebekleri güçlü güneş ışığına maruz bırakmak tehlikelidir.

Il est dangereux de laisser un bébé exposé à un fort ensoleillement.

Sigarayı bırakmak kolaydır. Bunu yüzlerce kez yaptım.

Il est facile de s'arrêter de fumer. Je l'ai fait des centaines de fois.

Sigarayı bırakmak hayatımda yaptığım en zor şeydi.

Arrêter de fumer a été la chose la plus difficile que j'ai entreprise dans ma vie.

Onun için bu zor işi bırakmak istiyorum.

- Je veux lui laisser ce travail difficile.
- Je souhaite lui laisser cette tâche difficile.

Kız, şarkıcı olma fikrini bırakmak zorunda kaldı.

Cette fille a dû laisser tomber l'idée de faire chanteuse.

Tom'un iyi bir izlenim bırakmak istediğini biliyorum.

Je sais que Tom veut faire bonne impression.

Tom'un sigarayı bırakmak için irade gücü yok.

Tom n'a pas la volonté d'arrêter de fumer.

- Bırakmak istemiyorum.
- Vazgeçmek istemiyorum.
- Pes etmek istemiyorum.

Je ne veux pas abandonner.

Seni yalnız bırakmak zorunda kaldığım için üzgünüm.

Je suis désolé de devoir te laisser seul.

Bob sık sık sigarayı bırakmak için çalışır.

Bob essaie souvent d'arrêter de fumer.

O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.

Il a pris la résolution d'arrêter de fumer.

Bir işi yarım bırakmak yapılabilecek en kötü iştir.

Laisser quelque chose d'inachevé est la pire chose que vous puissiez faire.

Adamın sigarayı bırakmak için üçüncü girişimi başarısız oldu.

La troisième tentative de cet homme pour arrêter de fumer a échoué.

Bir kez kumarın tadını alırsan, onu bırakmak zordur.

Une fois que vous avez goûté au plaisir des jeux d'argent, il est difficile de s'en défaire.

Çiftleşme sona erdi. Yumurtalarını bırakmak için yerin altına gidiyor.

L'accouplement terminé, elle va maintenant pondre ses œufs sous terre...

O birkaç kez sigarayı bırakmak için çalıştı, ancak başarısız oldu.

Il a essayé d'arrêter de fumer plusieurs fois mais il a échoué.

Bir insan kötü alışkanlıkları bırakmak için asla çok yaşlı değildir.

On n'est jamais trop vieux pour prendre de mauvaises habitudes.

Telefon ahizelerini uzun zaman zarflarında şarj dışında bırakmak tavsiye edilmez.

Il n'est pas conseillé de laisser l'appareil téléphonique hors du chargeur pendant une longue période.

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

Vous pensez que la meilleure chose à faire, c'est de laisser la lumière

Sigarayı bırakmak dünyadaki en kolay şeydir. Binlerce defa bıraktığım için biliyorum.

S'arrêter de fumer, c'est ce qu'il y a de plus facile. Je le sais bien pour l'avoir fait moi-même des milliers de fois.

Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.

Les automobilistes doivent laisser un espace d'un mètre de large quand ils doublent des cyclistes.

- O, onu sıkıca tuttu ve gitmesine asla izin vermedi.
- Onu sıkıca tuttu ve hiç bırakmak istemedi.

Elle le tint fermement et ne voulut jamais lâcher.