Translation of "Zorundadır" in French

0.009 sec.

Examples of using "Zorundadır" in a sentence and their french translations:

O doğru olmak zorundadır.

Ça doit être vrai.

O sigarayı bırakmak zorundadır.

Il lui faut arrêter de fumer.

O, saati onarmak zorundadır.

- Qu'il ne parte pas sans avoir réparé l'horloge.
- Il doit réparer l'horloge.

İnsanlar kurallara uymak zorundadır.

Les gens doivent obéir aux règles.

Bir adam çalışmak zorundadır.

Un homme doit travailler.

Askerler emirleri uygulamak zorundadır.

Les militaires doivent exécuter les ordres.

Tom dinlenmeyi öğrenmek zorundadır.

Tom doit apprendre à se détendre.

Tom onu yapmak zorundadır.

Tom est obligé de le faire.

Bir aktör sözlerini ezberlemek zorundadır.

Un acteur doit mémoriser son texte.

Askerler onların emirlerini uygulamak zorundadır.

Les soldats doivent exécuter leurs ordres.

O fen eğitimi yapmak zorundadır.

Elle doit travailler les sciences.

Tom bizim kurallarımızı izlemek zorundadır.

Tom doit suivre nos règles.

Paula mutfakta babasına yardımcı olmak zorundadır.

Paula doit aider son père dans la cuisine.

Dan kendisi için düşünmeyi öğrenmek zorundadır.

Dan doit apprendre à penser par lui-même.

Tüm öğrenciler aynı üniformayı giymek zorundadır.

Tous les élèves doivent revêtir le même uniforme.

Her üye bir ücret ödemek zorundadır.

Chaque membre doit payer une cotisation.

Yağmur yağsa bile Tom gitmek zorundadır.

Tom doit y aller même s'il pleut.

Hemşireler hastalarının rahatı için uyanık kalmak zorundadır.

Les infirmières doivent veiller au confort de leurs patients.

Bob kendi başına bu çileyi aşmak zorundadır.

Bob doit surmonter cette épreuve tout seul.

O, gelecek hafta bir ameliyat olmak zorundadır.

Il doit subir une opération la semaine prochaine.

Bir asker sık sık tehlikeyle yüzleşmek zorundadır.

Un soldat doit souvent confronter le danger.

O objeler arasında bir seçim yapmak zorundadır.

Il doit faire un choix entre les objets.

O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.

On doit lui prendre sa pression artérielle chaque jour.

Her öğrenci saat altıya kadar okuldan ayrılmak zorundadır.

Tous les étudiants doivent avoir quitté l'école à six heures.

Zengin bir adam, gelir vergisini çok ödemek zorundadır.

Une personne fortunée doit payer beaucoup d'impôts sur le revenu.

Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.

Les patients cancéreux doivent souvent faire face à des accès de nausée débilitants.

Savaşı'nın felaketle sonuçlanan sonunun da bir kısmını suçlamak zorundadır

Berthier doit également être blâmé pour la fin désastreuse de la bataille de

İşte yazının kaba taslağı ama hatalar hala düzeltilmek zorundadır.

Voici le brouillon du manuscrit, mais il faut encore corriger les fautes.

Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.

Les procureurs au tribunal doivent étayer leurs affirmations pour prouver qu'un suspect est coupable.

Bir insan acil bir durum için her zaman hazır olmak zorundadır.

Il faut toujours être prêt pour une urgence.

Bazı insanlar kendi kendine iyileşmek zorundadır. Kimseye yardıma ihtiyaçları olduğunu söylemez ve belli etmezler.

Certaines personnes n'ont pas d'autre choix que de se soigner elles-mêmes. Ils ne disent à personne qu'ils ont besoin d'aide et ne laissent rien transparaître.

Er ya da geç her anne-baba çocukları ile kuşlar ve arılar hakkında bir konuşma yapmak zorundadır.

Tôt ou tard, tous les parents doivent avoir une conversation avec leurs enfants au sujet des roses et des choux.