Translation of "Yapabileceği" in English

Yapabileceği bir şey yoktu.

There was nothing he could have done.

Tom'un bütün yapabileceği ağlamamaktır.

It's all Tom can do not to cry.

Yapabileceği tek şey gülmemekti.

It was all he could do not to laugh.

Tom'un bunu yapabileceği şüpheli.

It's doubtful that Tom will be able to do that.

Yapabileceği her şeyi yaptı.

She did everything she could.

- Bu, herkesin yapabileceği bir hata.
- Bu herkesin yapabileceği bir hata.

It's a mistake that anyone can make.

- Kimsenin yapabileceği bir şey yoktu.
- Herhangi birinin yapabileceği bir şey yoktu.

- There was nothing anybody could do.
- There was nothing that anyone could do.
- There was nothing anyone could do.
- There was nothing that anybody could do.

Onun yapabileceği bir şey yoktu.

There was nothing she could have done.

Tom'un yapabileceği bir şey yok.

There's nothing Tom can do.

Onların yapabileceği hiçbir şey yok.

There's nothing they can do.

Tom'un yapabileceği bir şey yoktu.

- There was nothing Tom could do.
- There was nothing Tom could've done.

Tom yapabileceği tek şeyi yaptı.

- Tom did the only thing he could.
- Tom did the only thing he could do.
- Tom did the only thing that he could do.
- Tom did the only thing that he could.

Bu, Tom'un yapabileceği tek şey.

It's the only thing Tom can do.

Yapabileceği tek şey ısrarla gülmesiydi.

All he could do was resist laughing.

Doktor, yapabileceği her şeyi yaptı.

The doctor did everything he could.

Bu, herkesin yapabileceği bir şey.

This is something anyone can do.

Doktorların yapabileceği bir şey yoktu.

There was nothing that the doctors could do.

Tom yapabileceği bir iş buldu.

Tom found a job that he can do.

Doktorların yapabileceği hiçbir şey yoktu.

There was nothing the doctors could do.

Sadece Tom'un yapabileceği bir şey.

It's something only Tom can do.

Tom'un yapabileceği her şey bu.

That's all Tom can do.

Tom'un yapabileceği tek şey bu.

That's all Tom is capable of.

Tom'un yapabileceği tek şey beklemekti.

The only thing Tom could do was wait.

- O, Tom'un yapabileceği bir şeye benziyor.
- O, Tom'un yapabileceği bir şey gibi görünüyor.

That looks like something Tom could do.

Yapabileceği tek şeyi yaptı, sorusunu sordu.

And it did the only thing it could, and that was question.

Insanların tatilde yapabileceği bir şey değil.

is not a thing that people can do on vacation.

Herkesin başlangıç olarak yapabileceği şeyler var.

there are some things that everyone can get started with.

Onların yapabileceği hiçbir şey yok mu?

- Is there nothing they can do?
- Can't they do anything?

Tom yapabileceği tek şey olduğunu bilir.

- Tom knows there's only one thing he can do.
- Tom knows that there's only one thing he can do.

Kimsenin şimdi yapabileceği bir şey yok.

There's nothing anyone can do now.

Herhangi birinin yapabileceği çok şey yok.

There's not much anyone can do.

Bu herkesin yapabileceği bir şey değil.

This is not something that anyone can do.

Tom'un yapabileceği en iyi bu mu?

Is that the best Tom can do?

Bu sadece Tom'un yapabileceği bir şey.

This is something that only Tom can do.

Polisin yapabileceği çok fazla şey yok.

There is not much more that police can do.

Tom yapabileceği hiçbir şey olmadığını biliyordu.

Tom knew there was nothing he could do.

Tom bunu burada yapabileceği için şanslı.

Tom is fortunate that he can do that here.

Tom'un yapabileceği şeylere endişelenmemek elimde değil.

I can't help worrying about what Tom might do.

Tom'un bunu yapabileceği düşüncesi Mary'yi endişelendirdi.

- The thought that Tom might do that worried Mary.
- The thought that Tom might be doing that worried Mary.

- Tom'un onun hakkında yapabileceği bir şey yok.
- O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.

There's nothing that Tom can do about that.

O, çocuğu için yapabileceği her şeyi yaptı.

He did everything he could for his child.

Bu herhangi birinin yapabileceği bir şey değil.

- It's not something anyone can do.
- It isn't something that anyone can do.

Tom'un kuşkulanmaktan başka yapabileceği bir şey yok.

Tom can't help but be suspicious.

Tom'un bu konuda yapabileceği bir şey yoktu.

There was nothing that Tom could do about it.

Bu, bir kadının yapabileceği bir iş değil.

- This is not a job that a woman can do.
- This isn't a job that a woman can do.

Tom'un burada yapabileceği fazla bir şey yok.

There's nothing more Tom can do here.

Tom yapabileceği bir şey olup olmadığını sordu.

Tom asked if there was anything he could do.

Tom Mary için yapabileceği her şeyi yaptı.

Tom did everything he could for Mary.

Bunu değiştirmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu.

There was nothing I could do to change it.

Tom'un o konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu.

There was nothing Tom could do about it.

Doktorların onun hakkında yapabileceği bir şey yok.

There's nothing that the doctors can do about it.

O, Tom'un yapabileceği bir şey gibi geliyor.

That sounds like something Tom might do.

Tom'un bunu yapabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

- I had no idea Tom could do that.
- I had no idea that Tom could do that.

Mary annesinin yapabileceği kadar iyi yemek pişiremez.

- Mary can't cook as well as her mother can.
- Mary can't cook as well as her mother.

- Tom elinden gelen her şeyi yaptı.
- Tom, yapabileceği her şeyi yaptı.
- Tom yapabileceği her şeyi haptı.

- Tom did all that he could.
- Tom did all he could.
- Tom did everything he could.
- Tom did all he could do.

Bu iş bir çocuğun bile yapabileceği kadar kolaydır.

This work is simple enough that even a child can do it.

Bir insanın yapabileceği en iyi şey sessiz olmaktır.

The best thing one can do is be quiet.

Kazayı önlemek için Tom'un yapabileceği bir şey yoktu.

- There was nothing Tom could've done to prevent the accident.
- There was nothing Tom could have done to prevent the accident.

Yardım etmek için Tom'un yapabileceği bir şey yoktu.

There was nothing Tom could do to help.

Onların senin için yapabileceği bir şey var mıydı?

Wasn't there anything they could do for you?

Tom onun hakkında yapabileceği bir şey olmadığını biliyordu.

Tom knew there was nothing he could do about it.

Tom onun hakkında yapabileceği çok şey olmadığını biliyor.

- Tom knows there isn't much he can do about it.
- Tom knows that there isn't much he can do about it.

Tom onun hakkında yapabileceği çok şey olmadığını biliyordu.

Tom knew there wasn't much he could do about it.

Tom onun hakkında yapabileceği çok şey olmayacağını biliyor.

- Tom knows there won't be much he'll be able to do about it.
- Tom knows that there won't be much he'll be able to do about it.
- Tom knows there won't be much that he'll be able to do about it.
- Tom knows that there won't be much that he'll be able to do about it.

Tom yardım etmek için yapabileceği her şeyi yaptı.

Tom did all he could do to help.

Tom Mary'ye John'un yapabileceği bütün şeyleri yapmadığını söyledi.

- Tom told Mary all the things John didn't do that he could have done.
- Tom told Mary all the things John didn't do that he could've done.

Gerçekten doktorun Tom için yapabileceği hiçbir şey yoktu.

There really wasn't anything that the doctor could do for Tom.

Tom, yapabileceği daha fazla bir şey olmadığını biliyordu.

Tom knew there was nothing more he could do.

Tom, yapabileceği başka bir şey olmadığını fark etti.

- Tom realized there was nothing more he could do.
- Tom realized that there was nothing more he could do.

Tom bununla ilgili yapabileceği hiçbir şey olmadığını söylüyor.

Tom says there's nothing he can do about that.

Bu sadece herhangi birinin yapabileceği bir şey değil.

- This isn't something that just anyone can do.
- This isn't something just anyone can do.

Tom'un yapabileceği benim daha iyi yapamayacağım bir şey yok.

There's nothing Tom can do that I can't do better.

Tom Mary'ye yardım etmek için yapabileceği her şeyi yaptı.

Tom did everything he could to help Mary.

Bunu değiştirmek için herhangi birinin yapabileceği bir şey yok.

There's nothing anyone can do to change it.

Tom'un bize yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey yok.

There's nothing Tom can do to help us.

Bana yardım etmek için Tom'un yapabileceği bir şey yok.

There's nothing Tom can do to help me.

Mary'ye yardım etmek için Tom'un yapabileceği bir şey yok.

There's nothing Tom can do to help Mary.

Bunu kimin yapabileceği hakkında herhangi bir fikrin var mı?

Do you have any idea who could be doing this?

Bu onun yapabileceği tek şey. Başka bir şey yapamaz.

This is the one and only thing he can do. He can't do anything else.

Mary'nin yapabileceği şey hakkında hiçbir fikrin yok.Ona dikkat et!

You have no idea what Mary is capable of. Beware of her!

Tom bunun onun yapabileceği en iyi şey olduğunu söylüyor.

Tom says this is the best he can do.

Mary'ye yardım etmek için Tom'un yapabileceği bir şey yoktu.

There was nothing Tom could do to help Mary.

Tom Mary'yi ikna etmek için yapabileceği her şeyi yaptı.

Tom did everything he could to convince Mary.

- Tom yardım için yapabileceği bir şey olup olmadığını sordu.
- Tom yardımcı olmak için yapabileceği herhangi bir şey olup olmadığını sordu.

Tom asked if there was anything he could do to help.

Tom yardım etmek için yapabileceği bir şey olmadığını fark etti.

Tom realized there was nothing he could do to help.

Tom yardım etmek için yapabileceği daha fazla şey olmasını diledi.

Tom wished there was more he could do to help.

Tom yardım etmek için yapabileceği başka bir şey olmasını diledi.

Tom wished there was something else he could do to help.

Tom, Mary'ye yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını biliyordu.

Tom knew there was nothing he could do to help Mary.

Tom Mary ile konuşamadı ve bunun hakkında yapabileceği bir şey yoktu.

Tom couldn't talk to Mary and there was nothing he could do about it.

- Tom elinden gelen her şeyi yaptı.
- Tom yapabileceği her şeyi haptı.

Tom did everything he could.

- Tom elinden gelen her şeyi yaptı.
- Tom, yapabileceği her şeyi yaptı.

- Tom did all that he could.
- Tom did all he could.
- Tom has done everything he can.
- Tom did everything he could.
- Tom has done everything he can do.
- Tom did all he could do.
- Tom did everything he could do.

Tom, Mary'ye yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını fark etti.

- Tom realized there was nothing he could do to help Mary.
- Tom realized that there was nothing he could do to help Mary.

Sadako'nun şimdi yapabileceği bütün şey kağıttan vinçler yapmak ve bir mücize beklemekti.

All Sadako could do now was to make paper cranes and hope for a miracle.

- Tom'un elinde değil.
- Tom'un yapabileceği bir şey yok.
- Tom ona yardım edemez.

Tom can't help that.

Tom yardım etmek için yapabileceği bir şey olup olmadığını sormak için aradı.

Tom called to ask if there was anything he could do to help.

Tom bana yardım etmek için yapabileceği her şeyi yapmak için söz verdi.

Tom promised to do everything he could to help me.

Tom çok geçmeden yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını fark etti.

- Tom soon realized there was nothing he could do to help.
- Tom soon realized that there was nothing he could do to help.
- Tom soon realized there was nothing that he could do to help.
- Tom soon realized that there was nothing that he could do to help.