Translation of "Yürürken" in English

0.006 sec.

Examples of using "Yürürken" in a sentence and their english translations:

Yürürken konuşalım.

Let's talk as we go along.

Yürürken okuma.

Do not read while walking.

Yürürken konuşuyordu.

- He was talking as he walked.
- She was talking as she walked.

Ormanda yürürken kayboldu.

- He got lost in the course of walking in the woods.
- He got lost while he was walking in the woods.
- He got lost while walking in the woods.

Yürürken şarkı söyledik.

We sang as we walked.

O, yürürken konuşuyordu.

She talked as she walked.

O yürürken ıslık çaldı.

He whistled as he walked.

O yürürken şarkı söyledi.

She sang as she walked.

Ben yürürken bir kitap okudum.

I read a book as I walked.

Sokakta yürürken Bay Smith'e rastladım.

Walking along the street, I met Mr Smith.

Caddede yürürken bir cüzdan buldum.

Walking along the street, I found a wallet.

Tom'u sahil boyunca yürürken gördüm.

I saw Tom walking down the beach.

Ben yürürken, yağmur yağmaya başladı.

As I was walking, it began to rain.

Parkta yürürken eski arkadaşına rastladı.

He came across his old friend while walking in the park.

Buralarda yalnız yürürken güvende değilsin.

You aren't safe walking alone around here.

Tom yürürken ayak bileğini burktu.

Tom twisted his ankle while hiking.

Hayvanlar karda yürürken iz bırakırlar.

Animals leave tracks when they walk in the snow.

Fadıl, Dania'yı yalnız yürürken gördü.

Fadil saw Dania walking alone.

Tom, Mary'yi caddede yürürken gördü.

Tom saw Mary walking down the street.

Tom, Mary'yi sahilde yürürken gördü.

Tom saw Mary walking on the beach.

Tom'u sahile doğru yürürken gördüm.

I saw Tom walking towards the beach.

Gece geç saatte yürürken soyuldu.

He was robbed while walking late at night.

Parkta yürürken arkandan bir köpek havlıyorsa

If you’re walking in the park, and you hear a dog barking behind you,

Tom gece geç saatlerde yürürken soyuldu.

Tom was robbed while walking late at night.

Sokakta yürürken bir trafik kazası gördüm.

While I was walking down the street, I happened to see a traffic accident.

Sokakta yürürken, eski bir arkadaşımla karşılaştım.

Walking along the street, I met an old friend of mine.

Yolda yürürken eski bir arkadaşa rastladım.

Walking along the street, I met an old friend.

Onu parkta tek başına yürürken gördüm.

I saw him walking alone in the park.

Dün, sokakta yürürken bir kaza gördüm.

Yesterday, as I was walking along the street, I saw an accident.

Gece tek başıma yürürken güvenli hissederdim.

I used to feel safe walking alone at night.

O parkta yürürken eski arkadaşına rastladı.

She ran across her old friend while walking in the park.

Tom Mary'yi parkta yalnız yürürken gördü.

Tom saw Mary walking alone in the park.

Yolda yürürken eski bir arkadaşına denk geldi.

While walking down a street, he ran into an old friend of his.

Bu sabah plajda yürürken bu şişeyi buldum.

I found this bottle when I was walking on the beach this morning.

Onu kolunun altında bir kitapla yürürken gördüm.

I saw him walking with a book under his arm.

Çit boyunca yürürken bir fare fark etti.

Walking along the fence he noticed a mouse.

Hayvanlar kar üzerinde yürürken ayak izlerini bırakırlar.

Animals leave footprints when they walk through snow.

Tom, Mary'yi tanımadığı biriyle parkta yürürken gördü.

Tom saw Mary walking in the park with someone he didn't know.

Karanlıktan sonra Boston'da yürürken güvende hissediyor musun?

Do you feel safe walking in Boston after dark?

Nehir boyunca yürürken ıslıkla bir şey çaldı.

He whistled a tune as he walked along the river.

Yürürken genelde yardımcı bir alet kullanıyor musunuz?

Do you regularly use any assistive devices for walking?

Yürürken kısa sürede nefes darlığı hissediyor musunuz?

Do you get short of breath easily when walking?

Sokaktan aşağıya doğru yürürken, eski bir arkadaşa rastladım.

Walking down the street, I ran into an old friend.

Yukarı veya alt kata yürürken Tom'un dizi acıyor.

Tom's knee hurts when he walks up or down stairs.

Bu caddede yürürken,çoğu zaman arkadaşlarımdan birini görürüm.

Walking along this street, I often see a friend of mine.

Tom nehir boyunca yürürken bir melodiyi ıslıkla çaldı.

Tom whistled a tune as he walked along the river.

O, tepelerde aşağı yukarı yürürken nefes nefese idi.

She was out of breath from walking up and down hills.

Geçen pazartesi parkta Tom'u Mary ile birlikte yürürken gördüm.

I saw Tom last Monday walking in the park with Mary.

Tom caddeden aşağıya doğru yürürken ıslıkla bir melodi çaldı.

Tom whistled a tune as he walked down the street.

Chris Kate'i tuhaf bir çocukla mahallede yürürken fark etti.

Chris noticed Kate walking through the neighborhood with a strange boy.

Tom ve Mary, nehir boyunca yürürken el ele tutuştu.

Tom and Mary held hands as they walked along the river.

- Sokakta yürürken iki beyaz kedinin bir lastiğin yakınında işediğini gördüm.
- Sokakta yürürken iki beyaz kedinin bir araba lastiğinin yanına işediğini gördüm.

While walking down the street, I saw two white cats pissing near a car tire.

Tom ve Mary'yi birlikte yürürken gördüğümde Park caddesinde araba kullanıyordum.

I was driving down Park Street when I saw Tom and Mary walking together.

Tom, Mary'nin evinin kapısına doğru yürürken, kurumuş yapraklar ayağının altında hışırdıyordu.

Autumn leaves crunched under Tom's feet as he walked up the path to Mary's front door.

Bir keresinde bir adamı kızgın kömürlerin üzerinde yalın ayak yürürken görmüştüm.

I once saw a man walk barefoot over hot coals.

Tom gecenin ortasında terk edilmiş sokaktan aşağıya doğru yürürken biraz huzursuz hissetti.

Tom felt a little uneasy as he walked down the deserted street in the middle of the night.

O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.

Sokakta aşağıya doğru yürürken iki beyaz kedinin bir araba lastiğinin kenarına işediğini gördüm.

While walking down the street, I saw two white cats pissing near a car tire.

Daha önce, kaldırımda yürürken bir araba sürdü ve üzerime su sıçradı. Şuna bak! Eteğim ve ayakkabılarımın hepsi çamurlu.

Earlier, as I was walking down the sidewalk, a car drove by and splashed water on me. Look at this! My skirt and shoes are all muddy.