Translation of "Veriyorlar" in English

0.004 sec.

Examples of using "Veriyorlar" in a sentence and their english translations:

Ve ölmeye karar veriyorlar.

and they decide to die.

çok büyük cezalar veriyorlar

they give huge punishments

İşlerinde kalma mücadelesi veriyorlar.

They are struggling to survive in business.

Burada parketmeye izin veriyorlar.

They allow parking here.

Onlar özgürlük için mücadele veriyorlar.

They are struggling for freedom.

Onlar yarın bir parti veriyorlar.

They are having a party tomorrow.

Onlar sana hangi ilaçları veriyorlar?

What drugs are they giving you?

Okulda öğlen yemeği veriyorlar mı?

Do you have lunch at school?

Onlar kendilerine zarar veriyorlar mı?

Are they hurting themselves?

Sana ne kadar para veriyorlar?

How much are they paying you?

Neye önem veriyorlar, fikriniz var mı?

Do you have any idea what they care about?

Düz dünya'cılar yine şu örneği veriyorlar

flat earthers give the following example again

Onlar şu anda bir mola veriyorlar.

They're having a break at the moment.

Bu saate bir yıl garanti veriyorlar.

They guarantee this clock for a year.

Tom ve Mary bir parti veriyorlar.

Tom and Mary are having a party.

Ve öğretmenlere çok daha az ücret veriyorlar.

and paying teachers way less.

Ve bunlar gelecekleri için alarm sinyalleri veriyorlar.

And they are sounding the alarm for their futures.

Onlar üst kattaki dairede bir parti veriyorlar.

They're having a party in the apartment upstairs.

Sendika patronları ücret zammı dondurma mücadelesi veriyorlar.

The union bosses are fighting the freeze on wage hikes.

Vücudumuzun nasıl çalıştığıyla alakalı bize birçok veri veriyorlar.

They give us a lot of new data about how our bodies work.

Tom ve Mary Cuma gecesi bir parti veriyorlar.

Tom and Mary are giving a party on Friday night.

Onu yapman için sana ne kadar para veriyorlar?

How much do they pay you to do that?

Gerçekten iş için onu giymenize izin veriyorlar mı?

Do they really let you wear that to work?

Ya da gazetedeki ve ya televizyondaki işine son veriyorlar

Or they end their job in the newspaper or on television

Onlar bu gece Amerikan Büyükelçiliğinde büyük bir balo veriyorlar.

They're giving a big ball at the American Embassy tonight.

Bizim komşular bir parti veriyorlar ve bizi davet ettiler.

Our neighbors are having a party and have invited us.

Onlar o lokantada çok iyi bir akşam yemeği veriyorlar.

They serve a very good dinner at that restaurant.

Yaramaz çocuklar arkadaşına kızın saçını çekmesi için gaz veriyorlar.

The naughty boys kept egging on their friend to pull the girl's hair.

O kütüphaneden bir kitap ödünç almak istiyorum fakat onlar sadece üyelere ödünç kitap veriyorlar.

I want to borrow a book from that library, but they only lend books to members.

- Müslüman işçilere Ramazan ayında erken çıkma izni verdiler.
- Müslüman çalışanlara Ramazan ayında erken çıkış izni veriyorlar.

They authorize Muslim workers to leave early in Ramadan.

- Niçin onların şikâyet ettikleri sadece benim? Onlar sadece beni örnek veriyorlar ve beni bir günah keçisi olarak kullanıyorlar.
- Neden ben onların tek şikayet ettiğiyim?Onlar sadece benim üzerimden örnek veriyor ve beni günah keçisi olarak kullanıyorlar.

Why am I the only one they complain about? They're just making an example out of me and using me as a scapegoat.