Translation of "Uymuyor" in English

Zevkime uymuyor.

- That isn't to my liking.
- That's not to my liking.

Bu uymuyor.

This doesn't fit.

Üzgünüm, uymuyor.

Sorry, it doesn't fit.

Mantığınız uymuyor.

Your logic doesn't follow.

Bu parça uymuyor.

This piece doesn't match.

Sözleri hareketlerine uymuyor.

His words don't match his actions.

Onların pantolonları uymuyor.

Their jeans do not fit.

Bu kapak uymuyor.

This cover doesn't fit.

Tom buraya uymuyor.

Tom doesn't fit in here.

O sadece uymuyor.

It just doesn't fit.

- Bu ceket bana uymuyor.
- Bu palto bana uymuyor.

This coat doesn't fit me.

Bana tam olarak uymuyor.

doesn't quite apply to me.

Yemekler benim zevkime uymuyor.

The meals don't suit my taste.

Ceketin ve kravatın uymuyor.

Your jacket and tie don't go together.

Eşofman artık bana uymuyor.

The sweatsuit doesn't fit me anymore.

Bu ayakkabılar artık uymuyor.

These shoes don't fit anymore.

Bu gömlek artık uymuyor.

This shirt doesn't fit anymore.

O anahtar kilide uymuyor.

That key doesn't fit the lock.

Bu ayakkabılar bana uymuyor.

This pair of shoes doesn't fit me.

Bu renkler iyi uymuyor.

These colors don't match well.

Bu pantolon bana uymuyor.

- These pants don't suit me.
- These pants do not suit me.

Bu beden bana uymuyor.

This size doesn't fit me.

Bu şapka bana uymuyor.

This hat doesn't fit me.

Bu halı perdeye uymuyor.

This carpet does not match the curtain.

Bu kravat ceketimle uymuyor.

This necktie does not match my coat.

Bu herhangi bir kategoriye uymuyor.

This doesn't fit into any category.

Bu tablo buraya iyi uymuyor.

This table doesn't fit well here.

Tom'un ayakkabıları onun takımına uymuyor.

Tom's shoes don't match his suit.

O sadece beklenen kriterlere uymuyor.

He just doesn't measure up.

Bu gömlek artık bana uymuyor.

This shirt doesn't fit me anymore.

Bu ayakkabılar artık bana uymuyor.

These shoes don't fit me anymore.

O masa bu odaya uymuyor.

That desk does not fit in this room.

Ayakkabı bana uymuyor. Çok küçük.

The shoe doesn't fit me. It's too small.

O bluz o etekle uymuyor.

That blouse doesn't go with that skirt.

Ayakkabıların bu kıyafet ile uymuyor.

Your shoes don't go with that outfit.

Perdeler diğer mobilyalar ile uymuyor.

The curtains don't go with the other furnishings.

Bu ceket artık bana uymuyor.

This coat does not fit me any more.

Kravat benim takım ile uymuyor.

The tie doesn't fit with my suit.

Bu iki parça birbirine uymuyor.

These two pieces don't fit together.

Mary'nin elbisesi ona çok iyi uymuyor.

Mary's dress doesn't fit her very well.

Ayaklarına giydiğin şey güvenlik kurallarına uymuyor.

What you're wearing on your feet don't meet safety guidelines.

Şapka sana iyi uymuyor. Çok küçük.

The hat does not fit you well. Is too small.

O takım Tom'a çok iyi uymuyor.

That suit doesn't fit Tom very well.

Biz bu ceketi değiştirmek istiyoruz. Uymuyor.

We'd like to exchange this jacket. It doesn't fit.

Tom'un ayakkabıları ona çok iyi uymuyor.

Tom's shoes don't fit him very well.

O çocuk tamamen deli. Kuralların hiçbirine uymuyor.

That boy is completely crazy. He doesn't follow any of the rules.

Maaşım bana uymuyor. Farklı bir iş arayacağım.

My salary doesn't suit me. I am going to look for a different job.

Sami bu çılgın dünyadaki hiçbir yere uymuyor.

Sami doesn't fit anywhere in this crazy world.

- Tom kural ihlali yapıyor.
- Tom kurallara uymuyor.

- Tom is breaking the rules.
- Tom breaks the rules.

Bu ışıltılı aksesuar senin svetşörtüne uymuyor. Bunu dene!

That glittering accessory doesn't go with your sweatshirt. Try this on!

- O benim klasımın dışında.
- O benim klasıma uymuyor.

She's way out of my league.

Bu gözlükler bana iyi uymuyor, onlar çok büyük.

These glasses do not fit me well. They are too large.

Bu gömlek bana iyi uymuyor. O çok büyük.

This shirt does not fit me well. Is too big.

Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.

Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.

- Onun eylemleri sözlerine uymuyor.
- Onun yaptıklarıyla söyledikleri birbirini tutmuyor.

His actions run counter to his words.

O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?

That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?