Translation of "Siyaset" in English

Siyaset bilimi mezunuyum

I was a political science major,

Siyaset tartışmamızı öneriyorum.

- I suggest we discuss politics.
- I suggest that we discuss politics.

Siyaset bir oyundur.

Politics is a game.

- Politika kirlidir.
- Siyaset kirlidir.

Politics is dirty.

Siyaset onun ilgisini çekmedi.

Politics didn't interest him.

Onlar siyaset hakkında konuştular.

- They talked about politics.
- They talked politics.

Siyaset bana göre değil.

I am not made for politics.

Tom siyaset bilimi okudu.

Tom majored in political science.

Siyaset dünyasına hoş geldiniz.

Welcome to the world of politics.

Tom bir siyaset bilimcidir.

Tom is a political scientist.

LA: Bakın, biz siyaset ve

LA: And look, we're just two regular friends

Hukuk ve siyaset birbiriyle çelişir.

Law and politics are two different things.

Ben siyaset hakkında tartışmayı sevmem.

I don't like to argue about politics.

O, siyaset hakkında konuşmayı sever.

He loves talking about politics.

Tom siyaset hakkında konuşmayı seviyor.

Tom loves talking about politics.

Tom siyaset hakkında konuşmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like talking about politics.

Kadınlar bu ülkede siyaset konuşmazdı.

Women didn't use to talk politics in this country.

Siyaset hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

I don't know anything about politics.

siyaset muhabirliğine veya iş dünyası muhabirliğine.

to being a political reporter, or a business reporter.

Amerika'da siyaset bilimcileri, otoriteler, anket şirketleri

Political scientists, authorities, survey companies in America

O, siyaset hakkında bir şey bilmiyor.

He knows nothing about politics.

O, siyaset hakkında bir şey bilmez.

He doesn't know anything about politics.

Hukuk ve siyaset iki farklı şeydir.

Law and politics are two different things.

Ben siyaset hakkında çok şey bilmiyorum.

I don't know much about politics.

Kız kardeşim çok sık siyaset konuşmaz.

My sister does not talk very often about politics.

Bu ülkedeki siyaset merkeze doğru kaymaktadır.

Politics in this country is shifting towards the center.

Bu ülkedeki siyaset sağa doğru kaymaktadır.

Politics in this country is shifting towards the right.

Bu ülkedeki siyaset sola doğru kaymaktadır.

Politics in this country is shifting towards the left.

O, siyaset oyununda pek iyi değil.

- He is not very good at the game of politics.
- He's not very good at the game of politics.

Ben siyaset oyununda pek iyi değilim.

- I am not very good at the game of politics.
- I'm not very good at the game of politics.

O siyaset oyununda çok iyi değil.

- She is not very good at the game of politics.
- She's not very good at the game of politics.

O siyaset oyununda pek iyi değil.

- He is not very good at the game of politics.
- He's not very good at the game of politics.

Siyaset bilimi hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

I don't know anything about political science.

Ancak şüphesiz bu yaşamlar; dengesizlik, siyaset, stres

But these are of course hard - masochistic almost - lives,

Bayan Brown, siyaset üzerine bir kitap yazdı.

Mrs. Brown wrote a book on politics.

Tom siyaset ve felsefe hakkında konuşmayı seviyor.

Tom likes talking about politics and philosophy.

Sen ve Tom hiç siyaset tartışır mısınız?

Do you and Tom ever discuss politics?

Tom bütün gece arkadaşları ile siyaset tartıştı.

Tom discussed politics all night with his friends.

"Norman Finkelstein kimdir?" "O Amerikalı bir siyaset bilimcidir"

"Who is Norman Finkelstein?" "He is an American political scientist."

Şu anda siyaset tartışacak bir ruh halinde değilim.

I'm in no mood to argue politics right now.

Siyaset ve din hakkında benim kendi görüşlerim var.

I have my own opinions concerning politics and religion.

Dünyada yeterli yiyecek vardır; insanlar siyaset yüzünden açlık çekiyorlar.

There is enough food in the world; people are starving because of politics.

- Neden politika hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorsun?
- Neden siyaset konuşmayı sevmiyorsun?

Why don't you like talking about politics?

Muhtemelen Başbakan, "dinî değerlere dayalı siyaset"i kast ediyordur.

Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'

çünkü siyaset bizim için önemli ve kim olduğumuzun bir parçası.

because it's important to us and it's a part of who we are.

Lütfen bunları birleştirmeyi ve desteklemeyi düşünün bağımsız siyaset sağlama misyonumuz

Please consider joining them and supporting our mission of providing independent political

Örneğin, siyaset Washington DC'de merkezlendi, finans New York City'de, eğlence

For example, politics is centered in Washington DC, finance in New York City, entertainment

Onlar, insanlar siyaset hakkında konuşmaya başladıklarında söyleyecek bir şeyleri vardır.

They always have something to say when people start talking about politics.

Yeni bir dünya için yeni bir siyaset bilimine ihtiyacımız var.

We need a new political science for a new world.

Siyaset söz konusu olduğunda, o hala bir çocuk kadar masum.

As far as politics is concerned, he's still as innocent as a child.

İnsanın cam tavanları görecek kadar siyaset ve tarih bilinci olmalı.

One should have enough political and historical awareness to see glass ceilings.

Fransa'da sol kanat siyaset için asla oy vermedim ve artık başlamayacağım.

I have never voted for the left-wing politics in France and I'm not going to start now.

- Tom ve arkadaşları bütün gece siyaset tartıştılar.
- Tom ve arkadaşları bütün gece politika konuştu.

Tom and his friends discussed politics all night.