Translation of "Pikniğe" in English

- Pikniğe gidelim.
- Pikniğe gitsek ya.

Let's go to the picnic.

Yarın pikniğe gidiyorum.

- I am going on a picnic tomorrow.
- I'm going on a picnic tomorrow.

O, pikniğe gitti.

She went on a picnic.

Yarın pikniğe gidiyoruz.

We're going on a picnic tomorrow.

Yarın pikniğe gideceğiz.

We'll go on a picnic tomorrow.

Yarın pikniğe gideceğim.

I'm going to go on a picnic tomorrow.

Beraber pikniğe gittik.

We went on a picnic together.

Hiç pikniğe gitmedim.

I've never been to a picnic.

Birlikte pikniğe gidelim.

Let's go on a picnic together.

Pikniğe gitsek ya.

- Let's go to the picnic.
- Why don't we go to the picnic?

Yağmura rağmen pikniğe gittik.

In spite of the rain, we went to picnic.

Yarın bir pikniğe gideceğiz.

- We are to go on a picnic tomorrow.
- We're to go on a picnic tomorrow.

Pikniğe gitme planından vazgeçtik.

We abandoned the plan to go on a picnic.

Ben pikniğe gitmek istiyorum.

I want to go on a picnic.

- Yarın yağmur yağarsa pikniğe gitmeyeceğim.
- Yarın yağmur yağarsa, ben pikniğe gitmeyeceğim.

If it rains tomorrow, I won't go on a picnic.

Niçin Mary onunla pikniğe gidiyor?

How come Mary is going on a picnic with him?

Yağmur, pikniğe gitmemize imkan vermedi.

The rain made it impossible for us to go on the picnic.

Yağmur yağdığı için pikniğe gitmedik.

Since it rained, we did not go on a picnic.

Yarın yağmur yağarsa pikniğe gitmeyeceğim.

If it rains tomorrow, I won't go on a picnic.

Hava güzel olursa, pikniğe gidelim.

Weather permitting, let's go on a picnic.

Bir pikniğe gitmeye ne dersin?

How about going on a picnic?

Hava güzel olduğundan, pikniğe gittik.

The weather being fine, we went on a picnic.

Onunla bir pikniğe gitmek istiyorum.

I'd like to go on a picnic with her.

Tom'la bir pikniğe gitmek istemiyorum.

I don't want to go on a picnic with Tom.

Mary neden onunla pikniğe gidiyor?

- Why is Mary going with him to the picnic?
- Why is Mary going for a picnic with him?

Mary neden onunla pikniğe gitti ?

Why is Mary going for a picnic with him?

Ben yağmur nedeniyle pikniğe gidemedim

I couldn't go on a picnic because of the rain.

Önümüzdeki Pazar bir pikniğe gideceğiz.

We'll go on a picnic next Sunday.

"Ne yapmak istersin?" "Pikniğe gitmek."

"What would you like to do?" "Go on a picnic."

Bir dahaki pazar pikniğe gideceğiz.

We'll go on a picnic next Sunday.

Neden Mary onunla pikniğe gidiyor?

Why is Mary going on a picnic with him?

Tom Mary'nin ailesiyle pikniğe gitti.

Tom went on a picnic with Mary's family.

Pikniğe gitmiyorsun ve bu sondur.

- You're not going to the picnic and that's final.
- You are not going to the picnic and that's final.

Bir pikniğe gidecek olman harika bence.

I think it's wonderful that you're going on a picnic.

Yarın hava güneşli olursa, pikniğe gideriz.

If it is sunny tomorrow, we will go on a picnic.

Yarın hava iyi olursa, pikniğe gideriz.

- If it is fine tomorrow, we'll go on a picnic.
- If it's fine tomorrow, we'll go on a picnic.

Yarın hava iyi olursa pikniğe gideriz.

- We will go on a picnic if it is fine tomorrow.
- We’ll go on a picnic tomorrow if the weather allows.
- We’ll go on a picnic tomorrow if the weather’s good.
- We'll go on a picnic if it's fine tomorrow.

Onlar sık sık bisikletle pikniğe giderler.

They often go on picnics by bicycle.

Tom ve arkadaşlarının üçü pikniğe gitti.

Tom and three of his friends went on a picnic.

Sınıfımız gelecek hafta bir pikniğe gidecek.

Our class will go on a picnic next week.

Kendimi iyi hissetmediğim için pikniğe gitmiyorum.

I am not going to the picnic, because I don't feel well.

Ben geçen hafta sonu pikniğe gittim.

I went on a picnic last weekend.

Pikniğe gitmek için güneşli havadan yararlandık.

We took advantage of the sunny weather to go on a picnic.

Yarın yağmur yağarsa, ben pikniğe gitmeyeceğim.

If it rains tomorrow, I won't go to the picnic.

Tom neden Mary ile pikniğe gidiyor?

Why is Tom going to the picnic with Mary?

Birlikte pikniğe gittiğimiz zamanı hâlâ hatırlayabiliyorum.

I can still remember the time when we went on a picnic together.

Tom Mary ile yarın pikniğe gidiyor.

Tom is going on a picnic tomorrow with Mary.

Benimle birlikte pikniğe gitmek istiyor musunuz?

Do you want to go on a picnic with me?

Hava güzel olursa, yarın pikniğe gideceğiz.

Weather permitting, we will go on a picnic tomorrow.

Bu, pikniğe gidemeyeceğimiz anlamına mı geliyor?

Does this mean we can't go on the picnic?

Tom ve Mary birlikte pikniğe gittiler.

Tom and Mary went on a picnic together.

Tom yarın ailesiyle birlikte pikniğe gidiyor.

Tom is going on a picnic tomorrow with his family.

Yarın hava güzel olursa pikniğe çıkalım.

If the weather is good tomorrow, let's have picnic.

Yarın erken kalkmak zorundayız-biz pikniğe gidiyoruz.

We've got to get up early tomorrow. We're going on a picnic.

Güzel bir gündü bu yüzden pikniğe gittim.

It was a fine day so I went on a picnic.

Gelecek hafta sonu arkadaşlarımla bir pikniğe gidiyorum.

I'm going on a picnic with my friends next weekend.

Yarın pikniğe gidiyoruz. Bizimle gelmek ister misin?

We're going on a picnic tomorrow. Would you like to come with us?

Tom ve ben de pikniğe gitmek istiyoruz.

Tom and I'd like to go on the picnic, too.

Eğer yarın güzel bir gün olursa pikniğe gideriz.

If it's a nice day tomorrow, we'll go on a picnic.

Dün bir günlük izin aldım ve pikniğe gittim.

I took a day off yesterday and went on a picnic.

Tom da pikniğe gitmek istiyor, onu davet etmeliyiz.

Tom would like to go on the picnic, too. We should invite him.

Sanırım pikniğe gitmek için biraz çok fazla soğuk.

I think it's a little too cold to go on a picnic.

Biraz soğuk olmasına rağmen hâlâ pikniğe gitmeyi planlıyoruz.

Even though it's a bit cold, we still plan on having a picnic.

O muhtemelen yarın pikniğe gitmeyecek. Ben de gitmeyeceğim.

He probably won't go on the picnic tomorrow. I won't either.

Gelecek hafta sonu Tom ve ailesiyle pikniğe gideceğim.

I'll be going on a picnic with Tom and his family next weekend.

Tom ve Mary yağmur yağdığı için pikniğe gidemediler.

Tom and Mary couldn't go on a picnic because it was raining.

Oh, Marilla, lütfen, lütfen, pikniğe gitmeme izin ver.

Oh, Marilla, please, please, let me go to the picnic.

Tom, pikniğe bizimle kimin geldiğini Mary'ye sorması gerektiğini söylüyor.

Tom says he needs to ask Mary who's coming with us on the picnic.

Tom ve Mary geçen hafta sonu birlikte pikniğe gitti.

Tom and Mary went on a picnic together last weekend.

Biz ona sonraki pazar bir pikniğe gitmemiz gerektiğini önerdik.

We suggested to her that we should go on a picnic the following Sunday.

Yarın yağmur yağmazsa, Tom Mary ile birlikte pikniğe gitmeyi planlıyor.

If it doesn't rain tomorrow, Tom plans to go on a picnic with Mary.

Tom Mary'nin neden John'la birlikte pikniğe gitmemeye karar verdiğini biliyor.

Tom knows why Mary decided not to go on the picnic with John.

Tom ve Mary John ve Alice ile birlikte pikniğe gitti.

Tom and Mary went on a picnic with John and Alice.

Tom, Mary'nin niçin Tom'la birlikte pikniğe gitmemeye karar verdiğini biliyor.

Tom knows why Mary decided not to go on the picnic with him.

Önemli bir iş toplantısı olduğundan dolayı Tom bizimle pikniğe gidemedi.

Tom couldn't go on the picnic with us today because he had an important business meeting.

Nereye pikniğe gideceğimizi görüştüğümüzde bazıları ormana gitmek istedi, diğerleri denize gitmek istedi.

When we discussed where to go on a picnic, some wanted to go to the forest, others wanted to go to the sea.