Translation of "Oynayıp" in English

0.003 sec.

Examples of using "Oynayıp" in a sentence and their english translations:

Etrafta koşup, oynayıp, bağırıyorlardı.

just as you'd expect children to do.

Tom'la kâğıt oynayıp vakit öldürdük.

Tom and I killed time playing cards.

Akşam yemeğinden sonra kâğıt oynayıp eğlendiler.

- Dinner finished, they enjoyed playing cards.
- After dinner, they enjoyed playing cards.

Yarın tenis oynayıp oynamayacağımız havaya bağlı.

Whether we play tennis tomorrow depends on the weather.

Tom'un tenis oynayıp oynamadığını merak ediyorum.

- I wonder if Tom plays tennis.
- I wonder whether Tom plays tennis.
- I wonder whether or not Tom plays tennis.

Tüm gün boyunca oynayıp duracak mısın?

Will you keep playing all day long?

Renkli tenli aktrislerin ten renkleriyle oynayıp, fotoşoplayarak

by retouching and photoshopping the skin of actresses of color

Dışarı çıkıp bizimle oynayıp oynayamayacağını annene sor.

Ask your mom if you can come out and play with us.

Adamlar gece geç saatlere kadar iskambil oynayıp içtiler.

The men played cards and drank until late at night.

Tom, işten eve dönünce çocuklarıyla oynayıp boğuşmaya bayılır.

Tom loves to play and romp with his kids when he gets home from work.

Tom Mary'nin bütün öğleden sonra oyunlar oynayıp oynamadığını merak ediyordu.

Tom wondered if Mary had been playing games all afternoon.

- O, satranç oynamak isteyip istemediğini bilmek istiyor.
- Satranç oynayıp oynamayacağını bilmek istiyor.

He would like to know whether you play chess.