Translation of "Kâğıt" in English

0.005 sec.

Examples of using "Kâğıt" in a sentence and their english translations:

Bize kâğıt satıyor.

He sells us paper.

Beklerken kâğıt oynayalım.

Let's play cards while we're waiting.

Yazıcıya kâğıt sıkıştı.

The printer jammed.

Yazıcıda kâğıt kalmadı.

The printer ran out of paper.

- O bir kâğıt mı?
- Şu bir kâğıt mı?

Is that a paper?

Mektup kâğıt sepetine bırakılmıştı.

The letter was consigned to the wastepaper basket.

Bu kâğıt beyaz mı?

Is this paper white?

Japonya çok kâğıt tüketmektedir.

Japan consumes a lot of paper.

Odada bir kâğıt buldum.

I found a piece of paper in the room.

10 kâğıt tabak kaç para?

How much do ten paper plates cost?

Bana bir kâğıt yaprak verdi.

She handed me a sheet of paper.

Tom'la kâğıt oynayıp vakit öldürdük.

Tom and I killed time playing cards.

- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazın.
- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazınız.

Please write the answer on this piece of paper.

Akşam yemeğinden sonra kâğıt oynayıp eğlendiler.

- Dinner finished, they enjoyed playing cards.
- After dinner, they enjoyed playing cards.

Kâğıt uçak yavaşça yere doğru alçaldı.

The paper aeroplane slowly glided to the ground.

Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazın.

Please write the answer on this piece of paper.

Bu kâğıt ağırlığı dedeme mi aitti?

This paperweight belonged to my grandfather?

Mutfakta buruşuk, turuncu bir kâğıt parçası buldum.

I found a crumpled orange piece of paper in my kitchen.

Lütfen üzerine yazmam için bir kâğıt verin.

- Please give me a sheet of paper.
- Please give me a piece of paper to write on.

Güzel plan, en azından kâğıt üstünde öyle.

It's a good plan, at least on paper.

- Japonya çok kâğıt tüketmektedir.
- Japonya çok kağıt tüketiyor.

Japan consumes a lot of paper.

Kâğıt, karton, cam ve bahçe artıkları ayrı alınır.

Paper, cardboard, glas and garden waste are picked up separately.

Bana bir kalem ve birkaç kâğıt verir misiniz lütfen?

Please give me a pencil and some sheets of paper.

Ben mektup kâğıdı, pul ve kâğıt mendil satın alıyorum.

I'm buying writing paper, stamps and some tissues.

- Bütün kâğıt işlerimizi Tom halletti.
- Tüm evrak işlerimizi Tom yaptı.

Tom did all the paperwork for us.

Sami ve Leyla'nın aşklarını kâğıt üzerinde ifade etmekte hiçbir sorunları yoktu.

Sami and Layla had no problem professing their love on paper.

Tom Mary adresini istedi ve onu bir parça kâğıt üzerine not etti.

Tom asked for Mary's address and wrote it down on a piece of scrap paper.

- Bu mağaza sadece geri dönüştürülmüş kâğıt kullanır.
- Bu dükkan yalnızca geri dönüştürülmüş kağıt kullanır.

This shop uses only recycled paper.

- Tom'a üç adet 1 dolarlık banknot verdim.
- Tom'a üç tane kâğıt 1 dolar verdim.

I gave Tom three one-dollar bills.

- Bir kağıt parçasına onun telefon numarasını not aldım.
- Onun telefon numarasını bir kâğıt parçasına yazdım.

I wrote down his phone number on a scrap of paper.

- Torbayı yapmak için koca bir parça kağıt kullandı.
- Çanta yapmak için büyük bir parça kâğıt kullandı.

He used a big piece of paper to make the bag.

- Ben mektup kağıdı, birkaç pul ve birkaç kağıt mendil alıyorum.
- Ben mektup kâğıdı, pul ve kâğıt mendil satın alıyorum.

I'm buying letter paper, some stamps, and some tissue paper.

- Tom, kızı Mary'ye beş euroluk bir banknot verdi ve dedi ki "Bununla ne istersen satın al."
- Tom kızı Mary'ye beş kâğıt avro uzattı ve "bununla istediğin ne varsa al" dedi.

Tom passed a five euro note to his daughter, Mary, and said "buy whatever you'd like with this."