Translation of "Masası" in English

Danışma masası nerede?

- Where is the information counter?
- Where's the information counter?

Kayıt masası nerede?

Where is the registration desk?

- Tom'un masası Mary'ninkinin yanındadır.
- Tom'un masası Mary'ninkinin yanında.

Tom's desk is next to Mary's.

Tom'un masası malzeme ile kaplı.

Tom's desk is covered with stuff.

Tom'un maun bir masası var.

Tom has a mahogany desk.

Tom'un masası kağıtlar ile darmadağın.

Tom's desk is cluttered with papers.

Tom'un kendisine ait masası vardı.

Tom had the table to himself.

Tom'un masası son derece temizdi.

Tom's desk was perfectly clean.

Tom'un masası son derece temiz.

Tom's desk is perfectly clean.

Küçük odasında büyük bir masası var.

He has a large desk in his small room.

"Gözlüğüm nerede?" "Mutfak masası üzerine bırakmıştın."

"Where are my glasses?" "You left them on the kitchen table."

- Bu yemek masası nasıl bir ağaçtan yapılmış?
- Bu yemek masası ne tür bir ağaçtan yapılmış?

What kind of wood is this dining table made of?

Tom'un bodrum katında bir bilardo masası var.

There's a pool table in Tom's basement.

Onların oturma odasında bir yuvarlak masası var.

They have a round table in the living room.

Bir kase meyvenin dışında mutfak masası bomboştu.

The kitchen table was bare except for a bowl of fruit.

O çalışma masası Meg için çok küçük.

- The desk is too small for Meg.
- That desk is too small for Meg.

- Bu Tom'un masası olabilir.
- Bu Tom'un sırası olabilir.

This might be Tom's desk.

Tom ve Mary boş bir piknik masası bulamadı.

Tom and Mary couldn't find an empty picnic table.

Tom emekli olmadan önce bir cinayet masası dedektifi idi.

Tom was a homicide detective before he retired.

Odanın sadece bir yatağı, bir masası ve bir sandalyesi vardı.

The room had only a bed, a table and a chair.

Tom'un masası o kadar dağınıktı ki, temizlikçi odayı temizlemeyi reddetti.

Tom's desk was so untidy that the cleaner refused to clean the room.

Tom'un eskiden uyuduğu odada bir dikiş makinesi ve bir ütü masası var.

There is a sewing machine and an ironing board in the room where Tom used to sleep.

Adli tıp uzmanları ve cinayet masası dedektifleri, güvenlik çemberine alınmış yerde ve çevresinde çalışmalarını sürdürdüler.

Forensics officers and criminal investigations detectives continued to work at the cordoned-off unit and its surrounds.

Mary eskisi oldukça yırtık pırtık olduğundan dolayı ütü masası için yeni bir örtü alması gerektiğini düşündü.

Mary thought to herself that she ought to buy a new cover for the ironing board since the old one was getting pretty tattered.

- Bir piknik masası yapmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.
- Bir piknik masasını kurmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.

- I never thought it'd be this hard to build a picnic table.
- I never thought that it'd be this hard to build a picnic table.