Translation of "Kendisinden" in English

0.011 sec.

Examples of using "Kendisinden" in a sentence and their english translations:

Tom kendisinden hoşlanmadığımı biliyor.

- Tom knows that I don't like him.
- Tom knows I don't like him.

Kendisinden özellikle övgüyle bahsedildi.

He was singled out for praise.

Bu müzik sistemin kendisinden geliyor.

this music is coming from the system itself.

O, kendisinden başka kimseyi umursamaz.

He cares for nobody but himself.

Jack, Ben'i kendisinden fazla seviyor.

Jack loves Ben more than himself.

Tom kendisinden çok gurur duyuyor.

Tom is very proud of himself.

Tom kendisinden yardım istendiğini söyledi.

- Tom said he was asked to help.
- Tom said that he was asked to help.

Tom polisin kendisinden şüphelendiğini biliyor.

- Tom knows the police suspect him.
- Tom knows that the police suspect him.

Yaşam cehennemin kendisinden daha korkunç.

Life is more hellish than hell itself.

Tom kendisinden oldukça memnun görünüyor.

Tom seems quite pleased with himself.

Tom kendisinden bekleneni fark etmedi.

Tom didn't realize what was expected of him.

Onu kendisinden başka kim yazmalı?

Who should write it but himself?

Kendisinden başka hiç kimseyi umursamaz.

He doesn't care about anyone but himself.

Sürekli kendisinden bahsedilmesini ve övülmesini ister

constantly wants to be mentioned and praised

Dionysos'un kendisinden beri geçen ilk kişi.

the first to cross it since Dionysus himself.

Ölüm korkusu ölümün kendisinden daha kötüdür.

Fear of death is worse than death itself.

Cehalet, kendisinden muzdarip olanlarca fark edilmez.

Ignorance is invisible to those who suffer from it.

O, kendisinden başka hiçbir şey düşünmez.

He thinks of nothing but himself.

O kendisinden bahsetmeye düşkün gibi görünüyor.

She seems to be fond of talking about herself.

Mary'nin erkek arkadaşı kendisinden daha yaşlı.

Mary's boyfriend is older than she is.

Seni hayatın kendisinden daha çok seviyorum.

I love you more than life itself.

Tom Mary'nin kendisinden niçin hoşlanmadığını bilmiyor.

Tom doesn't know why Mary doesn't like him.

Kimse sana kendisinden daha fazla inanamaz.

Nobody can believe in you more than yourself.

Tom Mary'nin kendisinden nefret ettiğini bilmiyor.

- Tom doesn't know that Mary hates him.
- Tom doesn't know Mary hates him.

Peki ya Tanrı örneğinin ta kendisinden bahsedersek?

And what about the quintessential act of God,

Ailesinden ve kendisinden başka hiç kimseyi düşünmedi

He never thought of anyone other than his family and himself

Tom Mary'nin kendisinden kasten kaçındığını fark etti.

- Tom realized Mary was deliberately avoiding him.
- Tom realized that Mary was deliberately avoiding him.

Hiçbir şey yeşilin kendisinden daha yeşil değildir.

Nothing is yellower than yellow itself.

Tom'un iki erkek kardeşi de kendisinden uzun.

Both of Tom's brothers are taller than he is.

Tom kendisinden beklenen başarıyı gösteremeyen bir öğrenciydi.

Tom was an underachieving student.

Tom kendisinden daha yüksek statüde biriyle evlendi.

Tom married above his station.

O zaman yanardağların kendisinden başka bir yere bakmamalısınız.

then you should look no further than the volcanoes themselves.

Hatta iklim biliminin kendisinden şüphe etmek bile isteyebilirim.

Or, I could even want to doubt climate science itself.

Tom Mary'nin John'un neden kendisinden hoşlanmadığını bildiğine inanamıyor.

Tom can't believe Mary knows why John doesn't like her.

Tom, Meryem'in kendisinden ne yapmasını istediğini bilmediğini söyledi.

- Tom said he didn't know what Mary wanted him to do.
- Tom said that he didn't know what Mary wanted him to do.

Hayır, projenin kendisinden değil, onu yönetme şeklinden bahsediyorum.

No, not the project itself, but they way that you managed it.

Tom kendisinden bekleneni yapmadığı için Mary'ye özür diledi.

Tom apologized to Mary for not doing what he was supposed to do.

Leyla, Sami'nin kendisinden her zaman uzak durmasını istedi.

Layla wanted Sami to stay away from her at all times.

Umarım Tom, Mary'in kendisinden yapmasını istemediği şeyi yapmadı.

I hope Tom didn't do what Mary asked him not to do.

İnsanlığı kendisinden kurtarmak için bir şeyler yapmak zorundayız.

We have to do something to save humanity from itself.

- Sanırım Tom gerçekten kendisinden hoşlanıyordu.
- Bence Tom gerçekten eğlendi.

- I think Tom really enjoyed himself.
- I think that Tom really enjoyed himself.

Mary arkadaşlarına Tom'un kendisinden hoşlanıp hoşlanmadığını düşünüp düşünmediklerini sordu.

Mary asked her friends if they thought Tom liked her.

Tom, Mary kendisinden özür diledikten sonra bile onunla konuşmadı.

Tom wouldn't even talk to Mary after she had apologized to him.

Ne kadar başarılı olursa olsun kendisinden hiç memnun değildir.

He's never satisfied with himself no matter how much he's accomplished.

Ona kendisinden kısa sürede eve gelmesini isteyen bir mektup yazmıştım.

- I wrote him a letter and asked him to return home soon.
- I wrote him a letter asking him to come home soon.

Tom Mary'nin kendisinden birkaç inç daha kısa olduğunu fark etti.

Tom noticed Mary was a few inches shorter than he was.

Sansür dört harfli kelimenin kendisinden daha çok kirli zihinleri besler.

Censorship feeds the dirty mind more than the four-letter word itself.

Tom, Mary'nin kendisinden küçük mü, yoksa büyük mü olduğunu bilmiyor.

Tom doesn't know whether Mary is younger or older than he is.

- Tom bambaşka biri gibi davrandı.
- Tom kendisinden beklenmeyecek şekilde davrandı.

Tom acted out of character.

Tom'un Mary'nin kendisinden çok nefret ettiği konusunda hiçbir fikri yoktu.

- Tom had no idea that Mary hated him so much.
- Tom had no idea Mary hated him so much.

Doğruyu söylemek gerekirse, hayat hakkındaki tartışmaları hayatın kendisinden daha ilginç buluyorum.

To tell truth, I find discussions about life more interesting than life itself.

Tom, Mary'nin kendisinden yapmasını istediği bir şeyi yapmak zorunda olmadığını biliyordu.

Tom knew he didn't have to do anything Mary asked him to do.

- Tom kendisinden nefret ettiğimi büyük olasılıkla bilmiyor.
- Tom ondan nefret ettiğimi muhtemelen bilmez.

Tom probably doesn't know that I hate him.

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

She weighs 20 percent more than he does, so it takes all his strength to hold her.

Tom sorular sormak istedi ama kendisinden yapması istenilen şeyi yapması gerekip gerekmediğinden emin değildi.

Tom wanted to ask questions, but wasn't sure if he should do what he'd been asked to do.