Translation of "Inanmadım" in English

0.013 sec.

Examples of using "Inanmadım" in a sentence and their english translations:

- Sana inanmadım.
- Size inanmadım.

I didn't believe you.

Ona inanmadım.

I didn't believe it.

Tom'a inanmadım.

I didn't believe Tom.

Onlara inanmadım.

I didn't believe them.

Dedikoduya inanmadım.

I didn't believe the gossip.

Sadece Tom'a inanmadım.

I just didn't believe Tom.

Buna asla inanmadım.

I never believed it.

Ona asla inanmadım.

- I never believed that.
- I've never believed that.

Ona hiç inanmadım.

I didn't believe him at all.

Başta ona inanmadım.

I didn't believe him at first.

Önce ona inanmadım.

At first, I didn't believe him.

Ona gerçekten inanmadım.

I didn't really believe it.

Başlangıçta Tom'a inanmadım.

I didn't believe Tom at first.

Buna kendim inanmadım.

I didn't believe it myself.

Sadece sana inanmadım.

I just didn't believe you.

Sadece onlara inanmadım.

I just didn't believe them.

Sadece ona inanmadım.

I just didn't believe him.

Önce sana inanmadım.

At first, I didn't believe you.

Önce onlara inanmadım.

At first, I didn't believe them.

Buna hiç inanmadım.

I didn't believe that at all.

Sadece Tom'un söylediğine inanmadım.

I just didn't believe what Tom said.

Tom'un onu yapacağına inanmadım.

- I didn't believe Tom would do it.
- I didn't believe that Tom would do it.

Hiçbir zaman savaşlara inanmadım.

I have never believed in wars.

Bir kerelik dediklerine inanmadım.

I, for one, don't believe what she said.

Bir an onlara inanmadım.

I didn't for a moment believe them.

Ben de buna inanmadım.

I didn't believe it, either.

Ben sadece ona inanmadım.

I just didn't believe her.

İlk başta, ona inanmadım.

- At first, I didn't believe her.
- At first I didn't believe her.

Ben ona hiç inanmadım.

- I've never believed that.
- I have never believed that.

Kötü ruhların hikayelerine inanmadım.

I didn't believe the tales of evil spirits.

İlk başta sana inanmadım.

At first, I didn't believe you.

Yaşlı adama hiçbir şekilde inanmadım.

I didn't believe the old man at all.

Tom'un bana söylediği şeye inanmadım.

I didn't believe what Tom told me.

Tom bana onu söylediğinde inanmadım.

When Tom told me that, I didn't believe it.

Herhangi birinin bunu yapacağına inanmadım.

- I didn't believe anybody would do that.
- I didn't believe anyone would do that.

- Dedikodulara inanmadım.
- Söylentilere itibar etmedim.

I didn't believe the rumor.

Aslında Tom'un bir Kanadalı olduğuna inanmadım.

I never actually believed Tom was a Canadian.

Tom onu bana ilk söylediğinde ona inanmadım.

When Tom first told me that, I didn't believe him.

Sami üzgün olduğunu söyledi ama buna inanmadım.

Sami said he was sorry but I didn't believe that.

Mary beni sevdiğini söyledi fakat ben ona inanmadım.

Mary said that she loved me, but I didn't believe her.

Bakın ben bunu ilk duyduğumda inanmadım. Şaka yaptıklarını zannettim.

Look, I didn't believe when I first heard about this. I thought they were joking.

Tom bana Mary'nin piyano çalmada iyi olduğunu söyledi fakat ben onun çalışını duyuncaya kadar gerçekten inanmadım.

- Tom told me that Mary was good at playing the piano, but I didn't really believe him until I heard her play.
- Tom told me Mary was good at playing the piano, but I didn't really believe him until I heard her play.