Translation of "Hoşlandığı" in English

Onun hoşlandığı jöledir.

- It is jelly that he likes.
- He likes jelly.
- What he likes is jelly.

Onun senden hoşlandığı çok açık.

It's very obvious that he likes you.

Tom hoşlandığı her yere gidebilir.

Tom can go wherever he likes.

Tom'un yapmaktan hoşlandığı şeylerden biri yüzmedir.

One of the things Tom enjoys doing is swimming.

Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada.

- It's obvious Tom and Mary like each other.
- It's obvious that Tom and Mary like each other.

Tom tavuğu Mary'nin hoşlandığı şekilde pişirmektedir.

Tom cooks chicken just the way Mary likes it.

Tom sonunda hoşlandığı bir iş buldu.

- Tom eventually found a job that he liked.
- Tom eventually found a job to his liking.

Bence Tom'un Mary'den hoşlandığı oldukça açık.

- I think it's pretty obvious that Tom likes Mary.
- I think it's pretty obvious Tom likes Mary.

Tom'un hoşlandığı gibi yapmasına izin vereceğim.

I'm going to let Tom do as he likes.

Tom karısı hoşlandığı için o arabayı aldı.

Tom bought that car because his wife liked it.

Bana göre Tom hoşlandığı her şeyi yapabilir.

Tom can do whatever he likes as far as I'm concerned.

Tom kesinlikle Mary'nin hoşlandığı tek adam değildir.

Tom certainly isn't the only man that Mary likes.

Tom'un gerçekten hoşlandığı tek restoran caddenin karşısındakidir.

The only restaurant that Tom really likes is the one across the street.

Tom sınıfta Mary'nin hoşlandığı tek çocuk değil.

Tom wasn't the only boy in the class that Mary liked.

Tom'un hoşlandığı aynı tür müzikten hoşlanıyor musun?

Do you like the same kind of music that Tom does?

O, karısı hoşlandığı için o evi satın aldı.

He bought that house because his wife took a fancy to it.

Amerikalılar Japonların beyzboldan hoşlandığı aynı şekilde futboldan hoşlanıyor.

Americans like football in the same way that Japanese like baseball.

Bunun Tom'un gerçekten hoşlandığı bir şey olduğunu düşünüyorum.

I think this is something Tom would really have enjoyed.

Karısı ondan hoşlandığı için o evi satın aldı.

He bought that house because his wife liked it.

Tom senin vasat erkeğin değil. O birçok erkeklerin hoşlandığı şeylerden hoşlanmaz ve birçok erkeğin yapmaktan hoşlandığı şeyleri yapmaktan hoşlanmaz.

Tom isn't your average guy. He doesn't like things most guys like and he doesn't like to do things most men enjoy doing.

Tom'un gerçekten hoşlandığı tek şey Mary ile satranç oynamaktır.

The only thing Tom really enjoys is playing chess with Mary.

Tom'un gerçekten hoşlandığı tek şey Mary ile satranç oynamak.

One thing Tom really enjoys is playing chess with Mary.

Tom kendinin hoşlandığı aynı tür müziği herkesin sevmesini beklememeli.

Tom shouldn't expect everyone to like the same kind of music that he does.

Babam anneme tam da onun hoşlandığı şekilde bir fincan kahve yaptı.

My father made my mother a cup of coffee just the way she likes it.

Oğlan hoşlandığı kıza bir buket gül vereceğini, onunla konuşacağını ve onu bir kahve içmeye davet edeceğini belirtti.

The boy stated that he would give a bouquet of roses to the girl that he liked, talk with her, and invite her to have a coffee.