Translation of "Birbirlerinden" in English

0.006 sec.

Examples of using "Birbirlerinden" in a sentence and their english translations:

Birbirlerinden ayrılamazlar.

- They are inseparable.
- They're inseparable.

- Birbirlerinden nefret ederler.
- Birbirlerinden nefret ediyorlar.

They hate each other.

- Onlar birbirlerinden nefret ediyordu.
- Birbirlerinden nefret ettiler.

They hated each other.

Onlar birbirlerinden ayrıldılar.

They parted company.

Günlerce birbirlerinden kaçındılar.

They avoided each other for days.

Onlar birbirlerinden ayrılamazlar.

- They are inseparable.
- They're inseparable.

Birbirlerinden başka kimseleri yoktu.

- All they had was one another.
- All they had was each other.

Ellerini birbirlerinden hiç ayırmazlar.

They can't keep their hands off each other.

Kesinlikle birbirlerinden nefret ediyorlar.

They absolutely detest each other.

Kardeşler birbirlerinden nefret ediyor.

The siblings hate each other.

Ve birbirlerinden korkmamalarının öneminden bahsediyorum.

to really engage and not be afraid of each other.

Erkek kardeşler birbirlerinden nefret ediyorlar.

The brothers hate each other.

Onlar gerçekten birbirlerinden nefret ediyorlar.

They really hate each other.

Tom ve Mary birbirlerinden hoşlanmazlar.

Tom and Mary hate each other.

Bu iki etken birbirlerinden bağımsızdırlar.

These two factors are independent of each other.

Tom ve Mary birbirlerinden hoşlanıyorlar.

Tom and Mary like each other.

Sami ve Leyla birbirlerinden şüpheleniyorlardı.

Sami and Layla grew suspicious of each other.

Sami ve Leyla birbirlerinden ayrıldılar.

Sami and Layla separated from each other.

Komitenin bütün üyeleri birbirlerinden nefret ediyorlar.

All the members of the committee hate one another.

Her üçü de birbirlerinden nefret ediyordu.

All three hated one another.

Birbirlerinden en içten duygularla nefret ediyorlar.

They hate each other from the bottoms of their hearts.

Tom ve Mary birbirlerinden nefret ediyorlardı.

Tom and Mary hated one another.

Tom ve Mary günlerce birbirlerinden kaçındılar.

Tom and Mary avoided each other for days.

Tom ve Mary birbirlerinden mola almalılar.

Tom and Mary need to take a break from each other.

Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada.

- It's obvious Tom and Mary like each other.
- It's obvious that Tom and Mary like each other.

Tom ve Mary hala birbirlerinden hoşlanıyordu.

Tom and Mary still liked each other.

Tom ve Mary gerçekten birbirlerinden hoşlanmalılar.

Tom and Mary must really like each other.

Tom ve Mary birbirlerinden nefret ediyordu.

Tom and Mary hated each other.

Tom ve Mary birbirlerinden nefret ederler.

Tom and Mary detest each other.

Tom ve Mary gittikçe birbirlerinden uzaklaşıyorlar.

Tom and Mary are growing further and further apart.

Annem ve babam birbirlerinden nefret ediyordu.

- My parents despised each other.
- My parents hated each other.

Annem ve babam birbirlerinden nefret ederler.

- My parents despise each other.
- My parents hate each other.

Daha sonrasında ise bunlar ayrılmaya başladı birbirlerinden

then they started to separate from each other

Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.

All men naturally hate each other.

Tom ve Mary asla gözlerini birbirlerinden almadılar.

Tom and Mary never took their eyes off each other.

Tom ve Bill birbirlerinden farklı sonuçlara ulaştılar.

Tom and Bill arrived at different conclusions from each other.

İnsanlar gerçekten birbirlerinden nefret etmek zorundalar mı?

Do people really have to hate one another?

Dan, kilise ve devletin birbirlerinden ayrılmasını savunur.

Dan is for the separation of church and state.

Evli insanların birbirlerinden sırları olması gerektiğini düşünmüyorum.

- I don't think married people should have secrets from each other.
- I don't think that married people should have secrets from each other.

Almanlar ve Fransızlar birbirlerinden nefret ederler mi?

Do Germans and French hate each other?

Onlar neden birbirlerinden bu kadar nefret ediyorlar?

Why do they hate each other so much?

Tom ve Mary birbirlerinden uzak durmaya katlanamıyorlar.

Tom and Mary can't stand being away from each other.

Tom ve Mary birbirlerinden pek farklı değiller.

Tom and Mary aren't much different from each other.

Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.

Tom and Bill arrived at the conclusion independently of each other.

Bay ve Bayan Smith şimdi birbirlerinden ayrı yaşıyorlar.

Mr. and Mrs. Smith live apart from each other now.

Beşliler Tekeri'nde bu üç anahtar birbirlerinden olabildiğince uzak.

On the circle of fifths these three keys are as far apart as possible from each other.

Tom ve Mary gerçekten birbirlerinden nefret ediyor olmalı.

Tom and Mary must really hate each other.

Yollarını kaybetmiyorlar ve birbirlerinden ayrılmadan disiplinli bir şekilde ilerliyorlar

they do not lose their way and proceed in a disciplined manner without leaving each other

Tom ve Mary birbirlerinden hoşlanıyorlar gibi görünüyorlar, değil mi?

Tom and Mary seem to be attracted to each other, don't they?

Onların neden birbirlerinden bu kadar çok nefret ettiklerini bilmiyorum.

I don't know why they hate each other so much.

Tom ve Mary kanepede mümkün olduğu kadar birbirlerinden uzak oturuyorlardı.

Tom and Mary were sitting on the sofa as far away from each other as possible.

Bilim adamları farklı galaksilerin Doppler kaymalarını inceleyerek galaksilerin tümünün birbirlerinden uzaklaştıkları sonucuna vardılar.

By studying the Doppler shift of different galaxies, scientists have concluded that all of the galaxies are moving away from each other.

İki erkek kardeş birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki onları birbirlerinden zorlukla ayırt edebiliyorum.

The two brothers resemble each other so much that I can hardly distinguish one from the other.

- Tom ve Mary eğleniyor gibi görünüyorlar.
- Tom ve Mary birbirlerinden zevk alıyorlar gibi görünüyor.

- Tom and Mary seem to be enjoying themselves.
- Tom and Mary seem to be having fun.

Hepsi İngilizce diye bir araya toplanmış, ama aslında bu kitaplar konu olarak çok çeşitli ve birbirlerinden farklı.

They all get lumped together as English texts. But in fact these books are extremely varied and wide-ranging.