Translation of "Harcamak" in English

0.011 sec.

Examples of using "Harcamak" in a sentence and their english translations:

Onu harcamak istemedim.

I didn't want to waste it.

Zamanını harcamak istemiyorum.

I don't want to waste your time.

Bunu harcamak istemiyorum.

I don't want to blow it.

Ne kadar harcamak istiyorsun?

How much do you want to spend?

Zamanımı boşa harcamak istemedim.

I didn't want to waste my time.

Para harcamak çok kolay.

Spending money is as easy as pie.

Paramı boşa harcamak istemiyorum.

I don't want to waste my money.

Tom zamanını harcamak istemedi.

Tom didn't want to waste his time.

- Bu kadar da fazla harcamak istemiyorum.
- Bu kadar fazla harcamak istemiyorum.

I don't want to spend that much.

Bütün paralarını harcamak gülünç olurdu.

It would be ridiculous to spend all their money.

Tom'la konuşarak vakit harcamak istemiyorum.

I don't want to waste time talking to Tom.

Harcamak için çok param yok.

I don't have a great deal of money to spend.

Sami parasını atlara harcamak istemedi.

Sami didn't want to spend his money on horses.

Tom hapiste zaman harcamak istemiyordu.

Tom didn't want to spend time in jail.

- Bunun için zamanımı boşa harcamak istemiyorum.
- Bu konuda zamanımı boşa harcamak istemiyorum.

I don't want to waste my time on this.

10 dolardan daha fazla harcamak istemiyorum.

I don't want to spend more than $10.

Oğlunla daha fazla zaman harcamak zorundasın.

You have to spend more time with your son.

Bu kadar zamanı boşa harcamak istemedim.

I didn't want to waste so much time.

Onu boşa harcamak bir günah olacaktı.

It would be a sin to waste it.

Çok harcamak biraz biriktirmekten daha kolay.

It's easier to spend a lot than to save a little.

O artık Tom'la zaman harcamak istemiyordu.

He didn't want to spend any more time with Tom.

Para harcamak seni mutlu eder mi?

Does spending money make you happy?

Burada suyu boşa harcamak yasal değildir.

It's illegal to waste water here.

Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

We have more than enough time to spare.

Hapishanede daha fazla zaman harcamak istemiyordum.

I didn't want to spend any more time in jail.

O kadar çok para harcamak istemiyordum.

I wasn't willing to spend that much money.

Tatilleri harcamak bana çok pahalıya mal oluyor.

The holidays are costing me a lot.

Tom muhtemelen o kadar para harcamak istemez.

Tom probably doesn't want to spend that much money.

Biz şimdi Tom ile zaman harcamak zorundayız.

We have to spend time with Tom now.

O, Tom'la daha fazla zaman harcamak istemiyordu.

She didn't want to spend any more time with Tom.

Neden onu yaparak boşa vakit harcamak istiyorsun?

Why do you want to waste time doing that?

O, hayatının geri kalanını onunla harcamak istedi.

She wanted to spend the rest of her life with him.

Tom tepki vererek zamanı boşa harcamak istemedi.

Tom didn't waste time responding.

Bazen tek başına biraz zaman harcamak harikadır.

Sometimes it's great to spend some time alone.

Gerçekten giyeceğim bir şeye para harcamak isterim.

- I'd rather spend money on something I'd actually wear.
- I'd rather spend money on something that I'd actually wear.

Sadece bir saat harcamak için televizyon izledim.

I watched TV only to waste an hour.

Onun hakkında konuşarak çok zaman harcamak istemediler.

- They did not want to spend much time talking about it.
- They didn't want to spend much time talking about it.

Tom eskisi kadar çok para harcamak istemiyordu.

Tom didn't want to spend as much money as he did.

Tom'la tartışarak daha fazla zaman harcamak istemedim.

I didn't want to spend any more time arguing with Tom.

Tom ile daha fazla zaman harcamak istemiyordum.

I didn't want to spend any more time with Tom.

Anahtarlarımı aramaya daha fazla zaman harcamak istemedim.

I didn't want to spend any more time looking for my keys.

Benim en büyük zayıflığım ayakkabılara para harcamak.

My biggest weakness is spending money on shoes.

Zamanını harcamak için daha kötü yollar var.

There are worse ways to spend your time.

Amaçlarımıza ulaşmak için her zaman çaba harcamak zorundayız.

We always have to make efforts to reach our goals.

Bunu tekrar yapmaya çalışmak için zamanımı harcamak istemiyorum.

I don't want to waste my time trying to do this again.

Tom bir yemek için bu kadar harcamak istemiyordu.

Tom didn't want to spend that much for a meal.

Gençken bilgisayarın önünde zaman harcamak yerine seyahat etmelisin.

You should travel while you're young instead of spending time in front of the computer.

Zamanımızı boşa harcamak demek hayatımızı boşa harcıyoruz demektir.

Wasting our time is like wasting our lives.

Tom Mary ile daha fazla vakit harcamak istemiyordu.

Tom didn't want to spend any more time with Mary.

Ömrümün en iyi yıllarını senin için harcamak istemiyorum.

I do not want to waste the best years of my life for you.

Evi temizlerken gereğinden daha fazla zaman harcamak istemiyorum.

I don't want to spend any more time than necessary cleaning the house.

Tom onu tartışarak çok fazla zaman harcamak istemiyordu.

Tom didn't want to spend too much time discussing that.

İnsanların zaman harcamak için bilgisayarları kullanmaları çok kötü.

It's too bad people use computers to waste time.

Tom kazandığı kadar çok para harcamak zorunda değildi.

Tom didn't have to spend as much money as he did.

- Evi temizlerken harcamam gerekenden daha fazla zaman harcamak istemiyorum.
- Evi temizlemek için ihtiyacım olandan daha fazla zaman harcamak istemiyorum.

I don't want to spend more time cleaning the house than I need to.

Las Vegasta kollu kumar makinesinde birkaç saat harcamak başkadır,

It's one thing to spend a couple of hours at a slot machine in Las Vegas,

Sözünü kesmek ve zamanını boşa harcamak isteyen insanlar var.

There are people who just want to interrupt and waste your time.

Hayatımın en iyi yıllarını senin hatrın için harcamak istemiyorum.

I don't want to waste the best years of my life for your sake.

İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.

People had more money to spend on new goods.

Önemli olan şeyleri yaparak daha fazla zaman harcamak istiyorum.

I want to spend more time doing things that matter.

Mutfak zeminini temizlemek için daha fazla zaman harcamak istemedim.

I didn't want to spend any more time cleaning the kitchen floor.

Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.

Tom should know exactly how much money we have to spend.

Hayat birinden nefret ederek boşa zaman harcamak için çok kısa.

Life is too short to waste time hating anyone.

Şu andan itibaren, biz daha az para harcamak zorunda kalacağız.

From now on, we'll have to spend less money.

Tom kullanılmış bir motosiklet için 300 dolardan fazlasını harcamak istemiyor.

Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle.

Para harcamak beni mutlu etmez ama bir şeyler almak eder.

Spending money doesn't make me happy, but buying things does.

Beni mutlu eden şeyleri yaparak daha çok zaman harcamak istiyorum.

I want to spend more time doing things that make me happy.

Tom çiti boyamak için çok fazla zaman harcamak niyetinde değildi.

Tom didn't intend to spend so much time painting the fence.

Ben bu proje üzerinde çalışarak daha fazla zaman harcamak istemiyordum.

I didn't want to spend any more time working on that project.

Büyük olasılıkla Tom, Mary'den daha fazla para harcamak zorunda kalacak.

Tom will quite likely have to spend more money than Mary.

Ama bunu yapmak için çok çaba harcamak gerek. Ne yapacağız peki?

But, it's a lot of effort to make it. So, what are we gonna do?

Ama bunu yapmak için çok çaba harcamak gerek. Ne yapacağız peki?

But, it's a lot of effort to make it. So ,what are we gonna do?

- Tom istediği kadar zaman harcamak istiyor.
- Tom, işi ağırdan almayı sever.

Tom likes to take his time.

Ne tür bir insan bir bisiklete bu kadar para harcamak ister?

What kind of person would spend so much money on a bicycle?

- Keşke birlikte daha fazla zaman geçirebilsek.
- Birlikte daha fazla zaman harcamak isterdim.

- I wish that we could spend more time together.
- I wish we could spend more time together.

Ben o sorun ile ilgili daha fazla zaman harcamak istemediğimi fark ettim.

I realized that I didn't want to spend any more time dealing with that problem.

Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.

I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French.

Onu bizim için birine yaptırmak için ne kadar para harcamak zorunda olacağız?

How much money will we have to spend to have someone do that for us?

Tom ne kadar zamanın boşa harcandığını hesaplamada daha fazla zamanı boşa harcamak istemedi.

Tom didn't want to waste any more time calculating how much time had been wasted.

Yurt dışına seyahat ettiğinde çok geniş hissedersin. Böyle bir ruh hali içinde fazla para harcamak kolaydır.

When you travel abroad, you start to feel very expansive, and it's easy to overspend in a mood like that.

Yüksek hız pasif bir yetenektir. Bu, her zaman aktif olduğu anlamına gelir ve üzerinde herhangi bir enerji harcamak zorunda kalmazsınız.

High Speed is a passive ability. That means it's always active, and you won't have to spend any energy on it.