Translation of "Habersiz" in English

Tom habersiz.

- Tom's unconscious.
- Tom is oblivious.
- Tom is unconscious.

Habersiz ziyaret ettim.

I just dropped in.

Onlar kurallardan habersiz.

They are ignorant of the rules.

Tom hakikatten habersiz.

Tom is out of touch with reality.

O, gerçeklerden habersiz.

She's out of touch with reality.

O, habersiz geldi.

She arrived unannounced.

Tom habersiz görünüyor.

Tom seems oblivious.

Bob benden habersiz çıktı.

Bob went out before I knew it.

Tom ondan habersiz görünüyordu.

Tom seemed to be unaware of that.

Şu anki kadar habersiz olurdun

You would be just as ignorant as you currently are

Halk ayrımcılık probleminden tamamen habersiz.

The masses are entirely ignorant of the segregation problem.

Tom bir süredir gelişmelerden habersiz.

Tom has been out of touch for some time.

Habersiz geldiğim için özür dilerim.

I apologize for showing up unannounced.

O benim varlığımdan habersiz görünüyordu.

He seemed unconscious of my presence.

Ancak sanatçıların büyük çoğunluğu bundan habersiz.

except a vast majority of artists don't know about these opportunities.

Tom aileden habersiz gece dışarı çıktı.

Tom snuck out at night.

- Tom konunu dışında.
- Tom olup bitenden habersiz.

- Tom's out of the picture.
- Tom is out of the picture.

- Tom ne olduğunun farkında değil.
- Tom olanlardan habersiz.

Tom is unaware of what has happened.

Tom çok genç olduğu için olup bitenden habersiz.

Tom is out of the picture, since he's too young.

- Tom, Mary'nin yaptıklarından habersiz.
- Tom Mary'nin yaptıklarının farkında değil.

- Tom is unaware of what Mary is doing.
- Tom isn't aware of what Mary is doing.

- Tom bilgisi yok gibi görünüyor.
- Tom gelişmelerden habersiz gibi görünüyor.

Tom seems out of touch.

- Mary annesinin haberi olmadan kek yaptı.
- Mary annesinden habersiz kek yaptı.

Mary made a cake without her mother's knowledge.

Tom habersiz döndüğünde Mary rahatsız oldu, çünkü onun için uygun bir zaman değildi.

Mary was annoyed when Tom turned up unannounced, because it wasn't a convenient time for her.